|
İnsan insanın kurdu değil; yurdu, umudu ve ufku’dur
Tarihi, büyük iddiaları olan, büyük iddialarla kuşanan ve yola çıkan toplumlar yapar.

Ama bir şartla: Hedef, dünyaya hâkim olmak değil, insan/lığ/a hâdim olmak olursa, tarihi yapar, hayat sunar bu toplumlar.

Zira dünyaya hâkim olma kaygısı güden toplumlar, dünyanın mahkûmu olmaktan kurtulamazlar.

KABA GÜÇ, RUHU ÖLDÜRÜR

Dünyaya hâkim olma kaygısıyla hareket eden toplumlarda adalet fikri yeşermez.

Adalet fikri'nden yoksun bir güç, kaba gücü kutsar; kaba güce dayanan bir dünya kurar.

Kaba güç, insanı, güdülecek bir nesne, bir makina olarak görür. İnsanın ruhunu öldürür, hayatı orman kanunlarının hükmünü icra ettiği bir arenaya dönüştürür.

Kaba güçle kurulan bir dünya, varlığını hukuk düzeni kurarak idame ettirir. Ama bu hukuk düzeninde aslolan insan değil, sistemdir: Hukuk sistemi. Tıpkı Roma'da olduğu gibi. Düzenin adı Sezarizm'dir: “Askerî zorbalık düzeni” (Braudel).

Burada hukuk, insanı değil sistemi korur aslında: Gerekçesi de hazırdır ve acımasızdır: Düzen varolacak ki, insan varlığını koruyacak bir güvence'ye kavuşacak, der.

İNSANIN ZİNDANI

Adalet fikri, hakikat fikri'nden süt emdiği zaman gerçeğe dönüşebilir. Hakikat fikri, mülk âlemi'ni kutsayan, hayatı yalnızca mülk âleminden ibaret gören bir dünya görüşünün ulaşamayacağı aşkın bir fikirdir.

Aşkın olan'a açılamayan bir dünya, insanın zindanına dönüşür.

Mülk âlemi, içinde yaşadığımız fizik dünyadır. Bu dünyanın, insanın zindanına dönüşmemesinin yegâne yolu, melekût âlemine yani fizik ötesine köprü kurabilmesinden geçer.

Melekût âlemi'nden süt emen bir dünyada hakikat fikri, hayal değil hakikat olur.

Dünyayı sadece mülk âleminden ibaret gören bir dünya görüşü, bu dünyada varolmanın yolunun kaba güce dayanmaktan geçtiğine hükmeder. O yüzden mülk âleminde meliklik taslar, melikliğine boyun eğmeyen herkesin boynuna “tasma” takar.

BATI: MÜLK ÂLEMİ VE MELİKLİK

Batı uygarlığı, yalnızca mülk âleminden ibaret bir dünyadır. Melekût âlemi'nden yoksundur. O yüzden hakikat fikri de, melekût âleminden süt emen hakikat fikrinden beslenen adalet fikri de yoktur.

O yüzden insanı, içeride, insanın kurdu olarak görür. İnsanların içeride birbirlerini yemelerinin önüne geçmek için ruhsuz, sistemi kutsayan bir hukuk sistemi kurar.

Dışarıda ise, “insan hakları, özgürlükler” nutukları atar; başka dünyaları, toplumları ayartarak kaba güçle dünyada hâkimiyet kurmaya bakar. Hâkimiyetine boyun eğmeyen toplumları, kültürleri ve medeniyetleri yakar, yıkar! İnsanlığa yalnızca kan ve gözyaşı sunar.

İSLÂM: MELEKÛT ÂLEMİ VE DÂRÜ'S-SELÂM

Oysa İslâm medeniyeti, melekût âleminden süt emen bir mülk âlemi idrakine dayandığı için hakikat fikrini eksene alan, herkese adalet dağıtan bir barış yurdu / darü's-selâm sunar.

0 yüzden Batı uygarlığı, bütün dünyayı sömürgeleştirmiş, medeniyetleri tarihten silmiş, kaos, katastrof ve çatışmaya dayalı, Braudel'in deyişiyle, “silahlı barış düzeni” kurabilmiştir.

Oysa İslâm medeniyeti, Medine modelinden Osmanlı tecrübesine kadar herkese hayat hakkı tanıyan kozm/oloj/ik bir sulh düzeni armağan etmiştir.

Osmanlı'nın 5 asır üç kıtanın kavşak noktasını tarihte ilk defa barış yurduna çevirmesinin sırrı melekût âleminden süt emmesinde gizlidir.

BATI, GÜCE TAPAR, İNSANI İNSANIN KURDU YAPAR

Batı uygarlığı gücü kutsar, güce tapar. İnsanı insanın kurdu yapar. Hukuk sistemi, güçlü'nün güç kullanarak düzeni yıkmasının önüne geçmek için güçlüdür Batı'da.

Bu, devlet'i, dolayısıyla sistem'i tanrılaştıran Hegel'ci felsefede en iyi yansımasını bulur. Hegel'ci felsefe de “insan insanın kurdudur” diyen Hobbes'çu mantığın nihâî mantîkî sonucudur.

Oysa insan insanın kurdu değil; insan insanın yurdu, umudu ve ufku'dur.

Bizim dün dünyaya söylediğimiz, yarın da söyleyeceğimiz, insanlığın önünü açacak bilgece söz budur: Hakikat medeniyetinin öz'ü.

twitter.com/yenisafakwriter
#Adalet fikri
#Hukuk sistemi
#Askerî zorbalık düzeni
9 yıl önce
İnsan insanın kurdu değil; yurdu, umudu ve ufku’dur
Kadın programları, başörtülü sunucular ve kamusal alan
Kurtarıcımız olmayan güne selam!
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…