|

Tarihin en önemli seçimi ve cumhurbaşkanlığı makamı

Furkan Can
00:00 - 8/08/2014 Cuma
Güncelleme: 23:03 - 7/08/2014 Perşembe
Yeni Şafak
Tarihin en önemli seçimi ve cumhurbaşkanlığı makam
Tarihin en önemli seçimi ve cumhurbaşkanlığı makam

Tarihimizin en önemli seçiminde milletçe sandığa gidiyoruz. Milletin oylarıyla seçilecek cumhurbaşkanı yalnızca milletin talep ve beklentilerini karşılayacak. Milletimiz, başkan ve başbakan olarak hizmetlerinden büyük bir memnuniyet duyduğu Recep Tayyip Erdoğan''ı kendisine hizmet için devletin başına seçecek. Milletimizi ve önceliklerini bir türlü idrak edip, siyaset üretemeyen muhalefet, tarihimizin bu en önemli seçimini de maalesef ıskalamıştır. Bu durumda şu soruların sorulması elzemdir; Muhalefetlerine itibar etmediği çevrelerin, zorlamaların ürünü olan çatı adaylarına millet niçin oy versin? Uluslararası ve yerli kumpaslara, muhalefetin siyaset dışı entrikalarına rağmen millet, 30 Mart''ta ''yola devam'' dediği iktidarının hizmetlerine engel olsun diye mi çatı adayına oy versin? Cumhurbaşkanının icrai yetkilerinin olmadığı iddialarıyla seçim adaylığı ve kampanya dönemini geçiren çevreler, cumhurbaşkanın icrai yetkileri yoksa neden tüm muhalefet bir araya gelip başbakanın, cumhurbaşkanı seçilmemesi için ittifak ediyor? Yoksa asıl maksat; seçtirmek istedikleri cumhurbaşkanı adayı ile, milletin iktidarına ve hizmetlerine engel olmak mıdır?

Cumhuriyet tarihimizin son 25 yılında katıldığı bütün seçimlerden başarıyla çıkan, 12 yıllık başbakanlığı döneminde yaptığı hizmetleri, temel hak ve hürriyetlerde, demokratikleşme alanında yaptığı reformları milletimizin büyük teveccühüne mazhar olan başbakana, ''diktatör'' diyecek kadar siyaset ve nezaketten uzak duranlar, milletimizin özgür iradeleriyle kullanacakları oylarla seçecekleri Cumhurbaşkanlığı için adaylarını belirlerken tam da diktatörce bir yöntemle, bırakınız milleti, kendilerinin, vekillerinin, tabanlarının asla tanımadığı ve tasvip edemeyeceği bir adayla seçime katılmaya icbar edilmişlerdir. İşte diktatörlük ve belki de tam anlamıyla diktatör bozuntuluğu da budur.

BUYURGAN VE SEÇKİNCİ ZÜMRE

Millette karşılıkları olmasa da kendilerini daima ayrıcalıklı ve üstün gören bu çevreler, yıllardır AK Parti''ye ve başbakana oy veren kitleleri okuma yazma bilmemekle, cehaletle, özgür iradelerinin olmayışıyla, sürüler olarak göstermekteydi. ''Önünüze koyduğumuz adayı kabul etmek ve desteklemek zorundasınız'' tavırlarıyla, kimin millete ve seçmenine sürü muamelesi yaptığı aşikârdır. Partililerinin ve milletin önüne gümbür gümbür, sevinçle ve bayram havası mutluluğunda ''artık sadece başbakanları değil cumhurbaşkanını da ben seçiyorum'' coşkusuyla oy kullanmaya sevk edecek adayı tespit edemeyeceksiniz, öte yandan da parti yöneticilerinize, partililerinize, yazlıkçılara ''tıpış tıpış sandığa gideceksiniz'' talimatı vereceksiniz! 10 Ağustos''ta bakacağız ve göreceğiz, sürü olmadığını her fırsatta yüksek sesle dillendirenler, ne yapacaklar ve sonra da milletin yüzüne nasıl bakacaklar? Nasıl da konuşup yazamaya devam edecekler?

