|
Sivas’ta Arifan Külliyesi’nin eğitim devrimi!

Türkiye, Müslüman bir ülke ama Türkiye’de Müslüman bir eğitim sistemi yok.

SÖMÜRGECİ EĞİTİM SİSTEMİ’YLE NEREYE BÖYLE?

Türkiye’deki eğitim sistemi, sömürgeci bir eğitim sistemi: Bu ülke Batılılar tarafından dışarıdan sömürgeleştirilemedi ama içeriden, bu toprakların ruhuna, dünyasına, ruhköklerine ve ruh iklimine yabancılaşmış yerli sömürgeciler tarafından sömürgeleştirildi.

Türkiye, dışarıdan işgal edilemedi ama içimizdeki devşirme yerli sömürgeciler tarafından içeriden teslim “edildi”.

Bütün bunlar, çağdaşlaşma / uygarlaşma kılıfı altında yapıldı: Toplum, baştan aşağıya doğru sekülerleştirilmeye yani İslâm’dan uzaklaştırılmaya çalışıldı.

DİL SEKÜLERLEŞTİRİLDİ: DİN DE GİTTİ...

En büyük yıkım, dil’in sekülerleştirilmesi, yani İslâmî muhtevasından, anlam ve zihin dünyasından arındırılmasıyla hayata geçirildi.

Oysa dil’ini yitiren bir toplum, ruhunu da, ruh köklerini de, düşünme melekelerini de yitirir. Bu kaçılmazdır.

Dil’ini yitiren bir toplumun din’ini yitirmesi de kaçınılmazlaşır.

O yüzden Türkiye’de önce dine saldırılmadı; aksine din, kullanıldı: Meclis açılırken Buhariler okunarak açıldı.

Ama asıl saldırı, dil’e yapıldı. Toplum, dilsizleştirildi. Dil’i yokedilince de, İslâm’ın anlam, sembol ve düşünce dünyasıyla bütün irtibatları koparılmış oldu.

“KÜLTÜREL İNKÂR”DAN “KÜLTÜREL İNTİHAR”A...

Sonunda medeniyet iddialarını yitiren, kendi dünyasına ve ruhköklerine yabancılaşmış, mankurtlaşmış, ruhsuzlaşmış kuşaklar yetiştiren sömürgeci bir eğitim sistemi icat edildi.

Hem zihniyeti hem de müfredatı bizim zihin, anlam ve sembol haritalarımızı yerle bir eden, kendi-kendini sömürgeleştiren bir eğitim sistemi bu.

Bu, bizim kendi ayağımıza kurşun sıkmamız anlamına geliyordu.

Tanpınar, bunu “kültürel inkâr” diye tarif etmiş ve “kültürel inkâr, kültürel intiharla sonuçlanır” diye de ilâve etmişti.

ÖNCÜ KUŞAKLARIMIZI YETİŞTİRECEK BİR EĞİTİM SİSTEMİ

Şimdi bu kültürel inkâr ve intihar sürecini tersine çevirme vakti: Medeniyet iddialarımıza, medeniyet dinamiklerimizden beslenen yaratıcı bir eğitim sistemi kurmamız ve bize yeni Gazali’ler, Cürcani’ler, Ebu Hanife’ler, Itrî’ler, Bâkî’ler, Şeyh Galipler, Sinan’lar yetiştirecek köklü bir eğitim sisteminin temellerini atmamız zorunlu.

Eğer kendi eğitim sistemimizi kuramazsak, önümüzdeki iki kuşak zaman dilimi içinde, postmodern popüler kültürün her şeyi silip süpüren, dekadant / tefessüh ettirici, ayartarak öldürücü ve canlı cenazelere dönüştürücü saldırısı karşısında duramaz, yok olmaktan kurtulamayız.

Bize hem İslâm düşüncesini iyi öğretecek hem de başka dünyalara, düşüncelere, medeniyetlere açılmamıza imkân tanıyacak ruhköklerimizden beslenen, dünyaya yeniden çaplı adamlar ve çığır açıcı fikir, sanat ve ahlâk akımları armağan etmemizi mümkün kılacak bir eğitim sistemine ihtiyacımız var.

Bu konuda Millî Eğitim Bakanlığı’nın bir arayış içinde olduğunu biliyorum.

John Dewey’in de dediği gibi, Batı’daki üniversitelerin kurulmasında birinci derecede rol oynayan medrese sistemini güncellememiz gerekiyor. Çocuklarımıza dersten önce derd’ini öğretecek, özgüven verecek şekilde bu eğitim modeli üzerinde kafa yormak zorundayız.

Şunu unutmayalım: Batı’daki eğitim sisteminde, özellikle doktora sürecinde, medrese sistemi adapte edilmiştir.

Üniversite eğitiminin omurgasını doktora eğitimi oluşturur.

Bizi hem medeniyet iddialarımızla buluşturacak hem başka medeniyetlere özgüvenle açılmamızı sağlayacak yaratıcı bir eğitim sistemi medrese sistemi.

SİVAS’TA ARİFAN DEVRİMİ

Sivas’ta işte böyle bir medrese var: Ömer Faruk Akkaya Hoca’nın öncülüğünde açılan bir külliye.

Arifan Külliyesi, önümüzdeki on yıl içinde hem eğitim modeli ortaya koyacak hem de özgüveni yüksek, kendi kaynaklarımıza nüfûz edecek, çağın ağlarından ve bağlarından, bağlamlarından ve kavramlarından arınmış, çağrı’nın çağ’ını kuracağı öncü bir kuşağın nasıl yetiştirebileceğinin temellerini atacak bir eğitim devrimine imza atacak.

Düşünün: Londra’da 12 yıl “fellik fellik” arayıp da bulamadığım Paul Edwards’ın, alanının bir numarası 9 ciltlik devâsâ The Encylopedia of Philosophy’sini (Felsefe Ansiklopedisi’ni) Sivas’ta Arifan Medresesi’nde buldum.

Şaka gibi ama şaşırtıcı gerçek bu!

*

İngiltere’den Türkiye’ye dönerken 4 bin kitap getirmiştim. Yani: Londra’nın kitapçıları benden sorulurdu!

Öyle ki, Türkiye’den gelen okur-yazar arkadaşlar, kitap almak için önce beni bulurdu.

Aradığım kitabı onca yıl aradan sonra Sivas’ta bir medrese’de bulmak benim için çok büyük bir sürpriz oldu.

*

Demek ki, neymiş?

Ezberler çöpe’ymiş!

Medrese, dün nasıl Batılılara Grek düşüncesini öğrettiyse, yarın da aynı şeyi yapacak.

Onun için önce toparlanacak, bütün dünyaya açılacak ve yeniden ufkumuzu açacak bir çapa ulaşacak...

*

Bütün bunlar, bir gün gerçek olacak...

O yüzden, kendimizi, genç nesillerimizi iyi hazırlamak, iyi yetiştirmek zorundayız.

Kaybedecek vaktimiz yok.

Niyet ve samimiyet kâfi.

Gerisi, Allah’ın (cc) lütfu, keremi.

twitter.com/yenisafakwriter
#Türkiye
#Müslüman
#eğitim sistemi
#Dil
#din
9 yıl önce
Sivas’ta Arifan Külliyesi’nin eğitim devrimi!
Ya maymundan, ya ensest ilişkiden (mi?)
Salgın döneminde sorumluluk üstlenmeyen muhalefetin, geleceğe dair sözü olamaz
Aynı senaryo
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?