|

“Marxist” faşizm

Yeni Şafak
04:00 - 7/01/2015 Çarşamba
Güncelleme: 20:20 - 6/01/2015 Salı
Diğer
YRD. DOÇ. DR. ALİ KEMAL ÖZCAN - TUNCELİ ÜNİVERSİTESİ SOSYOLOJİ BÖLÜMÜ

Türkiye’de “sol” diye bilinen “yelpaze”nin tedaviye muhtaç bir travmaya gark olduğunu söylemek abartılı değildir. Zamanında deşifre edilip karantinaya alınmazsa, etrafına da zarar verecek trajik intiharlara varabilir.


90 yıllık en kronikleşmiş ve en fazla bedel ödenmiş Kürt-Türk ilişkileri sorununun çözümü yolunda, son isyan lideri ile dolaysız/aracısısız (yani “üçüncü göz” Londra merkezli Amerika’sız) görüşmeye girişilerek “anlamlı derin müzakerelere geçme konusunda herhangi [bir] engel olmadığı heyetimize aktarılmıştır” (19 Aralık) yazılı açıklamsına varılmışken; Ergenekon medyasının “sol-kol”u Radikal gazetesi “duayen Marksist akademisyen” Korkut Boratav ile uzun bir röportaj yaptı.

Travmatik boyutta faşistleşmek

Röportaj; başlığı, içeriği ve spot cümleleriyle tam bir travmatik ahenk içinde sunulmuş: “Gelecekte birkaç Kürt devleti göreceğimizi öngörebiliriz” başlığının altında sıralanan spotlar, bir psikiyatristi bile dehşete düşürecek bir “manzara” ile mutad olduğumuzun, yani “Marksist bir duayen”in travmatik boyutta faşistleşmesinin “normal”leştiği bir “Türkiye Solu” ile muhatap olduğumuzun adeta minik bir aynası...

Türkiye’nin bu “salgın”ına yakadan veya paçadan kendini kaptırmamış Marxsevenler bu vakıa üzerinde çalışmaya girişmezlerse, yaşanacak “intihar”lara yaka-paça kaptırabilir, zara görebilirler. Başlığı ile “Birkaç Kürt devleti” penceresi açan röportajın ilk spotu şöyle: 

“Kürt hareketinin siyasi İslâm (AKP) ile ittifakı, Orta Doğu’nun (ve Türkiye’nin) enternasyonalist, aydınlanmacı, sosyalist perspektiflere sahip akımları, insanları tarafından desteklenmemelidir.”

“Peki çözüm?” diye soran sorucuya cevap ise kısa ve net: “Beni aşar, bilemem...” Ama bu “bilemem”esinin altını hem teorik (evrensel!) hem de pratik (Taksimsel) bir spotla besliyor “duayen Marksist”:

“Büyük devrimci Mao Zedung şöyle diyor: ‘Dünyada kargaşa (kaos) var; durum çok iyi…’ Taksim’deki öğrenciler, aydınlar, işçiler, kafa emekçileri bizlere bu kargaşayı armağan ettiler...”

2015 başında (1934 öncesi değil) kargaşayı “armağan” olarak görecek kadar normalleşmiş “Markscı akademisyen” kaos hediyecilerini de şöylece bir “sınıfsal analiz”den geçirir hâldedir:

“[Gezi direnişi] yağmacı kapitalizme karşı olgunlaşmış bir sınıfsal başkaldırıdır. Sınıfsaldır; zira burjuvaziye ve onun devletine karşıdır…”

Kapitalizm, sınıf ve burjuvazi sözcüklerini bir cümlede kullanacak kadar “Marxist” olunduğunda peki, CHP örgütünün Türkiye montajcı ve “piç” kapitalizminde en uşak, en pespaye ve en komprador (işbirlikçi) burjuva sınıfının partisi olduğu da görülmez mi? 

