|
İslamofobinin nedeni: Dünyanın Müslümanlaşması tehlikesi! (2)

Her şeyin, tek bir küre üzerinde cereyan ettiği bir dünyada, Batılıları korkutan en temel şey, dünyanın hızla Müslümanlaşabileceği korkusudur.

İSLÂM TESLİM ALINMAZSA, DÜNYA İSLÂM’A TESLİM OLABİLİR!

O yüzden Batılılar, İslâm’ı şeytanlaştırma, genelde dünyayı, özelde Müslüman toplumları İslâm’dan soğutma, Müslümanların İslâm’la ilişkilerini “ılımlı İslâm” gibi projelerle sakatlama, İslâm’ı bireysel bir inanç meselesine indirgeyerek protestanlaştırma, hayattan uzaklaştırma ve sonuçta yeniden tarih-yapacak bir aktör olarak tarihe girme yolu’nun ve yolculuğunun önünü tıkama kaygılarıyla hareket ediyorlar.

Eğer İslâm’ın önü tıkanmazsa, İslâm’ın yeniden tarihe çıkış yolculuğunun önü alınamaz.

Eğer İslâm, tıpkı Budizm, Hinduizm, Taoizm, Şintoizm vesaire gibi teslim alınamazsa, dünyanın İslâm’a teslim olmasına engel olunamaz ve dünyanın hızla Müslümanlaşması durdurulamaz.

İSLÂM’IN TARİH-YAPICI İKİ GÜÇLÜ ÖZELLİĞİ

Bunun en temel iki nedeni var: Birincisi, İslâm Batı gibi çatışmacı değil dengeye dayalı, dışlayıcı değil kucaklayıcı, kaosu değil kozmosu önceleyen; ruhla bedeni, fizik gerçeklikle fizik ötesi gerçekliği, iç’le dış’ı, zâhirle bâtın’ı mezceden tek dünya tasavvurudur.

İkincisi işe şudur: İslâm’ın başka kültürlerle, medeniyetlerle ve dinlerle bir arada yaşama tecrübesi üreten tek “din” olmasıdır. İslâm’ın dışında hiç bir din, kültür veya medeniyet, (Batı küreselleşmesinde olduğu gibi düzleştiren veya tektipleştiren değil), farklı dinlerle, kültürlerle, medeniyetlerle birarada yaşama tecrübesi üreten küresel bir medeniyet tecrübesi geliştirememiştir.

Eğer İslâm’ın yürüyüşü engellenemezse, dünyanın uzun vadede hızla Müslümanlaşması engellenemeyebilir. Bu da, Batı hegemonyasının sonunu getirir kaçınılmaz olarak.

O yüzden İslâm’ı, hedef tahtasına yatırıyorlar.

BATILILARI KORKUTAN HAKİKAT!

Batılıları korkutan temel şey, seküler Batı kültürünün ve ürettiği tecrübenin, iki esaslı zaafının olması: Birincisi, seküler Batı tecrübesi, çatışma üzerine kurulu bir tecrübedir.

İkincisi de, seküler kültür, başka kültürlere -ontolojik doğası gereği- hayat hakkı tanımaz.

Eğer İslâm, şeytanlaştırılmaz ve zaafa uğratılamazsa, her şeyin küre üzerinde cereyan ettiği, küresel iletişim araçlarının bu denli yaygınlaştığı bir zaman diliminde, İslâm’ın bu türden zaaflarının olmadığı zamanla anlaşılacak; bu da seküler Batı kültürünün ürettiği haksız hegemonyanın çatırdamasına yol açacak bir süreci tetikleyecektir.

Seküler kültür, Marcuse’ün deyişiyle “tek boyutlu” (sadece dünyayı / fizik gerçekliği mutlaklaştıran) bir kültür olduğu için, tek boyutlu olmayan diğer kültürleri anlayabilmesi de; dolayısıyla diğer kültürlerle birlikte yaşayabilmesi de imkânsızdır.

Bu iki nedenden ötürü, seküler kültür, ancak ötekiler (hayaletlere dönüştürülecek hayalî düşmanlar) icat ederek varlığını sürdürebilir. Bu yalnızca Batı’da değil, sekülerleşmiş bütün ülkelerde böyledir. Türkiye’de yaşanan akıl almaz gerilimler ve sorunlar, bunun bir başka göstergesidir.

BATI’YI KURAN DİNAMİK: ÖTEKİLEŞTİRME VE ŞEYTANLAŞTIRMA

2500 yıllık Batı kültürü tarihi boyunca, Batılılar, Müslümanlar gibi, farklı kültürlerle hiçbir zaman birada yaşama tecrübesine sahip olamamışlardır.

Batı’da demokrasi, özgürlükler, insan hakları gibi söylemlerin geliştirilmesinin en temel nedeni budur. Bu söylemlerin, tam olarak hayata geçirilebilmeleri ise imkânsızdır. Sadece ayartıcı bir gözbayayıcılık, dünyaperestlik, ego-perestlik, şehvet-perestlik düzeni üretilebilir: Bu da, insanların dünyayı, cinselliği, ego’yu, kariyeri putlaştırdıkları gerçek anlamda özgürlüklerini yitirdikleri ayartıcı, gönüllü köleliğe dönüşebilir.

Bu nedenle, başka kültürler birazcık varlık ve hayatiyet belirtileri göstermeye başladıkları andan itibaren seküler kültürün taarruzuna maruz kalmaları ve etkisiz hâle getirilmeleri kaçınılmazlaşır.

Bugün Avrupa’da İslâm’ın az-biraz, yamru-yumru şekillerde de olsa, varlık göstermeye başlaması, seküler Batı kültürüne teslim olmaya direnmesi, Batılıların Müslümanları ötekileştirmeleri ve şeytanlaştırmalarıyla sonuçlanmıştır.

İKİ ÇAPRAZ ATEŞ ARASINDA...

Sömürgeciler İslâm dünyasını önce paramparça ettiler: “Yerli laik misyonerler”i İslâm dünyasının başına musallat ederek Müslüman toplumların dinamizmini dinamitlemekte, önlerini kesmekte “kukla” olarak kullanıyorlar.

Bugün Müslüman toplumlar, dışarıdan ve içeriden gelen iki çapraz laik ateş arasında kalmış durumdalar: Bir yandan, Müslümanlıkla ilişkilerini koparmama, öte yandan da, daha bir muhkemleştirme ve yeniden-Müslümanlaşma mücadelesi vermektedir.

Her şeyin küre üzerinde cereyan ettiği bir dünyada, eğer İslâm şeytanlaştırılmazsa, tek boyutlu, çatışmacı ve ötekileştirici, seküler Batı kültürünün insanı, toplumu, tabiatı tahrip ettiği ve diğer kültürlere hayat hakkı tanımadığı kolaylıkla anlaşılacak ve İslâm’ın herkesi nasılsa öylece kabul edeceği küresel bir barış ve adalet düzeninin tesis edeceği bir dünyanın, bir medeniyetin yeniden inşasının, dolayısıyla dünyanın hızla Müslümanlaşmasının- önü birdenbire kendiliğinden açılmış olacak.

Bu, aynı zamanda, Batı uygarlığının haksız, zorba hegemonyasının -uzun vadede- sona ermesiyle sonuçlanacak...

İslamofobinin gerisinde yatan ve Avrupalıları korkutan temel neden bu işte.

twitter.com/yenisafakwriter
#Batı
#Müslüman
#İslâm
9 yıl önce
İslamofobinin nedeni: Dünyanın Müslümanlaşması tehlikesi! (2)
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset