|

HSYK seçimleri, yargı açılımı üzerine bir değerlendirme

Yargıçlar Sistemi, bütün otoriter rejimlerin karşı karşıya olduğu son derece önemli bir tehdit altındadır. Çünkü sistemin temelindeki ''yargıçların yozlaşmayacakları varsayımı''nı çeşitli derecelerde sarsan çok sayıda olay yaşanmaktadır. ''Yargıçlar Sistemi''ni tehdit eden, bir diğer ifadeyle sistemin zayıf noktalarını sergileyen bu olaylar, çeşitli serilerde birbirini tamamlayan farklı başlıklar altında analiz edilmektedir.

Prof. Dr. Enver Alper Güvel
00:00 - 4/09/2014 Perşembe
Güncelleme: 22:56 - 3/09/2014 Çarşamba
Yeni Şafak
HSYK seçimleri, yargı açılımı üzerine bir değerlen
HSYK seçimleri, yargı açılımı üzerine bir değerlen

HSYK üye seçimleri yaklaştıkça heyecan artıyor. Bu süreçte karşıt aday listeleri de giderek netleşiyor. Ancak, kim kazanırsa kazansın, seçim sonucunun yargının kendi bünyesinde ve diğer kuvvetlerle ilişkilerinde ortaya çıkan sorunları çözebileceği noktasında ciddi şüpheler var. Nitekim Adli Yıl Açılış Törenleri, yargı ile yürütme kuvvetleri arasındaki gerilimi bir kez daha gözler önüne serdi. Bu noktada Adli Yıl Açılış Töreni ya da HSYK Seçimi gibi spesifik konulara takılıp kim haklı kim haksız tartışmasına girmenin çok bir anlam taşımadığı açık. Türkiye güncelinin tozu dumanı içinde kaybolmamak için yargı ve kuvvetler ayrılığı konusuna biraz daha üst bir perspektiften bakılması kanaatimce daha açıklayıcı ve yol gösterici olabilecektir. Zira yargı düzeniyle ilgili sorunlar, bütün zaman ve mekânlarda, bütün toplumlarda, her politik-ekonomik düzende varolagelmiş; insanlık bu temel sorunları formüle edebilmek ve çözebilmek için yeni arayışlar içine girmiştir. Bu kesintisiz çözüm arama sürecinin işletilmesi sağlıklı toplumsal gelişim açısından olumlu bir olgudur.

Asıl sorun yargıda ve yargının diğer kuvvetlerle ilişkilerinde bir sorun olduğu realitesinin yok sayılması, sorunların dondurulması, her tür eleştirinin ve çözüme yönelik önerilerin bir tehdit gibi algılanmasıdır. Nitekim Türkiye''de özellikle üst yargı kurumlarının kendileriyle ilgili sorunların formüle edilmesine, tartışılmasına ve çözüm önerilerine aşırı tepki vermeleri; kendilerini her tür dışsal etkiye kapatmaya çalışmaları bu tehdit algısından kaynaklanmaktadır. Einstein''ın ''bir sorun onu yaratanlarca çözülemez'' önermesi gereğince, yargıya ilişkin sorunların da sadece mevcut yargı kurumları tarafından ve sadece hukuksal terminolojiyle çözülmesi beklenemeyecektir. Yasama ve yürütme erkleriyle ilgili sorunlar gibi yargı erkinin alanına giren sorunlar da çok daha kapsamlı bir yaklaşımla, ancak toplumsal ölçekte ve sosyolojik, politik ve ekonomik terminolojiler de kullanılarak çözümlenebilecektir.

YARGIÇLAR HEGEMONYASI

Aksi halde yargının kurumsal yapısı ve işleyişi toplumsal gelişmenin gereklerinin çok gerisinde kalacak; topluma kapalı yargı kurumları, imtiyazlı statü yapılanmasını koruma refleksiyle hareket eden yargı bürokratlarının çıkarlarının araçlarına dönüşecektir. ''Yargıç sosyal olmaz!'' deyişinde ifadesini bulan bu kapalı paradigma, bir toplumun başına gelebilecek en büyük felaketlerden biridir. Nitekim, Adli Yıl Açılış Törenleri vesilesiyle üst yargı yöneticilerinden gelen bazı sinyaller; bu kapalı paradigmanın bünyeyi sardığına, biz bilinciyle ve savunma refleksiyle duygusal hareket edildiğine işaret etmektedir. Yargı kurumlarının diğer toplumsal, ekonomik ve politik aktörlere, yasama ve yürütme erklerinin yöneticilerine kendini kapatarak biz bilinciyle ve duygusal bir ittifak içine girmeleri çözülmesi gereken temel bir problemdir.

