|
Manas’tan kurulan medeniyet köprüsü
BİŞKEK / KIRGIZİSTAN

İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi'nden bir ekiple Kırgızistan'ın başkenti Bişkek'te düzenlenen İkinci İpekyolu Medeniyetleri Sempozyumu için Kırgızistan'dayız. Sempozyum, S. Zaim, Manas ve Kazakistan'daki Ahmet Yesevî Üniversiteleri arasında düzenleniyor.
İPEKYOLU MEDENİYETLERİ SEMPOZYUMU
Sempozyumun ilk günkü oturumları, Bişkek'te Manas Üniversitesi'nde Cuma günü yapıldı. Manas Üniversitesi'nin rektörü Sabahattin Balcı yaptığı konuşmada, sempozyumun hem İslâm dünyasının tarihte yaşadığı -içinden geçtiğimiz- en büyük kaos'un aşılmasında hem de Çin'den Londra'ya kadar ulaşması tasarlanan İpekyolu'nun teorik temellerinin atılmasında, gerekli ön-hazırIıklarının yapılmasında önemli roller oynayacağına dikkat çekti.

Projenin mimarı, Sabahattin Zaim Üniversitesi'nin rektörü, Ankara'da başlayan ve Türkiye'nin büyük üniversite şehirlerine de yayılan Adam Düşünce Okulu'nun kurucu beyni Mehmet Bulut Hoca da sempozyumun açılış konuşmasında İpekyolu Medeniyetleri Sempozyumu'nun medeniyetimizin fikrî yapıtaşlarının döşenmesi ve yol haritalarının çizilmesi sürecinde tarihî roller oynayacak öncü bir kuşağın yetiştirilmesinde önaçıcı görevler üstleneceğine dikkat çekti.

Ve S. Zaim, Manas ve Yesevî üniversitelerinin bu ortaklaşa girişiminin Türkiye ile Orta Asya ve bütün bir İslâm dünyası ölçeğinde medeniyet köprüleri döşeyecek, yeni bir medeniyet atılımına zemin teşkil edecek tarihî bir yükümlülük üstlendiğini vurguladı.

***

Sempozyum'dan önce Cengiz Aytmatov ve Sovyet baskısına direndikleri için yakılarak katledilen önemli yazar, sanatçı ve siyaset adamlarının anıt-mezar'larını ziyaret ettik.

Bu arada Kırgızistan'da yaşayan IHH'nın partner kuruluşu İnsanlığa Yardım Vakfı'nın bir araya getirdiği Türkiyeli ve Kırgız kardeşlerimizle dün gece 4 saati aşan bir beyin fırtınası gerçekleştirdik. Buradaki kardeşlerimizin entelektüel birikimleri ve kaygıları beni çok sevindirdi; gelecek adına ümitlendim.

Ayrıca Manas Üniversitesi'nin Radyo-Televizyon Kurumu'nda bir program yaptık. Kurumun başında Açık Radyo'da, NTV ve TRT'de yetişen Bülent Namal arkadaşımız bulunuyor. Namal, parlak ve çalışkan biri. Kendisinden çok şeyler bekliyoruz.

Bu arada bu yazıyı sevgili Bülent'in ofisinden yazdığımı da hatırlatarak kendisine gösterdiği nazik ev sahipliğinden ötürü teşekkür ediyorum.

Sempozyum'un ikinci ayağını pazar günü Türkistan / Kazakistan'da Yesevi Üniversitesi'nde yapacağız. Bugün burada büyükelçimiz Metin Kılıç'ın da katıldığı Nevruz törenlerinden sonra Türkistan'a geçeceğiz -10 saat sürecek yorucu bir otobüs yolculuğu yaparak...
ORTA ASYA'DAKİ ÜÇLÜ KISKAÇ
Burada bir kaç tespitle bulunman gerekiyor: Orta Asya'da Türk cumhuriyetlerinde yaşayan Müslüman kardeşlerimiz yapayalnızlar; Rusya, Çin ve ABD arasında sıkışıp kalmış durumdalar. Rusya, hâlihazırda bölgeye her bakımdan hâkim. Öte yandan ABD ile Çin Rusya'nın bu hakimiyetini kırmak için bölge ülkelerindeki iç dinamikleri çeşitli şekillerde kışkırtmaya çalışıyorlar.