Yıllarca Ak Parti seçmenini akıllarınca hafife almaya kalkışan o kibirli, buyurgan ve seçkinci zümreye tarihi bir tavsiyede bulunmak isteriz. Milletin olduğu hiçbir yerde artık siz yoksunuz! Bu kafalarınız ve üslubunuzla da asla olamayacaksınız! Görülen odur ki; milletin ilk kez cumhurbaşkanını seçeceği seçimlere, muhalefet tabanında ve millet nezdinde karşılığı olmayan bir adayla katılımınız sebebiyle, seçimi kaybedeceksiniz. Evet, seçimi kaybedeceksiniz de bari seçme özgürlüğünüzü ve fikri duruşunuzu kaybetmeyiniz. Bir düşünün bakalım, makarnayla beslendiğini, eğitim seviyesi düşük olduğu için AK Parti''ye oy verdiğini iddia ettiğiniz seçmenin önüne, AK Parti fikriyatından ve dünya görüşünden uzak bir cumhurbaşkanı adayı konmuş olsaydı, AK Parti seçmeni oy verir miydi? Hiç şüpheniz olmasın ki, oy vermezdi. Muhalefet bu tutumuyla seçmenlerine ''siz zaten bize ve adayımıza mecburen oy vereceksiniz'' demektedir. İşte asıl seçmeni koyun yerine koymak budur. Eh zaten gösterilen istikamette koyunların tıpış tıpış gidişi de herkesin malumlarıdır.

MİLLETİ KORKUTMAK

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan''ın muhalefeti, bir kısım medyayı ve iş çevrelerini küçümseyip, kibirli davrandığından rahatsızlık duyanlar! Sizi küçümseyen başbakan değil, maalesef sizler kendi kendinizi ve tabanlarınızı küçümsüyorsunuz. Cumhuriyetimizin yaşça en büyük partisinin genel başkanı, ''Cumhurbaşkanlığı koltuğunda kirli biri oturamaz, oturup kalkmasını bilen, espri yapabilen, namuslu bir cumhurbaşkanı adayı istiyoruz'' deyip, ardından hayatının hiçbir noktasında yolları CHP ile kesişmeyen bir adayla seçime katılırsa, kendini ve CHP''yi aşağılayan, küçük gören siz olmaz mısınız? Sormazlar mı size, partilerinizde, tabanlarınızda milletin nezdinde de namuslu ve hırsız olmayan ve de espri yapabilen bir aday bulamadınız mı? Millete gönül huzuruyla sandığa gidip oyunu verebileceği bir aday takdim edemeyen muhalefetin, kendi seçmenlerine kızmaya hakları olmadığı gibi, ülkeyi 12 yıldır başbakan olarak yöneten Recep Tayyip Erdoğan''ın milletin cumhurbaşkanı seçmesi durumunda,''felaket olur'' diyerek küstahça milleti tehdit etmeye ve korkutmaya da hakları yoktur. Zaten milletimiz de bu had ve sınırını bilmeyerek kendisini aşağılayıp tehdit savuranlara daima haddini bildirmiştir.

Son 35 senedir, milletçe on binlerce canımızı kaybetmemize sebebiyet veren terör belasının en büyük mağdurlarından Kürt seçmeni muhalefetin bütün istismar ve direncine rağmen, ülkemizin bu en büyük problemini çözebilmek için büyük risklerle, elini değil, gövdesini taşın altına koyan Başbakan''ın, cumhurbaşkanlığı adaylığına güçlü bir destek vermeli, çözümsüzlüğün ve statükonun partileriyle aynı karede yer almamalıdır. Çözüm sürecinin devamından ve kanın durmasından yana olan Kürt kökenli seçmenlere düşen, kan ve terörden beslenen çevrelerin, çözüm sürecinin yegâne mimarı olan Recep Tayyip Erdoğan''ın ilk turda cumhurbaşkanı seçilmesine mani olma arzularına prim vermemek, bu çevrelerin hile ve oyunlarını boşa çıkarmaktır.

PARALEL YAPI

Paralel çete, ahlaksız şantaj ve montaj kasetleriyle dizayn ettiği muhalefeti, bir kısım medya ve sermaye çevrelerini şimdi de adeta esir almıştır. Başbakan''ı her fırsatta samimiyet sorgusuna tabi tutmaya kalkışan siyaset ve medya, samimiyetsizliğe somut veriler arıyorsa, daha önce varlığından ve kumpaslarından zerre miktar tereddüt duymadıkları paralel yapıyla ilgili; bugün paralel yapı hiçbir şey yapmamış ve halihazırda yapmıyormuş gibi suskunluğa bürünüşlerini ve bu yapıyla herkesçe malum ittifaklarını sorgulamalıdırlar. İşte bu samimiyetsizlik ve ikiyüzlülükleri sebebiyledir ki millet, ne kendilerine ne birlikte yol arkadaşlığı yaptıkları paralel çeteye ne de çatı adaylarına itibar etmektedir.

Paralel çete açıkça şunu bilmelidir ki şantaj, montaj, kumpas girişimleriyle dün olduğu gibi bugün de kendilerine suç ortağı ettiği çevreleri susturabilir ama bu milleti şantaj, montaj ve kumpaslarla susturamaz. Millet, paralel çetenin ihanetlerinin hesabını da mutlak anlamda sormaktadır, sormaya da devam edecektir.

10 yıl önce