|

Filistin hapishanesi ya da İsrail akıl hastanesi

Gezi Süreci ve 17 Aralık Operasyonları ve onlarca suikast girişimi Tayyip Erdoğan başta olmak üzere millet olarak yaşadığımız şu sıkıntıların ana sebebini 65 senedir ilk defa bir dünya liderinin ''Kral Çıplak'' demesi ve bu gerçeği bütün çıplaklığıyla Şimon Peres''in yüzüne vurması ve sözünün arkasında durmasında aramak gerekir diye düşünüyorum.

Ferhat Çakır
00:00 - 19/08/2014 Salı
Güncelleme: 22:09 - 18/08/2014 Pazartesi
Yeni Şafak
Filistin hapishanesi ya da İsrail akıl hastanesi
Filistin hapishanesi ya da İsrail akıl hastanesi

Yahudi tarihi, Babil sürgününden İsrail''in kurulmasına kadar sürgün ve azınlık tarihidir. M.Ö. 500''lerdeki Babil sürgünüyle Kenan (bugünkü Filistin) diyarından sürgüne uğrayan Yahudiler, bir gün Kutsal Topraklar''a dönme fikrini hep canlı tutmuşlardır. Hıristiyanlar tarafından Hz. İsa''nın ölümünden sorumlu tutulmaları yerleştikleri hemen her coğrafyada sürekli bir aşağılanmaya, katliama uğramalarına sebebiyet vermiştir.

Milliyetçilik akımlarının güçlenmesiyle birlikte 19. yüzyılda dünyanın dört bir tarafında bir araya gelmeye başlayan Yahudiler, Ağustos 1897''da İsviçre''nin Basel şehrinde ilk uluslararası Siyonist Kongre''yi gerçekleştirerek siyaset sahnesine çıkmışlardır. Bu kongrede Siyonizm''in amacı olarak Filistin''in, Yahudiler tarafından kolonileştirilmesi, milli bilinç oluşturulması gibi kararlar alınmıştır.

Fakat bu emellerini gerçekleştirmek için Siyonistler koloni faaliyetini destekleyecek bir anayurda sahip değildi ve her zaman bir ''üvey-ana''nın desteğine ihtiyaçları vardı. Dönemin güçlü devletlerine tekliflerde bulundular. Önce Osmanlı Devleti''ne bu teklifi ilettiler. Lakin bilinenin aksine bırakın Sultan Hamid''in onları paylamasını, Sultan''ın temsilcilerine iletilen bu teklifi cesaret edip Sultan iletecek kimse bulunamadığından cevap verilmeye dahi tenezzül edilmedi. Sonrasında kısa süreler Fransa ve Britanya İmparatorluğu bu görevi ifa etti. İsrail''in kuruluşundan bu yana da ''üvey-ana''lığı layıkıyla hatta layıkından fazla çabayla ABD üstlenmektedir.

İSRAİL FELSEFESİ

''2400 yıl evvel bizim atalarımız bu diyardan sürgün edilmiş, şimdi geri dönüyoruz, bu topraklar bize aittir'' mantığıyla hareket eden Yahudiler 1800''lerin sonlarından itibaren Filistin''e tarihin zorlaması göçlerle nüfuslarını arttırmışlardır. Günümüz Yahudilerin en az yüzde 99''unun atası Filistin''e asla ayak basmamıştır.

Bir Rus Yahudisi olan Vladamir Jabontinsky''nin İsrail''in ''Kurucu Fikir Babası '' ve İsrail felsefesine olan etkisinden bahsetmek gerek. Haganah ve gerekse İrgun Lehi gibi İsrail''in silahlı örgütlerinin ve Yahudi devletini kuracak olan Yahudi Ajansı''nın fikren ve fiilen yöneticiliğini üstlenmiş olan Jabontinsky İsrail siyasetinde çok büyük etki bırakmıştır.

Tevrat''ın öğretilerinden yola çıkarak ''vaat edilmiş'' toprakların Yahudilere ait olduğunu savunan Jabotinsky ve ardılları ''Büyük İsrail'' düşünü gerçekleştirmek için temel beş ilkenin hayata geçirilmesi gerektiğini düşünerek hareket etmişlerdir: ''demir duvar'' ya da siyasal ve askeri güç; Büyük Güç devletleri ile ittifak, Yahudi göçü ve yerleşimciliği, Yahudilerin çoğunluğu; Araplar ile uzlaşmamak. Bu temel beş ilkeyi hayata geçirmek için hiçbir ahlaki değer tanımayan Makyevelist uygulamalarına bütün dünya maruz kalmıştır ve kalmaktadır.

Bu beş ilkeyi şu gerekçelerle açıklamaktadırlar.

Yahudi halkının Filistin''e dönmesi ve bu ulus için bir devlet kurulması doğal ve tarihsel bir haktır. Yahudi sorununun tek çözümünün ve Yahudi halkının durumunun normalleştirilmesinin tek yolu, Yahudi halkı için bir devlet kurulmasıdır.

Filistin ''halksız bir toprak'' olduğuna göre ''dönüş'' herhangi bir sorun yaratmaz ve bu durumda neden ''topraksız bir halk''a verilmemeli? Filistinliler ne bir ulus ne de bir halktır. Az çok barbar, uygarlaşmamış bir kabileler grubudur. Uygar bir akım olan Siyonizm bu geri bölgeye modern uygarlığı, ekonomik gelişmeyi, kültürel yetkinliği ve siyasal demokrasi ile toplumsal adaleti getirecektir.

Bu düşüncelerle birbirine entegre örgütler vasıtasıyla Ocak ve Mayıs 1948 tarihleri arasında yaklaşık 600bin Filistinli toprağından sürülerek kendilerine bir yaşam alanı açarak SOYKIRIMA kendi deyimleriyle ''temizlik operasyonuna'' başlamışlardır. Nisan ve Mayıs 1948''de etnik temizlik operasyonu ciddi boyutlara çıkmıştır. Ünlü Deir Yassin katliamı 9 Nisan 1948''de Jabotinsky''nin haleflerinin yönettiği İrgun ve Lehi para-militer gruplar tarafından gerçekleştirilmişti. Operasyon sonucunda köy tamamen tahrip edilmiş ve 100''ü kadın ve çocuk olmak üzere 254 köylü katledilmiştir. Katlin sırf öldürmeyi aşacak şekilde canavarca bir ruh hali ile işkence, eziyet yöntemleri kullanılarak gerçekleştirilmesi bütün dünyada yankı uyandırmış lakin bugünkü bilinen medyadan farklı olmayan dünya medyasının ilgisini pek çekememiştir.

İsrail, Bağımsızlık Bildirgesi''ni ilan eder etmez İsrail ile Arap devletleri arasında savaş patlak vermiştir. Bu savaş sırasında İsraillilerin etnik temizlik operasyonunun ikinci aşaması başlamıştır. 9-18 Temmuz 1948''de İtzak Rabin''in emriyle Lydda katliamı gerçekleştirilmiştir. Bunu, Et-Tira, Tantura, Ramla ve Hayfa katliamları takip etmiş, ''Dani'' operasyonu sırasında Lydda ve Ramla köyleri haritadan silinmiştir. Böylece Ocak 1949 yılına geldiğinde etnik temizlik operasyonunun ikinci aşaması tamamlanmıştır.

''ÜSTÜN IRK'' İDDİASI

Sürekli üstün ırk olduğunu düşünen Tevrat''tan kendilerine vaat edilmiş toprak olarak çıkardıkları ''Arz-ı Mev''ud'' düşüncesini daha yayılmacı fikirleri için temel kabul eden köktenci terörist devletin bir anayasası mevcut değildir. İsrail''in bir anayasa yayınlamayı istememesinin nedenlerinden biri de bu yayılma politikasının sürdürülmesini istemesindendir. Resmi anayasada devletin sınırları belli olması gerekir. Oysaki üstün ırk bir müddet sonra Tevrat''tan atıfla bütün bölgedeki ırmaklardan hak istemeye doğru ilerlemektedir.

İsrail''in eski liderlerinden Sharon, ''Ürdün bu Filistin''dir'' sloganı ile Batı Şeria ve Gazze''de Filistin devletinin kurulmayacağına işaret ediyordu. Sharon, Filistin sorununun Ürdün''de bir Filistin devletinin kurulması ile çözülebileceğini ifade etmektedir. Bu planlar çerçevesinde ''Ayrım Planı''nı geliştirmişti. Plan, Batı Şeria''daki bazı yerleşim merkezleri lağvetmek ama büyük bölümünü yerinde bırakarak duvar ile çevreleyerek, Filistinlilere Batı Şeria''nın küçük bir kısmını bırakmayı amaçlamaktaydı. İnşası 16 Haziran 2002''de başlayan İsrail güvenlik duvarı, tamamlandığında toplam uzunluğu 750 kilometreyi ve yüksekliği 8 metreyi bulması planlanıyordu. Duvarın inşası sırasında 200.000''in üzerine Filistinlinin evlerine el konulmuş ve tarlalarına erişimleri engellenmiştir. Dünyada eşi benzeri olmayan bu üstü açık cezaevi duvarına ise tabi yine kimsesin sesi soluğu çıkmamıştır.

Günümüz İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu yazdığı kitapta halkının tüm İsrail Topraklarına hakkı olduğu üzerine odaklanmıştı. Ve ona göre Yahudiler Arapların topraklarını değil, aksine Araplar Yahudilerin topraklarını işgal etmişti. Netanyahu İsrail''in Arap dünyası ile ilişkilerini hiç bitmeyen bir savaş olarak görmekteydi. Bugün Gazze''de katliamlar devam ederken dünyanın dört bir tarafından hatta üvey anaları Amerika''dan dahi itirazlar gelmesine rağmen hala silahların susmamasının, sivillere, çocuklara varana kadarki katliamların sebebini bu yöneticilerin fikir dünyasından rahatlıkla anlayabiliyoruz.

İSRAİL TARİHİ ZULÜM TARİHİ

Temel harcı katliam olan kurucu fikri Araplar''ı insan olarak görmeyen, varlığını sürekli çatışma üzerine kurgulayan Kutsal Kitapları''nda çocuk katliamlarını öven üvey anası bütün bir batı olan ''seçilmiş ırk, vaat edilmiş toprak'' safsatalarıyla inancını diri tutan kendisine cidden bir ''demir duvar'' ören bu dünyanın en tehlikeli akıl hastalarıyla dolu açık akıl hastanesine dönüşmüş İsrail devletine kimse ses çıkaramamaktadır. Nükleer silahıyla tehlikesi dünyanın sonunu getirecek derecede yüksek olan bu hasta zihniyet hamisi ve vasisi batıyı da tehlikeye atmaktadır. Son dönemde Filistin''de çocuk doğurmaması için kadınların katlini, büyüyünce İsrail''e zarar verebilme ihtimaline binaen çocukların katlini gayet normal karşılayan insanların varlığını bu hastalıklı ruh haliyle algılayabiliriz.

Gezi Süreci ve 17 Aralık Operasyonları ve onlarca suikast girişimi Tayyip Erdoğan başta olmak üzere millet olarak yaşadığımız şu sıkıntıların ana sebebini 65 senedir ilk defa bir dünya liderinin ''Kral Çıplak'' demesi ve bu gerçeği bütün çıplaklığıyla Şimon Peres''in yüzüne vurması ve sözünün arkasında durmasında aramak gerekir diye düşünüyorum.

Dünya tarihi zalime karşı mücadele etmenin ne derece zor olduğu, gücü elinde bulunduran Firavunların bütün enstrümanlarıyla saldırıda bulunduğu zor yılları çok yaşamıştır. Ama aynı tarih sayfalarının sonu bir Musa''nın zulmün hesabını sormasıyla bittiği de unutulmamalıdır.

10 yıl önce