Medeniyet, Mekke’de hakikatin şiarlarına hayat buldurtan, Medine’de hakikat şuurunu hayat oldurtan, medeniyet sürecinde bütün insanlığı hakikat şiirine durduran, bütün varlığa ve insanlığa hayat sunan hak dinin hem ifadesi, hem de kendini ifade eden hakikatli hakikat yolculuğudur.
Medeniyet, hayata hayatiyet kazandırma mücahedesi ve mücadelesidir.Hakikatin hayatına ve hayatın hakikatine. İnsana, tabiata ve bütün varlığa.
Hayatiyet, kalbin işlediğinin, iş gördüğünün ve işini iyi gördüğünün alâmet-i fârikası ve yegâne vasıtasıdır. Kalbin çalışıyor olması ise, ruhun atılım yapmasının yegâne şartı. Ruhun hayat bahşeden fütûhatının.
Medeniyetin merkezinde kalp vardır: Akleden kalp. Kalp atıyorsa, orada hayat vardır ve hayatiyetini sürdürüyor, demektir.
Müslüman şehirde cami, insandaki kalbin işlevini yerine getirir: Hayatın merkezi, camidir. O yüzden cami, her gün beş defa insanları yıkayan ve arındıran gürül gürül akan bir çağlayanı andırır. Tıpkı kalbin bedeni ve ruhu her dâim arındırması ve temizlemesi gibi.
Dolayısıyla kalp birleştirir. Kalp, insanın kabesidir: Yaratıcı”nın “yerleştiği” yegâne “yer”. Hayatın ve hakikatin merkez”i, merkez üssü.
Düşen insanı tutup kaldırır ve başka dünyalara, başka âlemlere, başka varlıkların kâinâtlarına, âlemlerine, dünyalarına (ZAMAN’larına) ulaştırarak leziz, nefis ve doyumsuz bir yolculuk yaptırır insana.
Mülk âlemini aşamayan ve melekût âlemine ulaşamayan, seküler kültür, insanı mülk âleminin meliklerinin tahakkümlerine mahkûm eder. Bu kaçınılmazdır. Melekût âleminde (yani Zaman’ın gerçek boyutlarında) yolculuk yapamayan seküler kültür, mülk âleminin yükleri altında ezer insanı.