|

Hakikati umursamamak

Şimdiki zamanların hikayesi içerisinde, yerellikleri/milliyetçilikleri/mezhepçilikleri aşarak, tüm insanlığı kuşatan bütünlüğün dilini temsil eden, bütünlüğün bilincini ve vicdanını temsil eden Müslüman otoritelerin bulunmayışı çok düşündürücüdür. Tarihin seyrini belirleyen ya da etkileyen unsurlar arasında olumlu hiçbir rolümüz olmadığı halde, bu noktaya nasıl geldiğimizi çözümlemek yerine, romantik bir retorik kullanmaya devam edebiliyoruz.

Atasoy Müftüoğlu
00:00 - 4/11/2014 Salı
Güncelleme: 23:30 - 3/11/2014 Pazartesi
Yeni Şafak
Hakikati umursamamak
Hakikati umursamamak

Matematiksel yollarla hesaplanmış projelerle, fiziksel varlıklara sahip olmakla, bunları üretmekle çok ilgilendiğimiz halde, düşüncelerle/fikirlerle/entelektüel projelerle, bunları üretmekle hiç ilgilenmiyoruz. Geçmişi ya da modernliği kopyalamaya devam ettiğimiz için üretkenlik yeteneğimizi yitirdik. Zincirlerinden boşalmış neo-liberal dünya görüşü ve stratejik çıkar yaklaşımı, ahlak/vicdan/insanlık tanımıyor. Sömürgecilik günümüzde piyasalar aracılığıyla sürdürülüyor, siyasaların etkilediği her alan, kültürel alanlar da, çok ciddi bir biçimde kirleniyor, yozlaşıyor. Küresel kültürün ideolojik bir çerçeve içerisinde yayılmasıyla birlikte, yerel kültürler bir müze malzemesine dönüşüyor, küresel kültür karşısında, küresel kültür aracılığıyla sürdürülen zihinsel savaşlar karşısında entelektüel anlamda bir direniş gerçekleştirilemiyor, özgür/bağımsız bir kültür üretemiyoruz.

Bireyselleşme çağında, bencillikler çağında hiç kimse bir başkasını dinleme/anlama ihtiyacı duymuyor. Propaganda ve reklam yoluyla düşünsel/kültürel/edebi tercihler yaptığımız için, gerçek içeriğe yönelik hassasiyetleri kaybediyoruz. Küreselleşmeyi tasarlayan unsurlar para/medya/güç olduğu için, küresel etkiler istenildiği zaman bütün sınırları geçersiz kılabiliyor, istenildiği zaman da bu sınırlar korunabiliyor. Edebi ve estetik değerleri piyasalar ve modalar belirliyor. ''İş yapabilecek kitaplar'' ve ''İş yapamayacak'' kitaplardan söz edilebilen günlerde yaşıyoruz. Yazarlar/şairler, yazarlık/şairlik nitelikleriyle, yetenekleriyle değil, şöhretleriyle öne çıkıyor. Markalar, insani kimliğin yerini alıyor. Herkes konuşma yazma hakkına sahip, ancak, kimse, kimseyi umursamıyor.

ZİHİN VE FİZİK DÜNYAMIZ PARÇALI

Gerçek anlamda yaşamak, sorumlu ve bilinçli olarak yaşadığımız, farkında olarak, öğrenerek, fedakarlık yaparak, başkalarını umursayarak, nasıl bakacağımızı, nasıl göreceğimizi, nasıl anlayacağımızı, nasıl anlatacağımızı bilerek yaşamaktır. Kendi tarzlarıyla büyülenenler, kendilerini çıkışı olmayan bir konuma mahkûm ederler. Kendi tarzlarıyla büyülenenler, kendi kendilerini özgürlükten mahrum ederler. Şeylere/paraya/iktidara/ihtiraslara/bencilliklere/şöhrete/mülke tapınanları, hiçbir zaman bu taptıkları şeyler tatmin etmez. İnsanlar bu taptıkları şeylerin peşinde sürüklenerek ömür tüketirler. Bütün bu tapınmalar ölümcül saçmalıklardan ibarettir.

