|
Çıkarlar değişir, kavga değişmez
Her tarafının irili ufaklı 12 bin civarında volkanik dağlarla çevrili olduğu bir yer. Ve tam ortasında siyah örtüsüyle duran bir Kabe.

Ne üretim ne de hayvancılık için uygun olmayan bu yerde insanların tek geçim kaynağı ticaret ve hizmet.

İslam'ın mesajlarını dünyaya yaymaya başlayan Efendimiz de çocukluk ve gençliğinden beri ticaretle uğraşıyordu. Dolayısıyla etrafındaki insanların da çoğu tüccardı.

İslam'ın doğuşunda ilk çekirdek kadro tüccar bir Peygamber ve ona inanan tüccar arkadaşlarından ibaretti. Bir de köleler vardı.

Yani en zengin ve en yoksullardan oluşan bir çekirdek kadro.

Karşılarındaki inanmayan kadro da tüccarlardan oluşuyordu.

Karşı çıkanlar, elde ettikleri ticari karları ve zenginlikle gelen toplumsal statüleri kaybetmemek için direniyorlardı.

Kölelerle eşitlenmek, mallarını onlarla paylaşmak istemiyorlardı.

*

Direnmelerinin tek sebebi şahsi menfaatleriydi.

“Atalarımızın dinine saldırıyor, putlarımıza hakaret ediyorsun” iddiaları bahaneydi.

Atalarının dinini çıkarlarının üstünü örtmek için kutsal bir örtü olarak kullanıyorlardı.

Onlara, ‘Eskisi gibi yaşayacaksınız, hiçbir çıkarlarınız kaybolmayacak’ denseydi hepsi de kutsal dedikleri putları hiç düşünmeden satarlardı.

Aynı vaat, İslamofobi tuzağını kuran Batı ile laikliği çıkarlarını korumak için kullanan içimizdeki düşman zihniyet için de geçerlidir.

Ama o zamanda din, din olmazdı.

*

Mekke'de direnen sermaye çok güçlüydü.

Müslüman zenginler ise sermayelerini köleleri satın alıp özgürlüğe kavuşturarak harcadıkları için zayıf düşmüşlerdi.

Mekke’de üstün olmanın tek yolu oradan hicret etmek ve güçlenerek tekrar gelmekti.

Öyle yapıldı.

Medine’ye gidildi.

*

Medine, Mekke’ye nazaran hem coğrafi konumu hem şehirleşme hem de ticari hayat açısından daha zengindi.

Ticaretin yanında tarımsal üretim ve hayvancılık, dericilik ve kuyumculuk da çok gelişmişti.

Mekke’de ekonomik güce sahip olanlar müşriklerdi, Medine’de ise yahudiler. Mekke’de varolma savaşı yapılırken, Medine’de mücadele ekonomi sahasında olacaktı.

*

Müslümanlar hicret ettiğinde Medine’nin nüfusu 10 bindi. Bunun 4 bini yahudi, 6 bini Araplardan oluşuyordu.

Aynı babanın iki oğlunun soyundan gelen Evs ve Hazrec adına iki kardeş Arap kabilesi ile Benu Kaynuka, Benu Nadir, Benu Kurayza isminde 3 büyük Yahudi kabilesi yaşıyordu.

Bu iki kardeş Arap kabilesi sürekli savaş halindeydi. Onlar birbirlerini öldürüp zayıfladıkça Yahudiler şehirde hakimiyetlerini artırıyorlardı.

Bazen barıştıkları oluyordu. O zaman da Yahudiler ne yapıp edip aralarını bozuyor, fitne çıkarıp iki kardeş kabileyi tekrar savaştırıyorlardı.

(Bugünkü İslam aleminin durumuna ne kadar benziyor değil mi?)

*

Bu 3 büyük Yahudi kabile Medine’nin bütün pazarlarına hakimdi.

Kuyumcu olan Benu Kaynuka kabilesi aynı zamanda tefecilik de yapıyordu. Yüksek faizlerle Araplara borç para verip onları bir ömür boyu sömürürlerdi.

Bugünkü ekonomik terimlerle para, menkul değerler borsasını elinde tutuyorlardı.

İkinci büyük kabile Benu Nadir tarımla uğraşıyordu. Büyük bahçelerinde hurma yetiştiriyorlardı. İhracat yapacak kadar da büyük pazarları vardı.

Üçüncü büyük Yahudi kabilesi Benu Kurayza debbağdı.

Yani deri üretimi ve işlemesi ile uğraşıyorlardı. Dericilikte çok gelişmişlerdi. Her türlü ayakkabı imali yapıp şehir dışındaki pazarlara satarlardı.

Bu 3 kabile tarım, hayvancılık ve kuyumculuk sektörlerine hakimdiler.

Medine’de pazarın kurallarını onlar koyar, fiyatları onlar belirlerdi.

1436 yıl önceki ekonomik ilişkiler ve sermaye yapısıyla bugünkü durum arasında bir fark var mı?
Günün sözü:
Bir iş yapacağın zaman, Allah’tan korkan kimselerle istişare et.
Hz. Ömer
#mekke
#kabe
#islam
9 лет назад
Çıkarlar değişir, kavga değişmez
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı