|

Gannuşi iktidarı paylaşmayı seçti

En-Nahda lideri Raşid el-Gannuşi, uzun sürgün ve hapis yıllarının ardından ülkesine döndükten sonra seçimlerden galip çıkan partinin lideri olması hasebiyle başbakan olabilecekken, Mısır İhvanı''nın aksine gücü paylaşmayı tercih etti. Böylece Tunus''ta Mısır''daki gibi devrimi sahiplenme hatasına düşülmedi.

Emrullah İşler
00:00 - 12/11/2014 Wednesday
Güncelleme: 23:46 - 11/11/2014 Tuesday
Yeni Şafak
Gannuşi iktidarı paylaşmayı seçti
Gannuşi iktidarı paylaşmayı seçti
Başbakan Eski Yardımcısı, Ankara Milletvekili Prof. Dr. Emrullah İşler, adım adım demokrasi inşa eden ülke Tunus''u, Yeni Şafak için yazdı

1956 yılında Fransız koloniliğinden kurtularak bağımsızlığını ilan eden Tunus, kurucu meclisin üç yıllık çalışmaları neticesinde, toplumun ekseriyetinin arzu ettiği demokratik bir ülke yerine, görünüşte cumhuriyetçi, fakat gerçekte Habib Burgiba''nın kontrolünde monarşist bir sistemle idare edilen bir ülke oldu. 1975''te kendisini ömür boyu cumhurbaşkanı seçtiren ve ''Tunus halkının eğiticisi'' ilan eden Burgiba, Zeynel Abidin Bin Ali''nin ilerleyen yaşının ülkeyi etkin biçimde yönetmesini engellediğini öne sürerek, 1987''de cumhurbaşkanlığını elinden aldığı vakte kadar Laisist uygulamaları ve Batıcı sosyal reformlarıyla öne çıktı.

MUTEBER FİKİR ADAMLARI YETİŞTİ

Kuzey Afrika''nın en küçük kıyı ülkesi olan Tunus, coğrafi konumu itibariyle Avrupa ve Afrika Kıtaları arasında önemli bir bağlantı görevini ifa etmektedir. Dolayısıyla Tunus, bu iki önemli kıtanın zenginlikleriyle mündemiç tarihi bir geleneğe sahiptir. Tüm Arap dünyasında muteber bir konuma sahip olan filozof Ebu Ya''rub el-Marzuki, özellikle Osmanlı tarihi ve Osmanlı-Arap ilişkileri üzerinde yaptığı çalışmalarla bilinen tarih profesörü Abdulcelil el-Temimi, Özgür düşüncenin rolü, Akıl ve Vahiy Arasında İnsan Hilafeti başta olmak üzere İslam dünyasında yankı bulan eserlerin yazarı müfekkir Abdulmecid en-Neccar, Laik düşüncenin önemli temsilcilerinden olan düşünür Hişam Ca''yut, Liberal düşünceden gelen ve insan hakları aktivisti olan mevcut cumhurbaşkanı Munsif Marzuki, sadece İslam dünyasında değil Batı dünyasında da önemli bir saygınlığı olan Raşid Gannuşi gibi daha pek çok düşünür söz konusu gelenekten yetişmişlerdir.

Esasında ''Arap Baharı'' olarak tanımlanan süreci de bu tarihi gelenek çerçevesinde değerlendirmek gerektiği kanısındayım.

ARAP BAHARI TUNUS''TAN BAŞLADI

Zira tarihsel süreç içerisinde elde edilen tecrübe ve birikim toplumun kendi kaderini ele alma iradesini ortaya koymasını sağladı. Nitekim Muhammed Buazizi''nin kendini yakmasıyla fitillenen özgürlük ateşi, 1987''den 14 Ocak 2011''e kadar ülkeyi yöneten Zeynel Abidin Bin Ali döneminin kapanması ve diğer bazı ülkelere sıçramak suretiyle on yıllarca demir yumruklarıyla halklarını idare eden yönetimlerin değişmesiyle neticelendi.

NAHDA TUZAĞI BOZDU

Karşı devrimlerle sürecin yaşandığı diğer ülkeler kan gölüne dönüştürülürken, seçimlerden birinci parti olarak çıkan en-Nahda hareketi, satranç masasında yaptığı önemli hamlelerle Tunus''un bu tuzağa düşmesini engelledi. En son yapılan seçimlerle demokratikleşme yolunda hayati bir adım daha atan ülke, şimdi geçiş sürecini en az hasarla tamamlama şansına sahip oldu. Dolayısıyla gelinen aşamada 14 Ocak devriminden bu yana ülkede işlenen sürecin doğru tahlil edilmesi verilen ''demokratikleşme'' mücadelesini daha iyi anlamamızı sağlayacaktır.

