|

28 Şubat'ı sadece askerler mi yaptı

Darbeci askerleri yargılayıp, sivil avanelerini yargı muafiyeti içine almak, aynı zamanda ülkemizdeki darbe severliğin sadece askerlerle mahdut olduğunu düşünmek değil midir? Oysa bilinmelidir ki ülkedeki darbe severlerin sivil kanatta olanları, askerlerden daha az bir tutkuya sahip değildir.

Haki Demir
00:00 - 17/04/2012 Salı
Güncelleme: 03:39 - 17/04/2012 Salı
Yeni Şafak
28 Şubat'ı sadece  askerler mi yaptı
28 Şubat'ı sadece askerler mi yaptı

Nihayet 28 Şubat soruşturması gözaltı safhasına kadar geldi. Geldi de, efkar-ı umumiye karıştı. Soruşturma nereye kadar uzanmalı, nerede durmalı, sadece asker ayağı ile sınırlı mı olmalı yoksa sivil kanadı da çevrelemeli mi gibi birçok soru piyasada uçuşuyor ve cevabını arıyor. 28 Şubat darbesine destek olan medya birimlerinin tavırları malum; sadece asker ile sınırlı kalmalı şeklinde fikir(!) beyan ediyorlar. Onların durumu anlaşılabilir, çünkü onlar bu işin bir şekilde, az veya çok, organik veya inorganik olarak içindedir. Onların 28 Şubat soruşturmasının asker kanadı için bile yapılmasına rıza göstermeyecekleri malum, ne var ki artık iş o noktaya geldiği için meselenin o kısmına dair mukavemet gösterme güçleri kalmadı.

28 Şubat darbesi, üzerlerinden silindir gibi geçen bazı yazarların, soruşturmanın asker kanadıyla sınırlı kalması hususundaki ısrarları ilgi çekicidir. Bunların yazılarında açıkça görünen devasa boşluğu anlamak çok zor... Asker dışındaki suçluların soruşturmaya dahil edilmesine karşı çıkma tavrı, yazılarında dehşet bir girdap oluşturmaktadır. Bu tavırlarının izahına dair serdettikleri hiçbir fikir, bu girdabı kapatmaya kafi gelmiyor. Girdap, yazılarının tamamını çekiyor ve yutuyor.

GİTTİĞİ YERE KADAR GİTMELİ

Meseleye hangi cihetten bakarsanız bakın, bu tavır eksik, yanlış ve şaşırtıcıdır. Hukuki cihetten baktığınızda şunu açıkça görürsünüz; Ceza hukuku net bir şekilde der ki, suç varsa mutlaka cezalandırılmalıdır. Suçu işleyenin hüviyeti, statüsü, makamı önemli değildir. 28 Şubat darbesi, kendisinden önceki tüm darbelerin aksine, asker-sivil müşterek prodüksiyonudur. Kimse sivillerin katkısının askerden daha az olduğunu iddia edemez. Merkezi gücün asker olduğu, sevk ve idare eden karargahın da askerler tarafından oluşturulduğu doğrudur fakat bu durum, sivillerin kullanılmaması, sivillerin rızaya dayalı katkıları olmaması hallerinde neticeye varma imkanı olduğunu göstermez. Bir harekatın en önemli unsurunun 'karargah' olduğu doğru, ne var ki sahada savaşan unsurlar olmadığı takdirde karargah dediğiniz şey nedir ki? Soruşturmanın ve yargılamanın askerle sınırlı kalmasını isteyenler, hangi ceza hukuku anlayışının (felsefesinin) arkasına sığındıklarını ilan etmelidir.

Soruşturma ve yargılamanın askerle sınırlı kalması gerektiğini savunanların bir gerekçesi de, yargının ve yargılamanın 'intikam' haline getirilme endişesidir. Oysa anlamadıkları husus, suçu işleyen faillerin bir kısmının yargılanıp cezalandırılması, bir kısmının ifadesinin bile alınmaması tam olarak 'intikam hareketidir'. Suçu işleyenlerin tamamı yargılandığı takdirde hukuk ve yargı uzvu intikama alet edilmemiş olur. Suçlular arasında bir 'seçme', 'tasnif', 'iltimas' gayretine girmek, tam olarak intikamdır ve yargıyı intikam için kullanmaktır. Yargılamanın askerle sınırlı kalmasını isteyenlerin tamamının hukukçu olmadığı malum... Peki, hukukçu olmayanları mazur mu görmeliyiz? Hayır... Fikir adamı edalarıyla piyasayı işgal eden bu kişiler, fikir ile bilginin, fikir ile ilmin, fikir ile uzmanlığın arasındaki sınırı anlamamış sığ idraklilerdir. Fikir adamıysanız, alanınızda duracak, haddinizi bilecek, boyunuzu aşan laf etme cüretini göstermeyeceksiniz.

Kaldı ki, fikri zaviyeden meseleye bakıldığında, suçlular arasında seçim yapma ve bir kısmını cezalandırıp bir kısmını affetme garabeti nasıl izah edilir? Böyle uçuk, saçma, anlamsız bir fikri hangi 'ruh hali' ile piyasaya sürüyorsunuz?

Aslında hiçbir fikir adamının bu çapta saçmalaması mümkün değil. Gündemin yoğunluğu, tefekkür mecralarının sıhhatsizliği, stratejik ihtiyaçların zihni zehirlemesi gibi sebeplerle, ne dediklerini bilmedikleri, anlamadıkları zannını doğuruyorlar. Hakikaten ne dediklerini anladıkları andan itibaren bu tür bir saçmalığın peşinden gitme imkanları olduğunu zannetmiyorum.

Darbeci askerleri yargılayıp, sivil avanelerini yargı muafiyeti içine almak, aynı zamanda ülkemizdeki darbe severliğin sadece askerlerle mahdut olduğunu düşünmek değil midir? Oysa bilinir ki (bilinmelidir ki) ülkedeki darbe severlerin sivil kanatta olanları, askerlerden daha az bir tutkuya sahip değildir. Askeri yargılayıp 'cesaret kaynaklarını' kurutmak, sivil darbe severlerin cezalandırılmadan güçlerini muhafaza etmesine müsaade etmek, darbe tehlikesini bertaraf etmek için kafi değildir.

İş, medya ve yargı ayaklarına uzanmayan bir 28 Şubat yargılaması, sadece askere yönelmiş bir intikam operasyonu olur. Aman ha... Türkiye'deki subay kadrosunu, günahı kadar sevmeyen biri olarak, yargılamanın intikam operasyonuna dönüştürülmesine taraf değilim. Bu soruşturma ve yargılamanın 'intikam operasyonuna' dönüşmemesinin tek yolu, 'suça dahil olan tüm suçluların' soruşturma ve yargılama çerçevesine alınmasıdır.

SON KARARI YARGI VERMELİ

28 Şubat süreci devam ederken yargının verdiği kararların darbecilerin emir ve talimatlarına uygun olduğu hususunda kimin şüphesi var? 'Tuz da kokarsa ne yapacağız?' dediğimiz yargı ve adalete müdahale eden askerlerin tabii ki yargılanıp kanundaki üst sınırdan ceza almaları gerekir ama darbecilerle iş tutan, onların emir ve talimatlarını 'gönüllü kabul eden' yargı mensuplarını 'cezadan muaf tutmak' nasıl izah edilebilir? Bu meyanda başında olduğu terör örgütü ile binlerce asker, polis ve sivil insanı katleden Abdullah Öcalan ile eline silah almamış Salih Mirzabeyoğlu'na aynı cezayı veren 28 Şubat yargısı nasıl oluyor da adaletin dışında bırakılıyor? Tamam, asker yargıya baskı yaptı. Ama yargı bu baskıya direnmeli değil miydi? Bir babanın kızına tecavüz eden veya tecavüze teşebbüs eden alçaklara karşı direnmemesi ile yargının askerin baskısına direnmemesi arasındaki fark nedir? Bir de babanın kızını pazarlaması misali var ki ona hiç girmeyeyim.

Asker dışındaki suçluların, ceza hukuku çerçevesinde tek kurtuluş yolu var. Darbeye destek olmaları için kendilerine yönelik tehdit, şantaj ve benzeri 'iradeyi sakatlayan' bir baskının bulunduğunu ispat etmeleri... Bu sebeple soruşturulmalı ve mahkemeye çıkarılmalı, kendilerini mahkemede, iradelerinin sakatlandığı istikametinde savunmaları beklenmelidir. Bu savunmanın dışında hiçbir şekilde kurtulma imkanları yok.

* Hukukçu-Yazar



12 yıl önce