|
Balkanlar “öksüz”; bizi bekliyor
Osmanlı çökünce, Arap dünyası ve Kafkaslar gibi Balkanlar da dağıldı, kendi kaderine terkedildi.

Nice zulümler gördü bir asır gibi kısa bir zaman dilimi içinde...

Balkanlar öksüz 100 yıldır... Bize bakıyor... Bizi bekliyor...
SINIRLAR DA, SORUNLAR DA İNGİLİZLERİN ESERİ
İşkodra Yunus Emre Kültür Merkezi’mizin parlak müdürü Ömer Demirbaş kardeşimin daveti üzerine üç gündür Arnavutluk’tayım. Yunus Emre’deki ve diğer öncü kuruluşların faaliyetleriyle ilgili gözlemlerimi yarınki yazıda sizlerle paylaşacağım.

Ama önce şu: Balkanlar, Arap dünyası ve Kafkaslar’daki sınırların hepsi yapay. Bu sınırlar, orta vadede (20-25 yıl içinde) silbaştan yeniden çizilecek.

Bölgemizin üç ana aks’ını oluşturan Osmanlı medeniyet coğrafyasındaki bu sınırların da, burada yaşanan sorunların da altında büyük ölçüde İngilizlerin imzası var.
İNGİLİZLERİN STRATEJİK HEDEFLERİ

İngilizler, 200 yıldır, bütün stratejilerini, esas itibariyle İslâm dünyası için geliştirmiş durumdalar.

İki hedefleri var İngilizlerin: Birincisi, doğalgaz ve petrol yataklarını kontrol etmek.

İkincisi ve daha önemlisi de, İslâm dünyasının yeniden ayağa kalkmasını, yeniden tarih yapacak, dolayısıyla bütün küresel dengeleri alt üst edecek köklü bir medeniyet sıçraması gerçekleştirmesini önlemek.
SÜNNÎ-ŞİÎ ÇATIŞMASI VE TÜRKİYE’NİN KUŞATILMASI
O yüzden geleneksel İngiliz politikası, bu üç ana bölgeyi, “parçala-böl-yönet” stratejisiyle, diktatörlerin işbaşında olduğu uydu-ulus devletler üzerinden kontrol etmekti.

Şimdi İngilizler, postmodern süreçte, büyük bir strateji değişikliğine gittiler: Uydu-ulus devletlerin yanısıra ve ötesinde, uydu uluslararası örgütler üzerinden bölgeyi yeniden dizayn etmek.

Bunu başarabilmenin yolu da, İŞİD gibi örgütleri kullanarak, İslâm dünyasını tam ortadan ikiye yarmak ve Sünnî-Şiî çatışmasının temellerini atarak İslâm dünyasının toparlanarak ayağa kalkmasına öldürücü bir darbe vurmak.

Bu nedenle, küresel sistemdeki diğer aktörlerle birlikte, İran’ın önünü açıyorlar.

Pakistan’ın paçavraya çevrilmesi ve Mısır’ın çökertilmesiyle bu konuda çok büyük mesafe katetti İngilizler.

Sonuçta, orta ve uzun vadede, İslâm dünyasını toparlayabilecek, yeni bir medeniyet hamlesini gerçekleştirebilecek Türkiye’yi kuşatmaya çalışıyorlar.

TÜRKİYE’NİN BALKAN STRATEJİSİ NE OLMALI?
Bütün bunları, Osmanlı coğrafyasını sürgit hallaç pamuğu gibi savurarak yapıyorlar.

İşte Balkanlar, etnik ve demografik açıdan paramparça edildi, ediliyor.

İngilizler, kısa vadede sonuç alabilirler ama orta ve uzun vadede eğer Türkiye Balkanlar’la ilgili köklü bir stratejisi geliştirirse, Balkanları karıştıran İngilizler de, Almanlar da hedeflerine ulaşmakta zorlanırlar.

Bu nedenle Türkiye’nin İngilizleri ve Almanları devre dışı bırakacak kapsamlı bir Balkan strateji geliştirmesi gerekiyor.

Böyle bir Balkan stratejisinin bir kaç ayağı olmalı.

Her şeyden önce: Yunus Emre Kültür Merkezleri, TİKA ve Diyanet’in faaliyet alanları stratejik hedefler doğrultunda yeniden tanımlanmalı ve genişletilmeli.

Asalet, feraset, adalet sacayaklarından oluşan Osmanlı medeniyetinin ruhunun ve misyonunun canlandırılması, yaygınlaştırılması için bütün imkânlar seferber edilmeli.

Balkanlar, sadece Osmanlı’yla birlikte barış adasına dönüştü ve hiç kimsenin dinine, diline, etnisitesine saldırı sözkonusu olmadı.

Balkanlarda, Diyanet, bütün cemaatlerle dirsek temasına geçerek, selefî akımları püskürtecek, gönülleri fethedecek irfanî geleneğimizi yeniden diriltecek projeler üzerinde yoğunlaşmalı.

Son olarak da, cemaatlerin -özellikle Hüdai Vakfı, İHH gibi oluşumların- önü sonuna kadar açılmalı ve önlerindeki bütün resmî engeller kaldırılmalı.
MEDENİYET FİKRİYATI VE TATBİKATI
Eğer Türkiye, bir sıçrama gerçekleştirebilirse, Balkanlar toparlanabilir ve bu dağınık hâline ancak o zaman biz son verebiliriz.

Türkiye’nin sıçrama yapabilmesinin, Balkanları yeniden toparlayabilmesinin tek yolu, kısa, orta ve uzun vadeli stratejik hedeflere dayanan köklü, kuşatıcı, kucaklayıcı ve yalnızca Balkanların değil bölgemizin önünü açacak esaslı bir medeniyet fikri/yatı geliştirebilmesinden ve bu fikriyatı adım adım hayata geçirebilmesinden geçiyor.
HÜDAİ VAKFI’NIN SESSİZ DEVRİMİ
Bu çerçevede, Hüdai Vakfı, Balkanların genelinde olduğu gibi Arnavutluk’ta da adeta seferber olmuş, kardeşlerimizin elinden tutuyor. Yalnızca bizim hayata ve harekete geçirebileceğimiz ahlâk ve ruh medeniyetinin tohumlarını ekiyor muhkem bir şekilde.

Başta Osman Nuri Topbaş Hocaefendi olmak üzere, özelde Arnavutluk’ta genelde Balkanlar’da “sessiz devrim” gerçekleştiren bütün gönül eri öncü kardeşlerimize şükran borçluyuz.

Allah (cc) yollarını açık etsin. Siz de bu öncü gayretler ve hizmetler için maddî-manevî desteklerinizi, dualarınızı esirgemeyin.
Yarınki yazıda Yunus Emre’lerin, TİKA’nın, İHH’nin ve Hüdai Vakfı gibi gönülleri fetheden öncü oluşumların faaliyetlerini -önerilerimle birlikte- ayrıntılı olarak sizlerle paylaşacağım.

Sözün özü: Balkanlar yüzyıldır öksüz. Bizim toparlanmamızı ve yeniden bölgeye kol-kanat germemizi bekliyor...

twitter.com/yenisafakwriter
#balkanlar
#türkiye
#osmanlı
#avrupa
9 yıl önce
Balkanlar “öksüz”; bizi bekliyor
Sen sabır zannedersin, hâlbuki aşktır o
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!