Özgürlük ateşini ilk o yaktı

Seyyar satıcı Muhammed Buazizi''nin 17 Aralık 2010''da kendini yakma girişimi ile başlayan halk hareketi, Tunus''ta 23 yıldır ülkeyi yöneten Zeynel Abidin Bin Ali''nin ülkeden kaçmasıyla sonuçlandı.

Ülkeyi değil partisini yönetmeyi tercih etti

Bin Ali''nin devrilmesiyle Tunus halkı ilk defa şeffaf seçimler sonucunda yöneticilerini seçme hakkını kazandı. 2011 yılında düzenlenen ilk özgür seçimde aldığı %42''lik oy oranıyla sandalyelerin çoğunu kazanan en-Nahda Partisi birinci çıkarak tek başına hükümeti kurma hakkını elde etti. Ancak en-Nahda, bu gücü biri sosyal demokrat, diğeri liberal laik ve solcu iki partiyle paylaşmayı tercih ederek ''Emek ve Özgürlük için Demokrasi Bloğu Partisi (et-Tekettül)'' ve ''Cumhuriyet için Kongre Partisi (el-Mu''temer)'' ile üçlü koalisyon hükümetini kurdu.

En-Nahda''nın lideri Raşid Gannuşi, uzun sürgün ve hapis yıllarının ardından ülkesine döndükten sonra seçimlerden galip çıkan partinin lideri olması hasebiyle başbakan olabilecekken, tercihini en-Nahda Hareketi ve partisini yönetmekten yana koydu.

49 KADIN ADAYDAN 42''Sİ NAHDA''DAN SEÇİLDİ

Cumhurbaşkanlığına liberal, demokrat, seküler ve insan hakları aktivisti olan Munsif Marzuki''yi önerdi. Meclis başkanlığı görevini ise, sosyal demokrat kimliğiyle bilinen Mustafa bin Cafer deruhte etti. Gannuşi, Mısır İhvanı''nın aksine gücü paylaşmayı tercih etti. Böylece Tunus''ta Mısır''daki gibi devrimi sahiplenme hatasına düşülmedi. Yine, en-Nahda hareketinin selefi ve geleneksel siyasi eğilimli isimleri bünyesinde barındırması, kadın adaylara geniş yer vermesi (mecliste milletvekilliğini kazanan 49 kadın adayın 42''si en-Nahda''dan seçildi) ve 30 yaşın altında pek çok ismin en-Nahda listesinden seçilmesi ''çoğulcu siyaset'' açısından önemli hususlardır. Ayrıca, birçok kesim tarafından devrim karşıtı güçler için odak oluşturabilecek potansiyele sahip olduğu kabul edilen ve Tunus siyasetinde her devrin adamı olarak görülen Baci Kaid es-Sipsi''nin dahi ''Nida Tunus'' (son seçimlerin galibi) adlı partiyi kurması sorun olarak görülmedi.

Darbe girişimlerinin tümü başarısız oldu

En-Nahda Hareketi, iktidarın paylaşılması stratejisi çerçevesinde bazı siyasi riskleri göze almaktan çekinmedi. Anayasa hazırlık sürecinde, ''şeriat anayasası'' tekliflerini kendi tabanını karşısına alma riskine rağmen çoğulcu siyaset anlayışı gereği reddetti. Raşid el-Gannuşi başta olmak üzere en-Nahda''nın etkin isimleri din devleti yerine ısrarla sivil devlet modelini savundu. Ancak, demokratik seçimlerle iktidar olamayacağını düşünen diğer siyasi partiler, en-Nahda hareketini kendilerine tehlike olarak gören bazı bölge ülkeleri, yönetimde olan İslami tandanslı bir hareketin çıkarları doğrultusunda hareket etmeyeceğini bilen bazı küresel güçler, en-Nahda hareketi ve lideri Gannuşi''ye yönelik (gücü paylaşmayı tercih etmelerine rağmen) ciddi karalama kampanyalarına giriştiler.

PROVOKATİF SUİKASTLER

Dış destekli Tunus medyası da kitlelere, en-Nahda''yı ülkeyi ele geçirme arzusunda olan, Gannuşi''yi de ''radikal İslamcı, fanatik bir terörist'' olarak takdim etmeye başladı. Bu arada provokasyonlar da oldu; Ülkenin önemli iki muhalif lideri Şükri Beliyd ve Brahmi birkaç ay arayla uğradıkları suikast sonucunda öldürüldüler. Söz konusu suikastler sonucunda sokağa dökülen halka terörist Nahda, katil Gannuşi, Vampir Gannuşi sloganları attırıldı. Ayrıca, 9 Nisan 1938 şehitleri anma günü münasebetiyle 2012''de ülkede yaşanan şiddet olayları, özellikle 6 Şubat 2013 tarihinde muhalif lider Şükrü Beliyd''in faili meçhul bir cinayete kurban gitmesinin akabinde iki defa temerrüd (isyan) hareketi başlatıp askeri darbeye zemin hazırlama girişiminde bulunuldu.

YARIN: Karşı devrim hamleleri
9 years ago