Günümüz dünyasında, biz Müslümanların hem zihin dünyamız, hem ruh dünyamız, hem fizik dünyamız kırılmış ve parçalara bölünmüştür. İslam''ın kendisi hayatımızdan sürgün edilmiş; boşalan alanlara, seküler/kapitalist/neo-liberal yapılar/kültürler/dünya görüşleri yerleştirilmiş, İslam''ın yalnızca küçük bir parça halinde, kültürel bir parça halinde temsiline izin verilmiştir. Bu durumda bizler, hem içeride, hem dışarıda, hem yerli gibi, hem de yabancı gibi yaşayan tuhaf sürgünleriz. Hangi alana ilişkin olursa olsun, emperyal bir dayatma/işgal, zihinsel/kültürel dayatma/işgal, ilk karşılaştığımızda bizleri derinden sarsıyor, ancak zamanla bu sarsıntıyı atlatıyor, işgalin bir parçası haline geliyoruz. Hiçbir tuhaflık bizleri rahatsız etmiyor.

STATÜKOLARIN RAHATLIĞI

Bize dışarıdan dayatılan her şeyi seküler/neo-liberal vb sessizce kabul ederek gerçekdışılığın dilini kullanmaya başladık. Şimdi hiçbir kimlik/kültür/kişilik/düşünce yabancılaşmasına maruz kalmamış gibi, hiçbir şey olmamış, hiçbir şey değişmemiş gibi her duruma uyum sağladık. İslam, içsel/kişisel/manevi dünyalarımıza sürgün edildikten sonra, dışsal dünyalarımızda bütün ideolojilerle imtizaç ederek, bütün ideolojileri ''hoşgörü'' ile karşılayarak, bizleri rahatsız edebilecek bütün gerilimlerden kurtulduk. Karşı karşıya bulunduğumuz travmalarla yüzleşmemiz gerekirken, bu travmaları sorun olmaktan çıkardık.

Gerek insan hayatında, gerekse toplumların hayatında, hiçbir düşüş, hiçbir çürüme, hakikati umursamamaktan kaynaklanan düşüş ve çürüme kadar derin olamaz. Statükoların rahatlığına alışanlar, hiçbir şekilde bilinçli hesaplaşmalara başvurabilecek cesareti gösteremezler, bütün koşullara uyum sağlarlar. Statükoların rahatlığına alışanlar, kurulu düzenlerin çıkarları doğrultusunda üretilen yalanların dehşetine katlanırlar.

Bizler Müslümanlar olarak Avrupa merkezci bir bilgi/eğitim/hukuk/ekonomi/siyaset sistemine hapsedildiğimiz halde, yüksek bir bilince sahip olmadığımız için bu şartlar içerisinde İslami hayatlar yaşadığımızı, yaşayabileceğimizi sanıyor, yanılıyor ve aldanıyoruz. Sınırsız umutların, sınırsız hayal kırıklıklarına neden olduğunu göremiyoruz. Muhafazakâr nostaljinin hiçbir gerçekliği yansıtmayan dilini/söylemini/yorumlarını tüketmeye devam edebiliyoruz.

ROMANTİK RETORİK

Bencillik, kibir ve çıkar uçurumuna yuvarlandıkları halde, halklarımızın temiz dini duygularını amansızca sömürmeye devam eden, yüksek egolarına ve şöhret azgınlığına teslim olan bir yığın manevi aracı/mehdi/halife/kainat imamı vb gibi patolojik tipler, modern zamanların zihinsel putlarıyla hesaplaşmayı hiçbir zaman düşünmemiş, akıllarından dahi geçirmemiş, faydacı ve maddeci modernitenin rasyonalist saldırıları karşısında ölümcül bir teslimiyetçiliği seçmişlerdir. Şimdiki zamanların hikayesi içerisinde, yerellikleri/milliyetçilikleri/mezhepçilikleri aşarak, tüm insanlığı kuşatan bütünlüğün dilini temsil eden, bütünlüğün bilincini ve vicdanını temsil eden Müslüman otoritelerin bulunmayışı çok düşündürücüdür.

Tarihin seyrini belirleyen ya da etkileyen unsurlar arasında olumlu hiçbir rolümüz olmadığı halde, bu noktaya nasıl geldiğimizi çözümlemek yerine, romantik bir retorik kullanmaya devam edebiliyoruz.

9 yıl önce