|

Elitlerin çelişkisi

Köylü ve muhafazakarların –alt kültürün- güç kazanması, kolaycılıkla devşirilen elit konforunun iade edilmesi, eski köye yeni adetlerin gelmesi, despotizmin kan kaybetmesi, aptallaştıran eğitim sistemine nasıl müdahale edileceğinin düşünülmesi, seküler bir dünyada, dini kimliklerin tanınıyor olması elbette hazmedilmesi zaman isteyen durumlardır.

Prof. Dr. Aliye Çınar
00:00 - 30/10/2014 Perşembe
Güncelleme: 21:54 - 29/10/2014 Çarşamba
Yeni Şafak
Elitlerin çelişkisi
Elitlerin çelişkisi

Modern Türkiye''nin devrimle kurulmuş olması, şüphesiz kendinde ciddi sorunlarla, yeni bir sayfa açması anlamına geliyordu. Çünkü toplumsal yapının ve değişimin, yavaş yavaş, hatırlayarak, revize olarak ve yenilenerek oluşması gerekir. En sarsıntılı değişimler, devrimlerdir.

Birdenbire değişim, ivedi olduğu için, bazı durumlarda istenen bir durum gibi görünse de sancısı uzun yıllar devam eder. İşte Türk Toplumsal Yapısı''nın şimdilerdeki çekişmeli durumunun gerisinde bu ve buna bağlı sorunlar vardır.

Modernleşme süreciyle birlikte yeni tanımlar oluştu. Mesela üst kültür diyebileceğimiz dahası elit -Kemalist-bir sınıf ihdas edildi. Oysa hâlihazırda, bu tanımlamanın belirlediği alt kültür -köylü, muhafazakar- güç kazandı ve söz sahibi olmaya başladı. İşte bu değişim ve dönüşüm tartışmalı bir hal aldı. Oysa toplumsal hafıza, biriktirir, bastırır ve intikamı alır. Dahası toplumun alt tabakasının hakir görülmesi de bir başka öfke sebebiydi. Şimdilerde gizliden bir rövanş alma isteği var gibi görünmektedir. Her ne kadar, normal olmasa da gelinen nokta budur. Çünkü sarkacın uçlara sarkması sıkıntı göstergesidir.

Bizim elitlerin hali

Esasında burada gerilimli bir durum da söz konudur. Çünkü Marksist yapıyı olumlayan elitlerimiz, bu düşünce biçiminin ilkesiyle çelişmektedir. Alt kültür, üst kültürü belirler diyen Marx şimdilerde haklı çıkmaktadır. Gerçi o, parayı kazanan işçi sınıfının önemine işaret etmişti ve maddenin ve kapitalin sanat, kültür gibi oluşumları etkilediğini ve belirlediğini beyan etmişti. Bizim elitlerimize bakarsak, Kemalist taifenin salon kültüründen tutalım da, diğer etkinlikleri sadece kendilerine layık görmüşlerdi. Hal böyle olunca geri kalan köy tabanlı kısım da işçiyi temsil ediyordu. Pek de çelişkili bir durum yok ortada. Zira bu köyü ve cahillerin gücü etkin olmaya başladı. Hatta Köşk''ü Kayseri tacirinden, Kasımpaşalı alt kültür tiplemesine kadar farklı yelpazeler renklendirdi. Oysa oraya ulaşabilmek Beyazlardan ve Kemalistlerden olmayı gerektirirdi.

Gelelim savımıza: Marx haklı çıktı. Çünkü alt kültür, üst kültürü belirleyip etkilediği gibi, dahası gün geldi onlara kafa tutup yer değişimi talep ettiler. Olacak iş değildi; fakat oluyor olması akıllara ziyan bir durumdu.

Şimdilerdeki öfkenin ve hazımsızlığın gerisinde bu sınıf kaybı kavgası vardır. İşin garibi, onlar üst kültüre kültürel mirasla sahip olmadıkları gibi, sınıfsal tevarüs ile de konmadılar. Sermayeleri reddetmekten devşirildi; alt kültürü kötüleyerek, dine karşı gelerek, yobazları dışlayarak, kolaycı yoldan kendilerini yukarda gördüler.

Ezber bozdurmayan tek tipçilik

Toplumsal yapının eğitim aygıtı da tam bu yönde şekillenmiştir. Hatta toplumu yönlendirmede ideolojik baş aktör işlevini görmüştür. 1930''larda Hitler rejiminden kaçarak ülkemize gelen Alman aydınlar şu tespitte bulunmuştur: ''İstanbul sokaklarında gözlerinden ateş fışkıran ve çok yaratıcı oyunlar kuran bu çocuklar, okula gittiklerinde gözlerinin feri söndürülmektedir. Bu kadar yetenekler, nasıl tırpanlanmaktadır… Bu eğitim sisteminin araştırılması gerekir''. ''Belki de bu kadar cehaletin ancak eğitimle mümkün olduğunu'' söylemek durumundayız.

Kısacası tünel bakışı veren ve ezber bozdurmayan tek tipçiliğimiz, şimdiki toplumsal yapımızdan sorumludur. Eğitim sistemi, bilgi yükleme değildir. Düşünmenin yollarını ve imkânlarını göstermedir! Oysa bizde mesele tam da bunun zıddı olarak tezahür etmiştir. Düşünmemenin yolu okulda verilmiştir.

Elit konforun bozulması

Bir başka sorun ise, devrimle gerçekleşen, değişimlere olan tepkinin despotizmle ve askerle susturulmaya çalışılmasıdır. Bu bağlamda demokrasinin bize ne kadar yakın veya uzak olduğunun da tartışılması gerekir.

Uzun lafın kısası köylü ve muhafazakarların –alt kültürün- güç kazanması, kolaycılıkla devşirilen elit konforunun iade edilmesi, eski köye yeni adetlerin gelmesi, despotizmin kan kaybetmesi, aptallaştıran eğitim sistemine nasıl müdahale edileceğinin düşünülmesi, seküler bir dünyada, dini kimliklerin tanınıyor olması elbette hazmedilmesi zaman isteyen durumlardır. Bu yenilikler, gerçekten uzun vade de olsa, gerçekleşirse, çelişki ve mantık hatalarını her birimiz görmeye başlayacağız. Akıl tutulmasını sürgüne gönderebilirsek, ''yenilikten'' ve ''değişimden'' hakkıyla söz eder olacağız!

9 yıl önce