|
Eşitlik, eşdeğerlik, adalet, “pozitif ayırımcılık”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın KADEM’in düzenlediği Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi’nde Kadın-Erkek eşitliği ile ilgili söylediği sözler ve bu sözlerin yansıma biçimi arasındaki uçurum, iletişim devrimi boyutuyla temayüz etmiş çağımızda hakikatin “kötü niyet” karşısında ne kadar savunmasız ve kırılgan olabildiğini gösteriyor.

Gözümüzün önünde cereyan eden olaylar bize olduğu gibi değil, ancak medyanın sunmak istediği biçimiyle yansıyabiliyor. Medyanın hakikatle gözümüzün arasına yerleştirmiş olduğu kalın mercek o yüzden duyduğumuz şeyleri bize başka bir sese çevirebiliyor, gördüğümüz şeyleri başka türlü gösterebiliyor.

Cumhurbaşkanının kadınlar lehine pozitif ayrımcılığı teşvik etmek üzere irad ettiği konuşması, kadın karşıtı bir konuşma olarak yansıdı nitekim. Üstelik Erdoğan’ın şu ana kadar kadınları toplumsal ve siyasi hayatta daha da güçlendirmek üzere ortaya koyduğu uygulamalar ortadayken. Erdoğan, Türk siyasi hayatında kadınlara yönelik “pozitif ayırımcılık” kavramını ve uygulamasını bir norma dönüştürmüş kişi sayılabilir.

Ta Refah Partisi içinde kadınların siyasete katılımı konusunda Parti kadrolarıyla çok yerde ters düşme pahasına ortaya koyduğu ısrarlı tutum ve mücadele biliniyor. Refah Partisi’nin yükselişi bir bakıma dindar kadının siyasetteki yükselişiyle paralel ve hatta kadınlar sayesinde olmuştur ki, kadınlardaki bu potansiyeli Refah Partisi adına ilk gören ve buna başvuran kişi Erdoğan olmuştur.

Ayşe Böhürler’in son yazısında kendi kişisel gözlemlerine dayanarak Erdoğan’ın kadınların siyasal ve toplumsal hayatta güçlendirilmesi, dezavantajlarının giderilmesi hususunda sergilediği çabaya dair yaptığı şahitliği AK Parti içinde paylaşacak yüzbinlerce kadın vardır.

Erdoğan kadınlar lehine bütün bu uygulamaları yine kadınlar lehine bir eşitsizliği, yani pozitif ayırımcılığı tesis ederek, bunun üzerinde durarak gerçekleştirdi şu ana kadar. Kadınlarla erkeklerin eşit olmadığını söylemek normatif bir ifade değil, mevcut durumda kadınların maruz kaldığı bir eşitsizliğe vurgu yapan bir durum tespitidir. Bu durum tespit edilmeden kadınların eşitsiz durumundan kaynaklanan mağduriyetleri giderilemiyor.

Aslında Erdoğan, kadınların erkekler kadar sosyal, siyasal ve çalışma hayatında hak ettikleri yerlerini alabilmek için mevcut “eşitlik” kavramının yeterli olmadığını ve bu kavramda takılıp kalanların kadının mağduriyetini daha da artırdığını savunuyor. Kadınların eşitsizliğini giderebilmek için kadınlar lehine “biraz daha eşitlik” arıyor. Eşitlik kavramını sorgulaması ona göre kadınları erkeklerin gerisine itecek bir arayış değil, aksine fiili olarak erkeklerle aralarında var olan farkı kapatma arayışıdır.

Kadınların erkeklerle eşit olduğundan hareket edildiğinde, kadının kadınlığından kaynaklanan durumlarının önüne çıkarabileceği doğal engellerle baş etmek mümkün olmaz. Oysa 2010 referandumunda kadınlar lehine yapılacak bazı düzenlemelere kanunlar önünde eşitlik ilkesine müracaatla itiraz edilemeyeceğini anayasa hükmüne bağlayan düzenleme Erdoğan’ın imzasını taşıyor.

Bu çerçevede AK Parti’nin 12 yıllık iktidarı boyunca kadınlar lehine yapılan düzenlemeler tam da bu pozitif ayırımcılık anlayışının izlerini taşıyor.

Daha açıkça ifade etmek gerekirse Erdoğan’ın “eşitsizlik” söylemi kadınlar için “daha fazla eşitlik” anlamına geliyor. Bu eşitliğin gerçekleşebilmesi için farkın gözönünde bulundurulması gerekiyor. Bu da ister istemez “eşitlik” kavramının kadınlar aleyhine suiistimal edilebilme ihtimalini gözeterek “eşdeğerlik” ve “adalet” kavramına daha fazla vurgu yapmayı gerektiriyor.

Buna rağmen Erdoğan’ın konuşmasının özellikle dış basına kadın düşmanı gibi yansıtılmış olması çok manidar olmuştur. Daha önce twitter ve internet konusunda yaşananın aynısıyla, hatta geçtiğimiz hafta Amerika’nın keşfi ile ilgili olarak söylediklerinin maruz kaldığı çarpıtmanın aynısıyla karşılaşmış oldu.

Medya karşısında hakikat çok kırılgan ve savunmasız, ama bazılarının hakikatinin biraz daha kırılgan olduğu anlaşılıyor. Erdoğan’ın hakikatinin bu kadar kolay çarpıtılıyor olması, hiç kuşkusuz onun konumuyla, yaşadığımız dünyaya dair tavırlarıyla ilgilidir.

Onun dünya düzenini sorgulayan tavrı, dünyadaki haksızlıklara karşı açık sözlü ve dik duruşu, bu düzenin sahiplerinin hedefi haline getiriyor. Kadın lehine konuşmasını bir çırpıda kadın düşmanı bir mesaja doğru tahrif edebiliyorlar.

#Erdoğan
#KADEM
#eşitlik
9 yıl önce
Eşitlik, eşdeğerlik, adalet, “pozitif ayırımcılık”
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü
‘Korkuluk’…