Bu alandaki çabalar içinde en bilinenlerinden biri de çizgi roman karakteri Yargıç Dredd''dir. Küresel ölçekte büyük bir şöhrete sahip olan bu kurgusal karakterin ismi ''polis devleti, otoriteryanizm ve yargıçlar hegemonyası (jüristokrasi)'' gibi konuları hatırlatmak için yaygın şekilde kullanılmaktadır.

Yargıç Dredd hikâyesinin genel çerçevesi şöylece özetlenebilecektir: Olay, gelecek zamanda geçmektedir. Bir nükleer savaş sonrasında dünya üzerinde çok sayıda ''süper şehir devleti'' kurulmuştur. Dış dünyadan yalıtılmış kapalı modeller olan bu şehir devletleri, artan nüfustan kaynaklanan sorunlarla ve özellikle de yüksek suç oranlarıyla mücadele edebilmek için son derece ''otoriter'' bir yönetim biçimi olan ''Yargıçlar Sistemi'' ile yönetilmektedir. Bu şehir devletleri arasında ''Yargıçlar Sistemi''nin kurumsallaştırılması yönünde uluslararası bir anlaşma söz konusudur.

MEKANİK ADALET

Bütünüyle antidemokratik nitelikte bir yönetim biçimi olan bu ''Yargıçlar Sistemi''nin başında bir ''Başyargıç'' bulunmaktadır. Mutlak yetkilerle donatılmış olan bu ''Başyargıç'', ''Beşler Konseyi'' denen bir ''yargıçlar heyeti''nin başkanıdır ve onlara karşı sorumludur. Daha aşağıda ise çeşitli idarî ve akademik görevlerde bulunan ''Büro Yargıçları'' ile şehrin sokaklarında devriye gezen ''Sokak Yargıçları'' vardır. Bu ''Sokak Yargıçları'' polisin, yargıcın, jürinin ve celladın yetkilerinin bir bileşimine sahip soğukkanlı ''yasa-uygulama memurları''dır. Bir diğer ifade ile suçluları yakalamaya, anında mahkûm etmeye ve gerekli gördüğünde anında infaza (idam dahil) yetkilidir. Yargıçlar Sistemi, teorik olarak, çok küçük yaşlardan itibaren aldıkları eğitim ve psikolojik şartlandırma nedeniyle yargıçların ''yozlaşmayacakları'' varsayımına dayanmaktadır.

Yargıçlar Sistemi ile yönetilen bu kurgusal şehir devletlerinden biri de Mega City One''dır. Yargıç Dredd de Mega City One''da görev yapan bir ''Sokak Yargıcı''dır. Devriye gezen, ''anında adalet sağlamakla yetkili'', gerektiğinde ultra-şiddet kullanabilen, ''üniformalı'' ve ''klonlanmış'' bir ''yasa uygulama memuru''dur. Bu yönüyle Sefiller''deki nesebi gayr-i sahih yasa uygulayıcısı Müfettiş Gerard''ı anımsatır. Klonlanmış olması nedeniyle sahip olduğu bütün bilgi, zihnine sonradan yerleştirilmiş, bir sosyalleşme sürecinden geçmemiştir. Gerçek bir annesi, babası ve akrabaları yoktur. İçinde yaşadığı toplumdan bütünüyle soyutlanmış, yapay ve son derece mekanik bir akla ve hafızaya sahiptir. Bütün varlığıyla ''düzen''in sağlanmasına ve yargılamaya odaklanmış saf ve mekanik bir akıldan ibarettir. Adeta vicdanı teşekkül etmemiştir.

