|
Zaten rütbesiz gidecekti
Evet, seçim havasına girdik ve seçim hakkında yazılacak kıyamet gibi mesele var.

AK Parti'nin ilk cumhurbaşkanı Gül'ün kendi partisine 'serin' durması konuşuluyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sahalara inmesinin AK Parti'ye çok faydası olduğu konuşuluyor.

Davutoğlu'nun meydanlardaki yükselen grafiği konuşuluyor.

Demirtaş'ın 'Kabe-Taksim' benzetmesinin, Diyanet'i kaldırma projesinin 'soğutucu' etkileri konuşuluyor.

MHP'nin sessizliği konuşuluyor. Kimilerine göre sessiz yükseliş, kimilerine göre sessiz duraksama...

CHP'nin vaadlerinin, diğer partilerin vaatleriyle sulandığı, Kılıçdaroğlu'nun Haydar Baş'laştığı konuşuluyor.

İyi de, Kenan Evren öldü. Ben, bugün, nasıl başka şey yazayım?

Biz, 78 kuşağıyız. 70'lerdeki bütün anaforları genç yaşında yaşayan, derken, tam üniversite çağında Türkiye tarihinin en faşist darbesine şahit olan kuşak.

70'lerde, bizim arkadaşlarımız şehit oldu. Veya akranlarımız.

70'lerde, solcuların, sağcıların kurtarılmış mahallelerinden biz yürüdük geçtik, bizim yolumuz kesildi, bize soruldu, sağcı mısın solcu musun diye.

Fetih mitinglerinde, Sakarya, Konya mitinglerinde, biz bağırdık seslerimiz yırtılana kadar.

Ve, bizim gençliğimizin tam ortasına geldi çöktü 12 Eylül.

Ankara'da, İstanbul'da, Eskişehir'de, Samsun'da, Trabzon'da, bizim kimliğimizi sordu askerler her elli adımda, yüz adımda bir.

Samsun'da, dua ederken, Atatürk'ten bahsetmedi diye, benim babamı istintak etti, sıkıyönetim komutanı olacak herif-i naşerif.

Doğrudur, sağcı bir darbeydi 12 Eylül.

O dönemde, 'ılımlı islam' diye teşvik edildi bazı dini çevreler.

(O atmosfer, paralellere de çok yaramıştı. Ama, geçmişte idrak ettiğimiz büyük hadiseler arasında, paralellere yaramayan bir şey yok ki zaten. Taa 17 Aralık'ta çanak çömlek patlayıp fitne ayan oluncaya kadar.)

Din dersi mecbur edildi, darbeciler, hiç sevmedikleri halde, İmam-Hatip okullarına musallat olmadılar. Onlara darbe yaptıran irade, -tabii ki yerli değildi bu irade, darbe Evren'in Amerika seyahatinin dönüş günlerine rastladı- ılımlı bir İslam siparişi veriyordu.

Ama faşisttiler.

Darbeyi takip eden aylarda, 600 binden fazla insan gözaltına alındı. 250 bin kişi yargılandı.

Darbeciler, memleketin başbakanını, siyasi parti liderlerini Demirel'i, Erbakan'ı, Ecevit'i, Türkeş'i hapse attılar.

Başörtülü kızlara uzun zaman sonra ilk onlar musallat oldular.

170 genci işkenceyle öldürdüler.

50 genci idam ettiler.

'Asmayalım da besleyelim mi' lafı, iki gün önce ölen Kenan Evren'e aittir.

Kimin çocuğunu asıyorsun?

Bir sağdan, bir soldan, iki sağdan, iki soldan, eşkıyada bile, var mıdır böyle adalet?

Sen, nerenin faşistisin?

Ben, ahiretin olduğunu biliyorum, ama nasıl olduğunu bilmiyorum. Allah, Kitab-ı Mübin'de nasıl murad ettiyse öyledir.

Fakat, Ahiret'te herkesin, ettiğinden hesaba çekileceğini çok iyi biliyorum.

Kenan Evren'e veya diğer sorumlulara, işkence ettikleri veya astıkları çocukların sorulacağını çok iyi biliyorum.

Hücredeki adama, hücre deliğinden elini çıkarttıran, sonra, o ele, kasaturayla, kanayıncaya kadar on defa, yirmi defa, elli defa, yüz defa vuran askere de hesap sorulacağını biliyorum.

İnsanları Filistin askısına asan, hassas yerlerine elektrik veren namussuzlara hesap sorulacağını biliyorum.

Tutuklulara günde üç öğün beş öğün dayak atan şerefsiz, cibilliyetsiz tiplerin, ettiklerine pişman edileceğini biliyorum.

Bu adilikleri –veya başka türlü adilikleri- 12 Eylül'de yapmaları şart değil. İster 27 Mayıs'ta yapsınlar, ister 28 Şubat'ta, ister 23 Nisan'da, ister fi tarihinde, isterse de bugün, fark etmez.

Hesap, önlerine gelecek.

Bu kapsamın dışına hiç kimse çıkamaz.

Kendi hesabımız, başkasının hesabından evveldir. Hesap, önümüze gelecek.

Ah, şu darbeciler, şu faşistler, -kızıl veya mavi veya yeşil, haki, kahverengi- ne kadar isterlerdi, bir kararnameyle Ahiret'i lağvetmeyi!

Mahkeme söktü Kenan Evren'in rütbelerini.

Mahkeme sökmeseydi de, Ahiret'e, rütbesiz, üniformasız gidecekti Evren. Yani bir şey değişmedi.

Orada, ne VIP var, ne 'first class'.

Orada Rahmet var, Mağfiret var.

Ve orada Adalet var.

Oradaki adalete ne fetva tesir eder, ne torpil, ne rüşvet. Ne de brifing!

(Beni dürtüp duruyor, bugün faşizmden, diktatörlükten dem vuranların o günlerdeki tatlı duruşları. Cunta ne kadar mübarekti o gazetelerde, ne kadar 'kadir-i mutlak'tı!

27 Mayıs'a, 12 Mart'a, 12 Eylül'e, 28 Şubat'a 'faşizm' diyemeyenlerin dilleri, nasıl da çözüldü şimdi.)
#AK Parti
#Cumhurbaşkanı Erdoğan
#Diyanet
9 yıl önce
Zaten rütbesiz gidecekti
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak