|

İktidar değil demokrasi mücadelesi

Demokratikleşme sürecinin başarılı olmasını iktidar olmaktan daha önemli gören Gannuşi, “Seçimde birinci hedef demokrasinin başarmasıdır. Biz bunu iktidar olmaktan daha önemli görüyoruz. Şu anda tek başımıza iktidara gelme hırsı içinde değiliz. Onları koalisyona zorlayacağız” dedi.

Yeni Şafak
04:00 - 14/11/2014 Cuma
Güncelleme: 10:13 - 14/11/2014 Cuma
Yeni Şafak
ABD’de yaşayan Tunuslu entelektüel Rıdvan Masmudi’nin yürüttüğü lobi çalışmaları, Nahda-ABD ilişkilerinin iyileşmesinde ciddi rol oynadı. Gannuşi, tüm bu faaliyetlere koalisyondaki ortaklarını da dâhil etti. Üçlü koalisyon hükümeti, uluslararası ölçekte etkin bir diplomasi faaliyeti yürüttü. Yürütülen lobicilik faaliyetleriyle koalisyon hükümeti, doğrudan temas ve karşılıklı üst düzey resmi ziyaretler ile demokratik geçiş süreciyle ilgili uluslararası düzeyde olumlu bir imaj oluşturmayı başardı. Hükümetin uluslararası lobicilik çalışmalarının bir sonucu olarak 2013 Dünya Sosyal Forumu Tunus’ta yapıldı. 

BOSNA’DA İZZETBEGOVİÇ TUNUS’TA GANNUŞİ

Kuşkusuz ülkelerin kurulması sürecinde veya Arap Baharı’nın getirdiği geçiş süreçlerinde liderlerin uygulayacağı politikaların ne ölçüde önemli olduğunu Tunus örneğinde bir kez daha görmüş olduk. Tarih böylesi şahsiyetleri anarken mutlaka onlara özel sıfatlar yükleyecektir. Tarihin Bilge Kral sıfatıyla andığı Aliya İzzetbegoviç’in Bosna halkı için yüklendiği misyonu, günümüzde Raşid Gannuşi Tunus halkı için üstlenmiştir. Biri halkını savaştan zaferle çıkarırken, diğeri halkını çatışmaya sokmayarak zafere doğru ilerlemektedir. 

BATI’NIN SÖYLEMİNİ ÇÜRÜTTÜ

Ancak Gannuşi’nin burada yüklendiği misyonun sadece Tunus’la sınırlı olmadığı unutulmamalıdır. Zira Gannuşi ve Tunus halkının kazanmakta olduğu bu zafer, karşı devrimlerle Arap Baharı sürecini akamete uğratma gayreti içerisinde olan tüm güçlere karşı kazanılmış bir zaferdir. Öte yandan bu sürecin bir “egemenlik mücadelesi” değil, bilakis bir “demokrasi mücadelesi” olduğu böylece tescillenmiş olmaktadır. Söz konusu başarı aynı zamanda “İslam’la demokrasi yan yana işler mi?” sorusunu sormak suretiyle algı mühendisliği yapan ve çıkarlarına hizmet ettiği ölçüde demokrasiyi tatbik eden Batı dünyasının bu söylemini de çürütmektedir. 

YENİ SEÇİM VE TÜRKİYE TUNUS İLİŞKİLERİ 

Tunus halkı 26 Ekim tarihinde sandığa giderek ülke tarihi için son derece önemi haiz bir dönem için kararını verdi. Resmi sonuçlara göre, Nida Tunus Partisi oyların %39.17’sini alarak parlamentoda 85 sandalyeye ulaşırken, en-Nahda, Meclis’te 69 milletvekili ile temsil edilmeye hak kazanmıştır. Özellikle “Arap Baharı” olarak adlandırılan değişim sürecinin yaşandığı bölgede bu zamana kadar tek başarı hikayesi olan Tunus’ta genel seçimlerin şeffaf bir ortamda suhuletle gerçekleştirilmesi ülkenin başarı hanesine yazılan bir unsur olmuştur. 

İhvanofobyanın yersizliği anlaşıldı

Özellikle bir hususu belirtmekte yarar var. En-Nahda hareketinin ikinci sıraya düşmesi bir başarısızlık olarak değerlendirilemez. Zira, Nida Tunus Partisi esasında birbirinden farklı eğilimlere sahip STK, parti ve bireylerin en-Nahda’ya karşı bir araya gelmesiyle oluşan siyasi bir koalisyon niteliğini haizdir. Bu nedenle Tunus’un Çağrısı Partisi’nin (Nida Tunus) almış olduğu %39.17’lik rakamı tek parti almış yanılgısına düşmemek gerekir. Hatta oluşturulan büyük koalisyona rağmen alınan oy, en-Nahda hareketinin 2011 seçimlerinde aldığı %42’lik rakamın altında kalması gerçeğini göz önüne aldığımızda başarısız dahi sayılabilir.  Diğer yandan, demokratikleşme sürecinin başarılı olmasını iktidar olmaktan daha önemli gören en-Nahda Hareketinin seçim kampanyalarında bir nevi frenleme politikası uyguladığı unutulmamalıdır. Nitekim Gannuşi’nin “Biz eğer çok ağır baskı uygularsak seçime girmezler ve bu da devrimin kazanımlarının yok olması anlamına gelir. Bu nedenle kendi planında seçimin gerçekleşmesini en büyük hedef olarak görüyoruz. Dolayısıyla birinci hedef demokrasinin başarmasıdır. Biz bunu iktidar olmaktan daha önemli görüyoruz. Bu bakımdan ne üçte birin altında olmalıyız ne de yüzde elli bandında olmalıyız. Üçte birden daha az bir sonuç alırsak bizi iktidardan uzaklaştırırlar. Bu demokrasi için tehlikelidir. Yüzde 50’nin üzerine alırsak o da tehlikedir. Biz şu anda tek başımıza iktidara gelme hırsı içinde değiliz. Onları koalisyona zorlayacağız. Demokrasinin başındayız, normal bir demokraside yüzde 51 normal ama geçiş dönemi yaşanan süreçte güçleri kuşatacak bir politikaya ihtiyaç var.” Şeklindeki ifadesi hem en-Nahda Hareketi'nin seçim sürecindeki politikalarını, hem de demokrasinin inşa edilmesi hususunda göstermiş olduğu son derece fedakâr tutumu açıkça göstermektedir.


RAKİBİNİ TEBRİK ETTİ

Seçim sonrasında en-Nahda Hareketinin göstermiş olduğu tutuma da değinmekte yarar görüyorum. Nida Tunus Partisi Lideri Baci Kaid es-Sibsi seçimin hemen ardından France 24 kanalına verdiği mülakatta Gannuşi’nin kazandıkları zaferden ötürü tebrik etmek amacıyla kendisini aradığını söyledi. Yine bu bağlamda, en-Nahda’nın sözcüsü Ziyad Ladhari’nin bir televizyon kanalına verdiği röportajda “kesin olmayan kısmi sonuçlara göre seçimlerde elde ettiği başarıdan ötürü Nida Tunus Partisi'ni tebrik ettiğini, en-Nahda’nın sistemi bloke etmeyeceğini, hangi parti olursa olsun işbirliğine gitmeye hazır bir şekilde tüm partilere kapılarının açık olduğunu, ülkenin önünde siyasi ve iktisadi anlamda zor bir beş senenin bulunduğunu, bu çerçevede, ülkede etkin olan siyasi güçleri bir araya getirebilecek bir milli birlik hükümeti tesisini zorunlu gördüğünü ve en-Nahda’nın kurulacak hükümette mutlak surette yer almak gibi bir talebi bulunmadığı” şeklindeki açıklaması en-Nahda hareketinin pek çok iddiaların tersine demokrasinin tesisinde yüklenecekleri olumlu tavrı açıkça göstermektedir. Bu tavır aynı zamanda kendi içlerinde “İhvanofobya” yaşayan küresel ve bölgesel güçlerin başta İhvan Hareketi olmak üzere yükselişe geçen İslami tandanslı gruplara yönelik ortaya attıkları asılsız iddiaların ne kadar yersiz olduğunu da ifşa etmektedir.

Tunus’taki gelişmeden Ankara memnun

 


Ayrıca en-Nahda Hareketi kapsayıcı bir hükümet kurulabilmesini teminen Cumhurbaşkanlığı seçimleri için aday göstermeyeceğini açıkladı. Söz konusu açıklama, bir önceki seçimlerde çoğunluğu elde etmesinin ardından Tunus siyasetine hakim olan ve muhalefet tarafından, kendi iktidarını sağlamlaştırmaya çalışmak, radikal İslami grupları desteklemek ve laik şehirli nüfusun isteklerini göz ardı etmekle itham edilen en-Nahda’nın bu kez daha ihtiyatlı davrandığı şeklinde değerlendirilebilir. En-Nahda ayrıca ulusal birliği tesis edebilecek ortak bir aday üzerinde uzlaşılması halinde gereken desteği sağlayacağını da açıkladı.

DEMOKRATİKLEŞMEYE ANKARA'DAN DESTEK

Tunus’ta yaşanan bu önemli gelişmeler Ankara tarafından memnuniyetle karşılanmıştır. Başbakan Ahmet Davutoğlu, Nida Tunus Partisi Genel Başkanı'nı arayarak tebriklerini iletmiştir. Dolayısıyla Türkiye, bir kez daha, herkese eşit mesafede olduğunu ve Arap Baharı'yla başlayan yeni dönemde halkların demokratikleşme iradesini desteklediğini göstermiştir. Netice itibariyle Tunus seçimleri, Arap dünyasında son 3,5 yılda ortaya koyulan demokratikleşme iradesi için önemli bir sınav olmuştur. Karşı devrimlerle süreci akamete uğratmak isteyen güçlerin, bir kez daha halk iradesinin tüm makam ve arzulara galebe çalacağını görmesi, bu önemli tecrübeyle elzem hale gelmiştir. 

BATI DEMOKRASİSİNİN SINAVI OLDU

Tunus tecrübesi, Arap Baharının bir egemenlik süreci değil bir demokratikleşme iradesi olduğunu ortaya koymuştur. Burada vurgulanması gereken bir diğer husus ise, Gannuşi’nin “Batı, Erdoğan İslamı ile IŞİD İslamı arasında tercih yapmalı” önermesine ek olarak, Türkiye’de olduğu gibi bütün İslam dünyasında demokrasiye hazır olup olmadığına karar vermelidir. Unutulmamalı ki, Batı dünyasının demokrasiye olan inancı ve saygınlığı kendi ülkelerindeki uygulamalarla değil, bu iradeyi ortaya koyan ülkelerde izleyecekleri politikalarla ölçülmektedir. Bu yönüyle Arap Baharı süreci, esas itibariyle Batı demokrasilerinin sınavıdır.

EMRULLAH İŞLER / YENİ ŞAFAK



#İktidar değil
#demokrasi
#mücadelesi
9 yıl önce