Mega City One vatandaşları, Yargıç Dredd''den ve diğer mekanik ''yargıçlardan'' ölesiye korkmaktadırlar. Nitekim, Dredd''in ismi (tedhiş ve dehşet anlamına gelen ''thread, dread'' kelimelerine benzer bir telaffuza sahip olduğundan dolayı) topluma korku salmak için özellikle seçilmiştir.

Genel olarak yargıçların, özellikle de Yargıç Dredd''in en çok kullandığı cümle ''Yasa, benim!'' ifadesidir. Dredd, kendini ''yasa''nın kişiselleşmiş biçimi olarak algılamaktadır. Dredd''e göre ''Demokrasi, halk için değildir!''. Seri boyunca sık sık vurgulanan bu cümlede görüldüğü gibi Dredd, güvensiz bir yaklaşımla, ''diğer insanların'' sıkı bir denetim altında tutulması gerektiğine inanmaktadır. Daha da ötesi, demokratik bir referandum olsa dahi, insanların ''statüko ve yargıçlar yönetiminin sürdürülmesi'' yönünde oy kullanacaklarını beklemektedir. Maalesef, bu beklentiler de doğru çıkmaktadır.

Gerçekten de Mega City One''da gerçek demokrasi düşüncesi vatandaşların büyük kısmının hafızasından silinmiştir. Her ne kadar düşük dozda bir demokrasi işlese, vatandaşlar şehir konseyine ve belediye başkanlığına seçilebilse de, bunların gerçek anlamda bir yetkileri yoktur. Kapsamlı bir ''referandum'' yoluyla gerçek bir demokratik hükümet kurma girişimleri olduğunda, çoğunluk, statükonun yani otoriter nitelikli Yargıçlar Sistemi''nin sürdürülmesi lehinde oy kullanmaktadır.

Ancak Yargıçlar Sistemi, bütün otoriter rejimlerin karşı karşıya olduğu son derece önemli bir tehdit altındadır. Çünkü sistemin temelindeki ''yargıçların yozlaşmayacakları varsayımı''nı çeşitli derecelerde sarsan çok sayıda olay yaşanmaktadır. ''Yargıçlar Sistemi''ni tehdit eden, bir diğer ifadeyle sistemin zayıf noktalarını sergileyen bu olaylar, çeşitli serilerde birbirini tamamlayan farklı başlıklar altında analiz edilmektedir.

HAK VE ÖZGÜRLÜKLER MESELESİ

Bu temel varsayımı ifsad eden başlıca olaylar şunlardır: En kötü olaylardan biri, kan dökücülüğü ile meşhur Roma İmparatoru Caligula''yı hatırlatan zalim Yargıç Cal''ın, sistemin zayıflıklarından yararlanarak Başyargıç olmasıdır. Bu süreçte sistemin zayıf karnı, hemen anlaşılacağı gibi, ''yargıçların yozlaşmayacağı varsayımı''dır. Mutlak gücün etkisiyle de bir tür ''iktidar deliliği''ne maruz kalan bu gözü dönmüş zalim, giderek bütün toplumu kendi iktidarı ile özdeşleştirdiği ''hukuk'' için bir tehdit olarak algılamaya başlamış ve bütün toplumun imha edilmesi emrini vermiştir. Bu nokta, ''hukukun öldüğü an'' olarak nitelendirilmektedir. Bu büyük sorun, ancak Yargıç Dredd ve bazı meslektaşlarının yerleşik hiyerarşinin dışına çıkabilmesi ile mümkün olmuştur. Buna benzer bir diğer olay ise bütün suçların yaşayanlar tarafından işlendiği noktasından hareketle, mekanik bir mantıkla, ''hayatın kendisini suç olarak gören'' Yargıç Ölüm''ün ve emrindeki Karanlık Yargıçlar''ın bütün insanları öldürmeye başlamasıdır.

Bu süreçte yaşananlar, bütün toplumlarda karşılaşılabilecek temel sorunların kaynağının ''yargıçların yozlaşmayacağı varsayımı''na dayandığını ortaya koyması açısından anlamlıdır. Yargıçların, özellikle de sistemin başındakilerin yozlaşması durumunda, sistemin işleyişinde bütün vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini tehdit edebilecek, toplumsal hayatı topyekûn çökertebilecek büyük problemler meydana gelebilecektir.

10 yıl önce