|

Kavrayış bozuklukları

Atasoy Müftüoğlu
00:00 - 6/10/2014 Pazartesi
Güncelleme: 22:10 - 5/10/2014 Pazar
Yeni Şafak
Kavrayış bozuklukları
Kavrayış bozuklukları

Düşünce dünyamız, dini dünyamız, dünyevi hayatımız, İslamdışı düşünceler/kavramlar/yapılar, uygulamalarla kuşatılmış, bastırılmış ve kısıtlanmıştır. İslami varoluşumuzu borçlu olduğumuz kurucu kavramlar, kuruculuk işlevlerini yitirecek, işlevsiz kavramlara dönüştürülmüştür. Günümüzde İslam seküler bir mantıkla dışarıdan tanımlanıyor. İslam''ın kurucu kavramları, ilkeleri, inançları, siyasal tavır/değer içermeyen kavram ve ilkelere dönüştürülmüştür. İman, siyasal bir tercihin/eylemin, duruşun, tarzın somut bir ifadesi iken, iman bugün içsel bir duyarlılık biçiminde yaşatılabiliyor.

Her geçen gün yoğunluğunu ve içtenliğini kaybeden inançlarımız ve ibadetlerimiz, bugün, ancak halkların duygularında yaşayabiliyor. Ümmet bugün, evrensel bir cemaat olmak bir yana, manevi bir cemaat bile değildir. Sünni aşırılıklar, Şii aşırılıklar, Selefi/Vehhabi aşırılıklar, milliyetçi aşırılıklar cemaatçi aşırılıklar sebebiyle bugün aziz İslam ümmetinden hiç söz etmiyoruz. Seküler aklın egemen olduğu bir dünyada, İslam''ı kendine özgü düşünme/yaşama tarzı olan, kendine özgü dile/kavramları/yapıları olan, kendine özgü siyaset tarzı olan bir özne olarak kavramak ve somutlaştırmaktan yoksun bulunuyoruz.

HER TÜRLÜ IRKÇILIK ÖRTBAS EDİLİYOR

Günümüz dünyasında İslam, modern-seküler-liberal dünyanın karşıtı ve nesnesi muamelesine tabi tutuluyor. Dini ve dünyevi bütünlük bilincinin/ahlakının/yaklaşımının yerinde yeller esiyor. İslam, zamandışı bir tarihin ve hikayenin konusu olarak okunuyor, okutuluyor, araştırılıyor. İslam''ın gerçek anlamda var oluşu, İslami ilkelerin, yasaların, değerlerin her tür yabancı tahakkümünden bağımsız bir şekilde, siyasal alanda var oluşuyla mümkündür. Müslümanların, İslami hareketlerin İslami anlamda, İslami içerik temelinde siyaset yapma hakları bugün militarist/faşist yöntemlerle engelleniyor. Mısır''da, Irak''ta, Suriye''de, Afganistan''da, Pakistan''da, Libya''da siyasetin sonuna gelinmiştir. Günümüzde siyaset büyük ölçüde bir tekniğe dönüştürülmüştür.

Farklı insan-insanlık yaklaşımlarının/kategorilerinin, uygulamalarının yürürlükte olduğu bir dünya, eksiksiz bir ırkçılığın dünyasıdır. Bugün, her tür ırkçılık, İslam''a ve Müslümanlara karşı olması koşuluyla örtbas edilebiliyor. Propaganda, bilincin tahrip edilmesi, çarpıtılması, bozulması, yanlış yönlendirmesi demektir. Irkçılık, İsrail örneğinde de görülebileceği üzere, sistematik kötülük/zulüm/vahşet/soykırım üreten ve bu kötülükleri sıradanlaştıran bir kaynaktır. Bütün ırkçı/ideolojik ihtiraslar yangına körükle giderler. Hiçbir insani durumla bağdaştırılması mümkün olmayan her tür iğrençlik Siyonist ırkçılığın şiarı haline gelmiştir. Vahşet ve soykırım, insani ve ahlaki bütün sınırların aşılarak, insanlığa tecavüz edilmesi demektir.

