|
Şehir ve zenginlik
İki zenginlik var: Ekonomik zenginlik ve kültürel zenginlik.

Biri şişkin cüzdanı, diğeri kalp ve ruhun olgunluğunu temsil eder.

İkisi de birbirini tetikler.

Burada da akla hep şu soru gelir;

Ekonomik zenginlik mi, kültürel zenginlik mi hangisi önce gelmeli?

Bunun farklı cevapları ve sahipleri olsa da ben kalıcı ve sağlıklı olma hususunda önce kültürel zenginliğin gelmesi gerektiğini düşünüyorum.

Kültürel zenginliğin de ekonomik zenginliği doğurduğuna inanıyorum.

Ancak halk arasında çoğu zaman tersi örnekler çok olduğu için ekonomik zenginlik önce gibi algılanıyor.

O yüzden, “Kıroyum ama para bende" sözü halk arasında çok tutulsa da, birçok alanda geçerli olsa da makbul, itibar gören bir anlayış değildir.

Nasreddin Hoca'nın “Ye kürküm ye" fıkrasında anlatılan olay her zaman ve mekanda birçoğumuzun başına gelir. Ancak kimse bunun böyle olmasını istemez.

*

Zenginlik kafadan başlamazsa, insanın üstünde iğreti durur.

O yüzden sonradan zengin olup da zenginliğini kaldıramayanlara görgüsüz derler, sonradan görme diyerek küçümserler.

Halk arasında moda tabirle kıro derler.

Kıro milliyet, ırk anlamında kullanılmaz.

Kıro, zenginlik ve makam mevki sınavını geçememişlere denir.

*

Şehir hayatı ile köy hayatı arasındaki en önemli fark kültüreldir.

Köyde mücadele daha çok doğayla, şehirde ise insanla insan arasında yaşanır. İnsanoğu canlılar arasında birlikte yaşamaya en elverişli canlıdır.

Hayvanlar ve bitkiler doğada bir şekilde yalnız yaşarlar.

Yaratılışları buna uygundur

Ancak insan yaşayamaz.

İnsan yaşayabilmek ve gelişebilmek için kendi cinsine yani insana muhtaçtır.

Şehirlerde sosyal hayat, kültürel hayat, ekonomik hayat bu yüzden daha gelişmiştir.

Şehir hayatı insanı medeni olmaya zorlar.

Çünkü yaşamak için insanoğlu işbirliği yapmak zorundadır.

O yüzden şehirlilere medeni, köylülere bedevi denir.

İnsan ilişkileri az olduğu için köylü ve bedeviler biraz kabadır.

Ancak kabalıkları saygısızlıklarından değil, yaşam şartlarının çetinliğinden kaynaklanır.

Efendilikleri ve saygıları, kendini bilmez, kültürsüz birçok şehirliden son derece yüksektir.

Bu yüzden “Köylerde öküzler 4 ayaklı, şehirlerde 2 ayaklıdır" özdeyişi isabetlidir

Köylerde eksik olan eğitimdir.

Şehirlerde ise sorun yanlış eğitimdir.

*

Şimdi UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Öcal Oğuz diyor ki;

Biz binyıllar boyunca bir kültür ürettik, ürettiğimiz bu kültürü buraya kadar getirdik ama bundan sonra gelecek kuşaklara aktaramıyoruz.

Bunun için ne yapmalıyız?

El birliğiyle bu kültürün gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlayacak mekanizmalar oluşturmalıyız.

Milli eğitimi, kültürü, tıb bilimini mühendisliği buna göre düzenlemeliyiz.

Bir kitapçıya gittiğiniz zaman Nardaniye Hanım ile ilgili bir eser bulamıyoruz ama Pamuk Prenses ile ilgili boyama kitabı, hikaye kitabı, film gibi yüzlerce ürün bulabiliyoruz.

Seferberlik hayatın tüm alanında, topyekun olmak zorunda ki o zaman kültür öğrenilsin ve aktarılsın, kültür seferberliği başlatılsın. Bunun için önce içerik hazırlamak lazım. Ne kadar haklı ve acı gerçekler bunlar.

*

Okullarda Everest Dağı'nı, Himalayalar'ı öğretirken, Bolu Dağı'nı, Abant'ı, Kartepeyi, Uludağ'ı Kartalkaya'yı da öğretmeliyiz.

Pamuk Prenses'i, Heidi'yi öğretirken, yerli çocuk kahramanlar üreterek onları öğretmeliyiz.

Kadın hatlarına sahip Barbie bebekle çocuklarımızın zihinlerine sokulan Batılı kadın imajı yerine, bize uygun model bebekler üretmeliyiz.

Avrupa'nın hastalıklı felsefecilerini okullarda okuturken Türk ve İslam dünyasının dünyaya yön veren düşünürlerini de öğrenmeliyiz.

Batılı zenginleri değil, Müslüman zenginleri örnek olarak tanıtmalıyız.

Günün sözü:

Önce doğruyu bilmek gerekir, doğru bilinirse yanlış da bilinir. Ama önce yanlış bilinirse doğruya ulaşılamaz. Farabi
#unesco
#şehir ve zenginlik
#nepal
#himalayalar
9 yıl önce
Şehir ve zenginlik
İyi Parti ne yapmaya çalışıyor?
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!