Bu üçlü denklemin dışında Orta Asya ülkelerinde etkin olması beklenen dördüncü aktör Türkiye. Şimdilik bölge ülkeleri, Türkiye'ye mesafeli yaklaşıyorlar. Ama şimdilik. Eğer Türkiye, bölgenin stratejik önceliklerini belirleyebilecek ekonomi-politik bir güce ulaşırsa, 0rta Asya'daki dengeler, bir anda, büyük ölçüde değişecektir.
Küresel ve bölgesel konjonktür ve dengeler, Türkiye'nin bu bağlamda “altın vuruş"u yapmasına henüz hazır değil. Ama bu dengelerin değişmesi kaçınılmaz.

Zira Orta Asya cumhuriyetleri, mevcut konjonktür değişmez ve Türkiye, bölgeye ekonomi-politik olarak yerleşemezse, ortak hedeflere doğru yürüyemezler. Ya Rusya'nın gölgesinden çıkamazlar ya da Rusya'nın yörüngesinden çıksalar bile ABD'nin ve Çin'in yörüngesine girmekten kurtulamazlar.
STRATEJİK ATILIM ŞART
Türkiye'nin Orta Asya'yla, Balkanlarla ve Kafkaslarla stratejik ilişkilerini derinleştirmesi gereken bir süreçten geliyoruz.

Özellikle de Türkiye, Orta Asya Türk cumhuriyetleriyle kalıcı, köklü ve gelecek vadeden stratejik ilişkiler geliştirebilmiş değil. Elbette ki, başta TİKA ve akraba topluluklar olmak üzere belli başlı bazı uluslararası kurumlarla Türkiye, Türkiye'nin sınırlarının coğrafî sınırlardan ibaret olmadığını, medeniyet sınırlarından ibaret olduğunu gösterecek atılımlara imza attı, atıyor.

Türkiye, ilk kez ulusal sınırlarının ötesine uzandı; ufkunu, medeniyet coğrafyasına yaydı.

Bütün bunlar, Türkiye'nin umut olarak algılanmasına imkân tanıdı. Fakat Türkiye, bilfiil değil, bilkuvue umut olabildi. Türkiye'nin bilfiil umut olabilmesi için hem dünyaya İpekyolu Medeniyetleri Sempozyumu gibi girişimlerle esaslı bir medeniyet fikriyatı sunması hem de bunu bölge ülkeri arasındaki kültürel, ekonomik, siyasî projelerle tatbikata dökecek adımları atması gerekiyor.
HACI LENİN'İN KARL MARKS KUR'ÂN KURSU
Burada küçük ama anlamlı bir projeyi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Birkaç yıl önce Bişkek'e 80km uzaklıkta adı “Karl Marks Köyü" olan bir köyden Hacı Lenin isimli bir Kırgız, köylerine Kur'ân Kursu yapılması için İHH'ya bir talepte bulunuyor. İHH'daki arkadaşlar, önce bu talebi “birileri bizimle dalga geçiyor galiba" diyerek ciddiye almıyorlar ama konuyu araştırınca bunun ciddi bir talep olduğunu öğreniyorlar. Ve sonunda Bişkek'te Hacı Lenin'in öncülüğünde Karl Marks Kur'ân Kursu'nu inşa ediyorlar. Şimdi burada Kırgız çocuklar Kur'an öğreniyor ve hıfzediyorlar.

Özetle, su akacak ve yatağını bulacak, İpekyolu hattında medeniyet köprüleri yeniden kurulacak, vesselâm.

twitter.com/yenisafakwriter
#Orta Asya
#Türkler
#Rusya
#Lenin
#Marx
#Cengiz Aytmatov
9 yıl önce
Manas’tan kurulan medeniyet köprüsü
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti
Bir bu eksikti...
IBAN veren esnafın katli vacip mi?