|
Kaynak
Genel seçime doğru siyasi partilerin halka vaad yağmuruna başladığı son haftalarda en çok duyduğumuz soru şu: Bu vaadlerin kaynağı var mı?

Çünkü kaynak önemli.

Kaynak yoksa, vaadler laf salatasından başka işe yaramaz.

Eğitim sahası da kaynak yetiştiren en doğurgan sahalardan biri.

İktisadi ve irfani/kültürel zenginliğin yolu her zaman eğitimden geçer.

Hem şirketler hem tek başına insan için en sağlam, en kestirme zenginlik ve sınıf atlama aracı eğitimdir.

O yüzden devletlerin en önemli kaynağı, sermayesi, serveti insandır.

Nitelikli, donanımlı insanı çok olan devletler güçlü devlet olma iddiasını taşır.

Eğitimsiz insan sayısı çok olan devletlerin, (özellikle İslam dünyasında) nasıl iktisadi ve kültürel olarak sömürüldüğünü izliyoruz.

*

İyi bir eğitim sistemi ile bir ülke üç kuşak sonunda en gelişmiş ülke olabilir.

Kötü bir eğitim sistemi ile de dünyanın en geri kalmış ülkesi.

*

Eskiden okumuş adam olmanın ölçüsü lise mezunu olmaktı.

Şimdi üniversite okumayana okumuş demiyorlar.

Toplumda böyle bir önyargı var.

O yüzden de gençler (anne baba ve çevrenin de psikolojik baskısıyla) lise çağında üniversite telaşına ve stresine giriyor.

En verimli öğrenme ve eğlenme çağlarının bir sonraki döneme odaklanarak boşa geçtiğinin farkına varmıyorlar.

Üniversite bittikten sonra lisenin değeri anlaşılıyor ama iş işten geçiyor.

Bu vakit ve genç neslin kaybında kesinlikle öğrencileri suçlamıyorum.

Onlar bu hasta zihniyetin kurbanı.

*

Eğitim sistemine birşeyler katmak sadece devletin, iş adamlarının, eğitimcilerin değil, herkesin boynunun borcudur.

Çünkü orada herkesin çocuğu vardır.

Geçen hafta sonu TOBB'un Genel Kurulu'nda UMEM Beceri'10 projesi ile mesleki eğitimde tecrübe sahibi olan TOBB'un Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, “Biz, 365 Oda-Borsamız ile mesleki eğitim sistemini üzerimize almaya hazırız” diyerek bu alanda yapacakları katkıyı ilan etti.

*

Hafta içinde Şehir Üniversitesi rektörü Prof. Dr Adem Ademoğlu, Doç.Dr Fahrettin Altun ve Doç Dr. Melih Bulu ile kampüste bunları konuştuk.

Yüksek eğitim konusundaki düşünce ve planları oldukça doyurucuydu.

Öğrencilere sadece mesleki eğitim vermenin eksik olacağını görmüşler ve üniversitedeki eğitimi buna göre programlamışlar.

1986'dan bu yana Bilim Sanat Vakfı'na yön veren arayış 2008 yılında gerçek bir Vakıf Üniversitesine dönüşmüş.

Üniversitenin hedefi zaten rektörün mesajından anlaşılıyor:

Hedefimiz, öğrencilerimize entelektüel, çevreye duyarlı, araştırmacı, girişimci ve yenilikçi özellikler kazandırmak.

Mesleğini başarıyla uygulayabilecek mezunlar haline getirmek.

Ahlaki kişiliği gelişmiş olgun bireyler olarak insanlığa yararlı kılmak.

*

Hikayeyi herkes bilir; Bir adam sürekli çocuğuna “sen adam olamazsın” dermiş. Çocuk nasıl olduysa bir yere vali olmuş.

Adamlarına, “filanca köyde, falanca isimli bir adam var. Onu bana getirin” demiş.

Karşısına getirilen babasına, “Bak gördün mü baba? Bana adam olamazsın demiştin ama ben vali oldum buraya” demiş.

Babası da, “Oğlum, ben sana vali olamazsın demedim ki, ben sana adam olamazsın dedim. Hala adam olamadığın da beni ayağına kadar yaka paça getirtmenden belli” diyerek noktayı koymuş.

*

Sorular şunlar olmalı: Biz okullarda vali mi yetiştireceğiz adam mı?

Önceliğimiz hangisi olmalı? Adam gibi vali mi? Vali kılıklı Adem mi?

Bu sorunun cevabına göre eğitimi programlayacağız. Verilecek dersleri de buna göre belirleyeceğiz.
#genel seçimler
#eğitim sistemi
#Rifat Hisarcıklıoğlu
9 yıl önce
Kaynak
Otistikler hayatlarını tekrar üzerine kurar
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü