|
Nebevî soluk: Hakikat ve hayat
Şu ân, yaklaşık iki asırdır, nebevî soluk, hayatımızdan çekildiği içindir ki, esaslı bir ruh üşümesi yaşıyor ve hakikati nasıl vücud buldurtabileceğimizi bilemiyoruz.

YERKÜRE'DE YER-KÖRÜ'YÜZ

Bursevî Hazretleri, “nur, vücut'la / 'varlık'la aydınlanır” demişti. Bursevî Hazretleri'nin bu tespitinin yeterince anlaşılamadığı anlaşılıyor. Eğer anlaşılabilmiş olsaydı, bugün başka bir yerde olur ve varlığımızı hissettirebilirdik.

Oysa bugün “biz” yokuz; yok olduğumuz için de yok olduğumuzu idrak edemiyoruz. Eğer varolabilmiş olsaydık, bir ruh üşümesi yaşamaz, içimizde kanatlandırıcı bir ruh ışıması kıvılcımı çaktırabilir ve bu kıvılcımla dünyaya esaslı bir ruh üfleme yolculuğuna çoktan soyunmuş olabilirdik…

Çünkü dünyaya, varlığa, insanlığa esaslı, asil bir ruh üfleyecek bir yer'de değiliz: Yer'e mahkûm olmuş, yersiz-yurtsuzlaşmış durumdayız.

Çağrı'mızın kurduğu bir çağ'da yaşamıyoruz: Devâsâ bir ağ'da yaşıyoruz: Yerküre'de yer-körü'yüz.

BEN-FİKRİ'MİZ YOK!

Çünkü bir “ben-fikri”miz yok; sen'de kendine gelecek, biz'de kendinden geçecek köklü bir ben idrakinden yoksunuz.

“Ben-fikri”nin olmadığı yerde, ruhsuz bir beden vardır yalnızca: Bensiz ve ruhsuz beden, ben'i azmanlaştırır; ben'i kendine mahkûm ve mahpus eder. Ben'i bedenine mahkûm olan bir ben'in varlığından, varlığa ruh üfleyebilmesinden, hayat sunabilmesinden sözedilemez.

Bencil'lik, ben-fikri'nden yoksun olmanın ürünüdür: Ben idraki olmayan insan, bedeninin, dolayısıyla nefsinin, dolayısıyla arzularının, hırslarının ve hazlarının kulu kölesi olur.

Hakk, insanda tezahür eder; hakikat insanda gizlidir.

Hangi insanda? Elbette ki, ben'ini, bedenini, bencilliğini, hırslarını, arzularını ve hazlarını yenebilen, kendine gelebilen, kendi'nden geçebilen veya kendi'ni aşabilen insanda.

Kendini aşan kişinin asil bir beni, ben-fikri vardır; kendini aşamayan kişiye ise bedeni de, dünya da, kâinât da dardır.

O yüzden ben-fikri'nden yoksunluk, bencillikle sonuçlanmaz yalnızca; her türlü densizlik kaynağıdır aynı zamanda.

HAKİKAT VE SÜNNET

Hakikat, Kerem Sahibi, Alemlere Rahmet olarak gönderilen Efendimiz'in (asv) ben'inde ve beden'inde vücut bulabildiği içindir ki, hayata, insana ve varlığa ruh üfleyebilmiştir Efendimiz.

İşte bu nedenledir ki, Efendimiz'in sûretinin ve sîret'inin bizim sûretimiz ve sîretimiz hâline getirilmesi, yani Efendimiz'in ben'i ve beden'i hâline getirdiği hakikat'le ontolojik bir ilişkiye geçmemiz süzkonusu olduğu zaman hakikate zihnen, bedenen ve rûhen nüfûz edebilmemiz imkân dâhiline girebilir.

Efendimiz'in ben'inde ve beden'inde hayat bulan, hayat olan ve hayat sunan fenomene, sünnet-i seniyye yani övülen, izi sürülmesi gereken yol diyoruz. Ve sünnet-i seniyye'nin de olmazsa olmaz üç güzergâhı olduğundan sözediyoruz: Kavl / Söz, Fill / Eylem ve İkrar / Hâl / Hayat.

Efendimiz'in hakikat'i hayat hâline getirmek için izlediği ve bize miras bıraktığı bu üç güzergâhtan oluşan sünnet, aslında, vahyin beslediği, büyüttüğü, yeşerttiği, filizlendirdiği ve meyveye durdurduğu İslâm düşüncesinin üç aşamalı hakikat fikriyle de örtüşür: İlme''l-yakîn, ayne''l-yakîn ve hakka''l-yakîn: Elmalılı''dan esinle söylemem gerekirse, buluş, bulunuş ve oluş hâlleri. Kendi terimlerimle söylersem: Duyuş, düşünüş ve varoluş yolculukları.

SÛRET + SÎRET = SÜNNET

Peygamberimiz'in sünneti, şekilden ibaret değildir. sûretin sirete dönüştürülmesi, hâI hâline getirilmesidir.

Başka bir ifadeyle, sünnet, hakikatin bize bir “ben-tahayyülü” armağan edebilmesinin, ben'de biz'in, biz'de ben'in izdüşümlerini gerçekleştirebilmemizin, bedenlerimizin ve nefslerimizin ağlarına, ayartılarına ve bağlarına meydan okuyabilmemizin yegâne kaynağıdır.

Çünkü, İlâhî hakikat, “yaşayan Kur''ân” olarak tarif edilen Peygamberimiz'de ve Peygamberimiz'le vücut bulabilmiş ve beşerî hakikate, eşyaya, varlığa ruh üfleyerek hayat sunabilmiştir.

O yüzden Efendimiz, yegâne tekvînî âyettir. O yüzden tenzîlî âyet / vahy, ancak tekvînî âyette ve tekvînî âyetle vücut bulabilir ve varlığı aydınlatabilir.

Bu yazıda nur'un vücud'la / “varlık” la aydınlanabileceği meselesine kısa bir giriş yaptım. Bu mesele, medeniyet fikrinin omurgasını oluşturan önemli sorunlardan biridir. 0 yüzden üzerinde ayrıntılı olarak kafa patlatmak gerekiyor.

twitter.com/yenisafakwriter
#Nebevî soluk
#âyet
#vahy
#sünnet
9 yıl önce
Nebevî soluk: Hakikat ve hayat
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı