|

''İslamcılığın şerri''nden Nurculuğa sığınmak

Şahin Doğan
00:00 - 19/08/2014 Salı
Güncelleme: 22:07 - 18/08/2014 Pazartesi
Yeni Şafak
Gündem
Gündem

İnsanın hakikatle imtihanı, hakikati bulması ve bilmesiyle bitmiyor. Hakikatin birçok renk ve veçhesi olduğu için, bu kez, bu renkler ve veçheler ortasında hakikatin dengesini bulması gerekiyor.

Risale-i Nur müellifi Bediüzzaman Said Nursî, birbirini takip eden iki önemli risalesinde (24. ve 25. Söz) bu konuya değinir ve hakikatin kıvamını bulamamış, bu yüzden haktan uzaklaşmış akımların iki problemle mâlûl olduğunu ortaya koyar: İlk olarak, hakikati, sadece kendi gördükleri renk ve veçheden ibaret sanmaları. İkinci olarak da diğer mü''minlerin müktesebatını görmezden geldikleri veya küçümsedikleri için, kendi görüşlerini onların gördükleriyle tamamlayıp dengeye kavuşturamamaları. Sonuç? Hakikatten beslenen, ama hakikatin dengesinden mahrum; kaymalara ve hatta sapmalara açık bir din dili, algısı ve anlayışı...

İSLAMCILIK YERGİSİ VE NURCULUK GÜZELLEMESİ…

Buna en tipik bir örnek M. Bilici''nin ''İslamcılık ve Nurculuk'' ile ilgili talihsiz açıklamaları. İkisini sözde karşılaştıran yazarımız bakınız İslamcılık hakkında hangi sıfatları reva görüyor:  

''İslamcılık, bir sınır ideolojisi… İslam''dan çok Müslümanları ve onların düşmanlarını bilir… öteki''nin (modern Batı''nın) eleştirisinden beslenir… Ötekisiyle meşgul bir hudut ideolojisi…''Varoluşsal bir yokoluş'' cafcaflı çerezliğinde cılkı çıkmış hâlde… Müslüman bencilliği… Baştan sona dünyevidir… Müslüman milliyetçiliği… İki dünya''sal genişlikten yoksun… Seküler bir ideoloji… Protestanlığın köksüz ve dünyevi bir versiyonu… Sağlam bir imani kainat okumasından mahrum… Özden çok kabuk…''

Evet yanlış okumadınız bu satırlar nurcu bir Müslüman yazarın İslamcılık için reva gördüğü vasıflar. Buna mukabil Nurculuk için söyledikleri şöyle:

''Nurculuk, (Risale-i Nur) bir yenilenme hareketi… Hakikatin, değişen bağlamın dil ve duyusuna hitap eder hale getirilmesi işlemi… Gürültüsüz bir iman inkılabı… Kur''an''ın günümüz bağlamına yapılmış bir tercümesi… Bir tarikat değil bir iman bilimi… Perspektif kazanımı… Taklit değil tahkik… Dinî bilgi ve otoriteyi demokratikleştirilmesi… Onda konuşan yalnız hakikat. İnsanları kozmos okur-yazarı yapan… İnsana kendi kendisini okutan… Doğrudan Kur''an''a açmasıyla ilhama dayalı… Temsillerle anlatım metodu…''

TUTARSIZLIKLAR…

Birincisi tam manasıyla bir ''İslamcılık Yergisi'' ikincisi ise bir ''Nurculuk Güzellemesi.'' İslamcılık ne kadar yerilmişse, yerin dibine batırılmışsa aynı oranda Nurculuk yüceltilmiş, medih ve senaya gark edilmiş, göklere çıkarılmış ve dahi idealize edilmiş. İslamcılığın bütün açıkları, açmazları ve günahları tek tek ifşa ve teşhir edilirken Nurculuğun güzellikleri abartılı bir dil ile hatta dasitani bir üslupla anlatılmış. Ama dikkat ederseniz Nurculukla ilgili tek bir olumsuz cümle sarf edilmemiş nedense. Ne kadar yanlış, kusur ve günah varsa hepsi İslamcılığın hanesine bu karşılık ne kadar güzellik, iyilik ve sevap varsa tümü nurculuğun hanesine eklenmiş. Özetle İslamcılık serapa ''şer'' ve uzak durulması gereken bir şey, Nurculuk ise serapa ''hayır'' ve hemen benimsenmesi gereken bir şey.

Hem ''yergi'' hem de ''güzelleme'' ikisi de gerçeği yansıtmaktan çok uzak, oldukça ''afaki.'' Zira yergi de Bediüzzaman itinalı bir şekilde İslamcılığın dışında tutulmaya çalışılmış halbuki Bediüzzaman''ın özellikle ''Eski Said'' dönemi ve ''şeriat''ın bir meselesine bin ruhum feda olsun, zalimler için yaşasın cehennem! gibi bazı ifadeleri ile ittihad-ı İslam için söyledikleri dikkate alınırsa onunda gerçek anlamda bir İslamcı olduğu rahatlıkla söylenebilir. Zaten İ. Kara gibi bazı araştırmacıların üstadı İslamcı olarak tavsif etmelerinin nedeni bu. Yani anlayacağınız Bilici''nin İslamcılık eleştirilerinden merhum Bediüzzaman da payını alıyor. Evet her akımda olduğu gibi İslamcılığında zaafları, açmazları var ama bu onu toptan mahkum etmeyi meşru kılmaz. Bir ağacın bazı meyveleri çürük ve zehirli diye o ağacı kökünden kesmek ne kadar yanlışsa bu da o kadar yanlış. Nurculuk, İslamcılığın mütemmim bir cüzü olabilir ancak. İslamcılık''ta olmayan Nurculukta var; Nurculuk''ta olmayan İslamcılıkta. En güzeli makul ve mutedil bir zeminde buluşmak ki son dönemlerde Ak Partiyle birlikte yaşananlarda bu istikamette. Aslında tarihte ilk defa bu iki akım birbirine bu kadar yakınlaştı, eski anlaşmazlıkları geride bıraktı. Bunda da en büyük pay kabul etmek gerekir ki İslamcı bir gelenekten gelen Ak Partiye ait.

CAN YAKICI SORULAR

İslamcılık yergisinde daha çok akım üzerinden giderken Nurculuk Güzellemesinde Nurculuk akımından çok bu akımın kaynak kitabı olan Risale-i Nur üzerinden gidilmiş gibi. Nurculuk için sarf edilen bütün ''cafcaflı'' sözler aslında hepsi Risale-i Nur Külliyatı için söylenmiş. Aklı başında hiçbir İslamcı müminin bu sözlere diyeceği bir şey olamaz. Ama bunlar İslamcılık karşılaştırması bağlamında ya da İslamcılığı yerme ve alçaltma babında söylenirse ister istemez Nurculuğunda yumuşak karnı, eksiklikleri, yanlışları, devletle olan dirsek teması, kendi aralarındaki parçalanmışlığı, Risalenin tahrif iddiaları, milliyetçi savrulmaları, Filistin gibi ümmeti alakadar eden davalarda daima çekimser durmaları, bazı kollarının yıllarca sevimsiz siyasetçilerin ardından gitmeleri, hatta ''Neonurcu''ların ''ihanetleri'' bir bir sayılmaya başlanır. Eğer tartışmayı bu minval üzerine götürecek olursak bütün hayatını Nur Cemaati içinde geçirmiş biri olarak itiraf etmem gerekir ki İslamcı kardeşlerin yönelteceği can yakıcı soruların altından kalkamayız. Ve Bilici''nin İslamcılık için dediklerinin iki misli Nurculuk için de söylenebilir. En iyisi böylesi manasız karşılaştırmaların peşini bırakıp geçmiş hatalardan ders alarak hakikatin dengesini korumaya çalışmak.

10 yıl önce