|

Osmanlı ile Cumhuriyet arasında bir kopuş yok

Küller Altında Yakın Tarih'in sayfalarını çevirdikçe kopuşu savunanların karşılaşmaktan çekindikleri devam fikri kadar, millî mücadelenin gerçek ruhu, sürükleyici gücü olan hususların da dikkatlerden kaçırıldığı, kalın bir sis tabakası arkasında unutulmaya terk edildiği anlaşılmaktadır.

Osman Özbahçe
00:00 - 5/12/2006 Salı
Güncelleme: 18:38 - 15/12/2006 Cuma
Yeni Şafak
Osmanlı ile Cumhuriyet arasında bir kopuş yok
Osmanlı ile Cumhuriyet arasında bir kopuş yok

Hatırlayın, Bülent Ecevit'in, "Vahdettin vatanseverdir," şeklindeki açıklaması malûm çevreleri fena telâşlandırmıştı. Açıklama içeriden birinden, hem de devlet nedir bilen birinden geliyordu. Açıklamanın kamuda yol açacağı yanlış anlamaların önüne geçmek için, vakit kaybetmeden etkili figürler devreye sokulmak suretiyle peş peşe karşı açıklamalar yapılmıştı. İş, DSP'den "Vahdettin istifaları"na kadar vardırılmıştı. Çünkü söz konusu açıklama "tarihî gerçekler"le bağdaşmıyordu. Bu işte ısrar etmek irticaya davetiye çıkarmak anlamına gelirdi. Hemen bu açıklamadan ve etkilerinden kurtulmak gerekirdi. Durup dururken bu da nesiydi?

Ecevit'e karşı çıkanların açıklamalarının tarihî gerçeklerle alâkası yoktu. "Bilimsel veriler"le "tarihî gerçekler"in "tarafsız bir şekilde" tartışılması gerekirken kendimizi birden irtica meselelerinin içinde buluvermemizin bir anlamı olmalıydı. Bu çevrelerin böyle davranmalarının iki sebebi vardı. Birincisi, “Vahdettin'in, vatanını satan bir hain değil de en az Çanakkale'de şehit düşmüş, vatanını savunmak için gönderildiği cephede esarete uğramış bir Mehmet kadar vatansever olduğu anlaşılırsa devletimiz çöker.” düşüncesi. İkincisi, Türkiye'de, sınıf atlama kurallarının değişmesinden korkmaları. Her şeyden, irticadan bile fazla bundan korkuyorlar. Onun için her işi getirip irticaya bağlıyorlar. İrticanın arkasında yatan görünmez kuvvetle her meseleyi, tarihî gerçekler ve tabiat kanunları dahil, çözüyorlar.

Mustafa Armağan, Başta Vahdettin meselesi olmak üzere 'Küller Altında Yakın Tarih' adlı kitabıyla, yakın tarihimizin unutulan gerçeklerini gün yüzüne çıkarmaya devam ediyor. "Mustafa Kemal Versus Atatürk", "Cumhuriyetin Arka Bahçesi", "Vahdettin Hain miydi?" ve "Küller Altında Yakın Tarih" başlıklı bölümlerde yer alan birbirinden güzel makalelerde Cumhuriyetin kuruluş yıllarına dair unutulan/unutturulan birçok gerçeğin üzerindeki sis perdesi kaldırılıyor.


KOPUŞ MU DEVAM MI?

Tarihimizin, özellikle yakın tarihimizin aydınlanması hususunda dergi ve gazete yazılarıyla emek sarf eden Mustafa Armağan'ın çabası hakikat âşığı bir tarihçinin mesaisi kadar, hatta geniş kitleleri hedeflediğinden daha fazlasıyla kıymetlidir. Mustafa Armağan'ın kitabı, hakikati dile getirmesiyle olduğu kadar bu yönüyle de önemli bir kitap.

Armağan'ın kitabı boyunca savunduğu temel tez, resmî görüşün aksine, Osmanlı'yla Cumhuriyet arasında bir kopuş yaşanmadığıdır. Öyle büyük meselelerle değil, kadınlara tanınan siyasi haklar, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, Cumhuriyetin diplomatik teamüldeki büyük devlet statüsünün nerden geldiği gibi, ortada görünmeyen meselelerden pek çok örnek vererek tezini destekleyen Armağan, bir adım daha atarak, millî mücadele yıllarındaki ruha dair, pek üstünde durulmayan, artık kullanılmayan bir pencerenin varlığına da işaret ediyor: Mustafa Kemal'in, "millî mücadeleyi, 800 milyonluk İslâm âleminin kardeşlik kıblesini başında taşıyan bir ümidin istiklâl mücadelesi" şeklinde tanımlayan sözlerini anarak, Mustafa Kemal'in, millî mücadeleyle İslâm milletinin bağımsızlık mücadelesini iç içe geçiren mantığını dikkatimize sunuyor. Kitabın sayfalarını çevirdikçe kopuşu savunanların karşılaşmaktan çekindikleri devam fikri kadar, millî mücadelenin gerçek ruhu, sürükleyici gücü olan hususların da dikkatlerden kaçırıldığı, kalın bir sis tabakası arkasında unutulmaya terk edildiği anlaşılmaktadır.


Mustafa Kemal'den Vahdettin'e: Görevimin başındayım

Küller Altında Yakın Tarih'in en ilginç yönlerinden biri gündeme getirdiği İrade-i Milliye meselesi. İrade-i Milliye, millî mücadele sırasında Mustafa Kemal tarafından çıkarılan bir gazetenin adı. Sivas Kongresi sırasında, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adına, Başkan Mustafa Kemal'in çıkardığı bu gazete, 14 Eylül 1919'dan 3 Aralık 1922'ye kadar 254 sayı çıkmış. O günler için millî mücadelenin resmî yayın organı niteliğindeki bu gazetenin, aynı zamanda millî mücadelenin ilk yayın organıdır, ne inkılâp tarihi enstitülerinde, ne de Türk Tarih Kurumunda esamesi okunmaktadır. Neden bu gazetenin tam bir koleksiyonu hiçbir kütüphanede, hiçbir kişide bulunmamaktadır? Bu gazetenin eksiksiz bir yayınının pek çok gerçeği aydınlatacağı ortadadır. Mustafa Kemal'in Vahdettin'e çektiği, "Görevimin başındayım," anlamındaki telgrafının da yayımlandığı bu gazete artık yayımlanmalı. Mustafa Armağan konuyla ilgilenenlerin kendisiyle irtibata geçmelerini arz ediyor.


17 yıl önce