|

Kabineyi burada toplayacağız

Paralel yapı mensuplarının 17 Aralık sürecinde kendilerine olan aşırı güveni yazışmalara bile yansıdı. O dönemde Başbakan olan Erdoğan için düzenledikleri fezlekede “Dönemin Başbakanı” ifadesini kullanan paralel polisler, kendi aralarındaki yazışmada, bakanların emniyete getirilmesini kast ederek, “Kabineyi burada toplayacağız” demekten çekinmedi.

Yeni Şafak ve
04:00 - 18/12/2014 Perşembe
Güncelleme: 21:09 - 17/12/2014 Çarşamba
Yeni Şafak
Genelkurmay Elektronik Sistemleri’nin Emniyet İstihbarat’a bağlanması için yoğun çalışma yürüten şebeke, Başbakan Erdoğan’ın GES’i MİT’e devretmesiyle büyük bir hayal kırıklığına uğradı. Kamu ve sivil güvenlik bürokrasisinin neredeyse tamamına hakim olan, kumpas sonucu açılan davalarla TSK’nın bir kısmına yerleşen cemaat, yeni hedef olarak Milli İstihbarat Teşkilatı’nı belirlemişti.

MİT HEDEFİ TUTMADI 

İddiaya göre Hakan Fidan, 7 Şubat vesilesiyle bu yapılanma tarafından hapse atılacak yerine ise adı şimdi Hrant Dink suikastıyla anılan Emniyet İstihbarat Dairesi eski Başkanı Ramazan Akyürek getirilecekti. Ancak o dönem Başbakanlık koltuğunda oturan Erdoğan, bu kumpası fark etti ve paralel yapılanmanın oyunlarını boşa çıkardı. MİT hedefi tutmayan cemaat, gözünü bu kez en yükseğe, devlet yönetimine dikti. “Lazım olunca kullanılacak” soruşturma dosyaları için operasyon izinleri, kararlara imza atacak hakim ve savcıların nöbetlerine denk getirildi.  17 Aralık 2013 günü, birbiri ile hiçbir irtibatı bulunmayan üç farklı soruşturma için birçok adrese eş zamanlı olarak baskın yapıldı. 

BANKA SIRLARINA EL KONULDU

Fatih Belediyesi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çalışanları ve Halkbank yetkilileri aynı gün farklı dosyalar kapsamında gözaltına alındı. Operasyonun en tepesinde ise adı Ergenekon soruşturmasıyla duyulan Zekeriya Öz vardı ve paralel medya algı operasyonu için çoktan görev başındaydı. Soruşturma kapsamında el konulan evraklar arasında, bankacılık gizliliği açısından son derece önem arz eden Halk Bankası belgeleri de bulunuyordu. Hala bu sırların hangi odaklara servis edildiği muamma olarak duruyor.

HAYATİ DEĞİŞİKLİKLER

Hükümet 17 Aralık günü özellikle İstanbul Emniyeti’nde kapsamlı bir temizlik harekatı başlattı. Adı cemaatle yan yana anılan polis şeflerinin görev yerleri değiştirildi. İstanbul Emniyet Müdürü görevden alındı ve yerine Aksaray Valisi Selami Altınok getirildi. Bu değişikliklerin ne derece hayati öneme sahip olduğu 25 Aralık günü ortaya çıkacaktı. 17 Aralık hamlesiyle yıpratmaya çalışan cemaat öldürücü darbeyi ise 25 aralık günü vurmak istedi. 

‘DÖNEMİN BAŞBAKANI’

Aralarında Başbakan Erdoğan’ın yakın çevresinin de bulunduğu çok sayıda iş adamı hakkında TMK 10. Madde ile özel yetkili Savcı Muammer Akkaş tarafından gözaltı işlemi uygulanmak istendi. Soruşturma dosyasında Başbakan Erdoğan ile bazı bakanların örgüt kurup yönettikleri iddia ediliyordu. Hatta polislerin imha ettikleri bir belgede, o gün Başbakanlık görevinde olan Erdoğan için “Dönemin Başbakanı” ifadesi kullanılmış, soruşturmada görevli polisler, kendi aralarındaki yazışmalarda, bakanların emniyete getirilmesini kast ederek, “Kabineyi burada toplayacağız” demekten bile çekinmemişti. 

POLİS OLMADI JANDARMA

Ancak Savcı Akkaş’ın bu hukuksuz talimatına İstanbul Emniyeti direndi ve operasyonu gerçekleştirmedi. Savcı Akkaş bu kez Jandarma’yı devreye sokmaya çalıştı ancak bunda da başarılı olamadı. Bu kez Savcı Akkaş, Çağlayan Adliyesi önünde basına korsan bildiri dağıttı. Eğer 25 Aralık darbesi başarılı olsaydı, uydurma Selam Örgütü soruşturması operasyona dönüştürülecek ve yüzlerce siyasetçi, bürokrat, STK önderi ve gazeteci hapislere doldurulacaktı. 

Polis fezlekeleri iddianame oldu

17 Aralık öncesi, cemaatten olmayan yargı mensuplarının yaşadığı korkuyu şimdi İstanbul’da Başsavcıvekili olan bir isim anlattı. “Yargı mensupları onlarla iyi geçinmek zorundaydı, yoksa başlarına gelmeyen kalmazdı” diyen Başsavcıvekili, “Devir onların devriydi ve hedef aldıkları kişileri tasfiye etmek için en ahlaksız yöntemleri kullanmaktan çekinmezlerdi” diye anlattı. Normalde polis mahkum ettirmek için çalışırken, savcının şüphelinin hem lehine hem aleyhine olan delilleri topladığını ve adaletin yerine gelmesi için uğraştığını belirten Başsavcıvekili, “Ama yıllardır bu böyle olmadı. Yargıya yerleştirilen bu çete, polis fezlekelerinin altına imzalarını attı ve iddianame kılıfı altında mahkemeye gönderdi. Özel yetkili mahkemeler zaten özel görevlendirilmişti. İstenilen yönde kararlar verdi. Bu mahkemelerin verdiği kararlar ise yine özel görevlendirilmiş Yargıtay Ceza Daireleri’nce onandı” dedi. Başsavcıvekili, “17 Aralık’ı aslında “şer” görüyoruz ama bu çetenin ortaya çıkarılması hususunda hayırlı bir işlevi oldu” diye konuştu. 


İş takibi için belediyeyi bastı

17 Aralık operasyonunun en tepesinde adı Ergenekon soruşturmasıyla duyulan Zekeriya Öz vardı. Fatih Belediye Başkanı Demir, Savcı Öz’ün usulsüz taleplerini yerine getirmediği için makamını bastığını, iş takibini yaptığı işadamıyla belediye personeline usulsüz talimatlar verdiğini kaydetti.


Nasıl kumpas kuruyorlar?

Paralel yapılanma, özellikle Milli Eğitim, Adalet, İçişleri Bakanlıkları ve bağlı kurumlarında kadrolaşmak için büyük çaba içinde. Bu yolda kendilerine engel çıkaracak herkesi ahlaksız yöntemlerle tasfiye ediyor. Tasfiyelerde iki yöntem uygulanıyor. İş adamları ve polisler “örgüt” suçlamasıyla operasyonuna maruz bırakılırken, devlet memuru ve yargıçların sicilleri müfettişler vasıtasıyla bozuluyor. Sicilleri bozulan isimler yıllardır çalıştıkları yerlerden sürgün ediliyor. Eğer bunda başarılı olunamazsa uydurma suçlamalarla teknik ve fiziki takip uygulanıyor. Paralel yapının hedefine giren kişinin kendisi, çocukları ve eşleri yıllarca dinleniyor ve kişisel bir açık bulunduğunda bu, ‘şantaj’ malzemesi olarak kullanılıyor. 


TSK’yı sil baştan dizayna kalkıştılar

En büyük kumpaslar arasında İstanbul ve İzmir Askeri Casusluk davaları gösteriliyor. Bu davada 43 ay tutuklu olarak hapis yatan emekli Yarbay Mehmet Seyfettin Alevcan, tutuklandığı sırada HAVELSAN’da çalışıyordu. Paralel yapının emniyet ve yargıdaki yapılanması gibi TSK’da da etkin olmak için türlü numaralar çevirdiğinin altını çizen Alevcan, “Paralel yapı eğer 17 Aralık darbesiyle ifşa olmasaydı yargı, askeriye ve emniyetteki yapılanma aynen devam edecek ve biz kesinlikle hapiste olacaktık” diyor. Alevcan, davalara bulaştırılanların %90’ının kurmay subay olduğunu, amiral olabilecek isimlerden seçildiğini aktararak paralel yapının asıl hedefini şu sözlerle tanımlıyor: “Amaçları Deniz Kuvvetleri Komutanlığını sil baştan dizayn etmekti.”


Yarın: TÜRGEV’i neden hedef seçtiler?
#Erdoğan
#GES
#MİT
#Hrant Dink
#17 Aralık
9 yıl önce