Dünyada hiçbir şey, maddi çıkarlara, ırkçı çıkarlara, ideolojik çıkarlara dayalı ilişkilerden daha korkunç olamaz. Bugün insanlık çok karmaşık ilişkilerin hakim olduğu bir dünyada yaşıyor. Dini hayat büyük ölçüde her tür keyfiliğe katlanıyor. Peygamberimiz Efendimiz (s.a.v.)''in manevi/ahlaki kimliği üzerinde sınırsız-ölçüsüz bir retorik oluşturulurken, Peygamberimiz Efendimiz''in siyasal ve dünyevi örgütlenmeye öncülük eden kimliği üzerinde hiç durulmuyor. Kendimizi ilahi ölçülerin ve sınırların içerisinde konumlandırdığımızda, ancak bilinçli bir özne olabiliriz. İslami bütünün kimi kirli çıkarlar adına çarptırılması karşısında yaşanan sessizlik kabul edilemez. Bilinç ve kavrayış bozuklukları onaylanamaz. İslami anlamda yenilenme ve hesaplaşma iradesine sahip olmadığımız takdirde, dini masallar anlatmaya devam edeceğiz. İnsan ancak, kendisi olduğunda özgürleşebilir, kendisi olmayan, kendi tercihlerinin öznesi olmayanlar, taklit ve itaat konumu dışında bir başka konuma sahip olmayanlar, bir yenilenme ve hesaplaşma iradesine de sahip olamazlar.

Hangi sorun olursa olsun, sorunların çözümü gerçek sorular sormakla başlar. Evrenselcilik iddiasında bulunan modern uygarlık, seküler bir dille, İslam düşünce ve kültür dünyasına saldırılarını sürdürüyor. Bir diğer yanda da, kendilerini merkeze koyan mezhepçilikler/cemaatçilikler de diğerlerini görmezden gelerek, onları değersizleştirmeye çalışıyor. Geleneksel düşünme tarzlarını sürdürdüğümüz için, küresel olaylarla, gerçeklerle gereği gibi yüzleşemiyoruz. Bütün olumsuzluklara alışan, intibak edebilen bir zihnin ve bünyenin, sağlıklı bir zihin, sağlıklı bir bünye olamayacağını itiraf etmeliyiz.

İslam''ın kurucu temel ilkelerine rağmen, gelenekselleştirilmiş dini hayatın içerisinde kendilerine yer bulabilen, kendileri için imtiyazlı ve dokunulmaz konumlar icat edebilen mebzul miktarda, çok ucuz aracılar, arabulucular ve kurtarıcılar sebebiyle, kişisel İslami çaba, araştırma ve soruşturmaya ihtiyaç duymayan dini bir algı oluşturulmuştur. Bu tür bir algı nedeniyle bugün, kapitalist ve siyonist emperyalizme/sömürgeciliğe karşı alçakgönüllü/hoşgörülü, Müslümanlara karşı kibirli/kaba/saldıran bir cemaat bile oluşturulabilmiş, bu tür bir cemaatin kurumsallaştırılması, toplumsallaştırılması sağlanabilmiştir.

ÖNYARGILAR İNSANI HAKİKATTEN UZAKLAŞTIRIYOR

Tevhid ve ümmet bilincinin cisimleşeceği vakte kadar, yukarıda sözünü ettiğimiz bütün bu sapmalar maalesef devam edecektir.

Bilinçsizce geliştirilmiş önyargılar, alışkanlıklar ve bağnazlıklar insanı her durumda hakikatten uzaklaştırır. Düşünmeden, araştırmadan, propaganda yoluyla kabul ettiğimiz her şey bizleri hakikate yabancılaştırır. Düşüncelerimizin, yorumlarımızın, kendimize ait olup olmadığını gözden geçirme cesaretine sahip olabilmeliyiz. Zihnimizi dolduran bilgilerin çoğu bize ait değil. Bu nedenle, zaman zaman algılarımızı temizlememiz gerekebilir. Olayları yorumlarken, hangi kültürün penceresinden baktığımızı hatırlamalıyız. Farklı bakış açıları, olabileceğini kabul etmek, ahlaki yanımızın güçlü olduğunu gösterir. Önyargılarla, benmerkezciliklerle doğru tercihlerin yapıldığı görülmemiş, duyulmamıştır. Ahlaki alanı yok sayan bir tarih karşısında, ahlaki alanı yok sayan bir siyaset karşısında, adalet alanını yok sayan bir dünya karşısında hepimizin düşünsel ve ahlaki bir teyakkuz halinde bulunması gerekir.

9 yıl önce
default-profile-img