Yo, Marxizm orada “türbülans”a girip can havliyle hafıza silinmesine derdest oluyor ve “çözüm beni aşar; bilemem” demenin ertesinde “Marksist çözümün adresi”ni gösteriveriyor:

“Ancak, CHP’nin Kılıçdaroğlu tarafından açıklanan, önce 16, sonra 19 maddelik demokratikleşme programı niçin bir hareket noktası olmasın?”

Dahası, bu kadar “sınıfsal” analizde gözü havada kuş tutan bir “Marxist” bu en hazır-lokmacı (Kürt deyimiyle tırşıkçı, yani sillahlı güçlerin darbe mekaniği şemsiyesindeki montajcı ve kapkaçcı ucube sınıf) burjuvazinin partisinin kurucu liderinin M.Kemal olduğunu bilmesi beklenmez mi peki?

Bunu nasıl bir “sınıfsal analiz”den geçirdiğinin “spot cümle”si de şöyle:

“[Türkiye’de] ‘kuruluş felsefesi’ ile sınırsız (‘doğrudan’) demokrasi özlemlerinin uzlaştığını, Gezi direnişine Mustafa Kemal’li bayrakları ile katılan gençler gösterdi...”

Emperyalist olduğunu “sandığımız” ABD’nin “bizim oğlanlar”ının geliştirdiği Mısır’daki askeri darbeyi “sınıfsal analiz”den geçirirken, röportajın elekte kalan “son spot”u da şöyledir:

“[Mısır’da] siyasi İslâm’ın Müslüman Kardeşler kolunun yenilgisi önemli bir zaferdir.”

Bu “spot”ların üzerine, Çözüm Süreci’nin Kürt tarafı olacak “koalisyon”dan gelen “seküler güçler göreve” ve “üçüncü Amerikan gözü” ısrarlı çağrıları (özellikle biribirinden “uzak” cephelerdeki Sözcü, Zaman ve Ö.Gündem gazetelerinin adeta bir “üçüz ağız”da birleşmeleri) eklendiğinde, tehlikenin boyutunu hâlâ görememe ahvali nasıl izah edilebilir? Böyle bir ahvalde bazı muhafazakâr kadroların ikbal-ve-istikbale kilitlenmişliği ile  “ya vatan haini ya halk düşmanı” olma ihtimali yüksektir.    

Şöyle çağırmış Öcalan 11 yıl önce:

“Kürt sorununun [PKK meselesinin] uzatılması, çatışmalı bir konumdan düşürülmemesi ve olası yeni bir savaş sürecine sokulması, Türkleri Anadolu’da binyıldır yaşatan stratejinin ana direklerinden birinin tamamen yıkılması olacaktır. Bunu görmemek için, tekrarlıyorum, ya vatan haini ya halk düşmanı olmak gerekir.” (Bir Halkı Savunmak, 350)

Kürt tarafına da 10 yıl önce “Muazzam demokratik politikacılığa soyunmalısınız. Bunu yapamazsanız size alçak derler.” (4.5.2005) diye bağırmış.

Tehlike büyük, sevgili bu travmaya yaka-paça kaptırmamış Türkiye Marxsevenleri ve Çüzüm Süreci’ni yürüten (ancak uçurumun eşiğine getirmiş) muhafazakâr burjuvazinin destekleyicisi Türkiye’nin muhafazakar-dindar entellektüelleri...

Tehlike büyüktür sevgili dostlar çünkü; geliştirilmekte olan en tarihsel Türk-Kürt İttifakı’nın devletteki mevcut tek tarafı bir muhafazakâr kadro, İmralı sürecinde “ciğeri kediye teslim etme” ve “silahlı diyalog” metoduyla Öcalan’ın ayağını kaydırmak üzeredir. 

2013 Newroz’undaki Manifesto’sunda “’Artık silahlar sussun, fikirler ve siyasetler konuşsun’ noktasına geldik” ve “Artık silahlı unsurlarımızın sınır ötesine çekilmesi aşamasına gelinmiştir”den, İmralı heyetinin “yasal güvence sağlanmadan yaptığı bu çağrılarında yanılgılı olduğu ve bu yanılgısından dolayı tüm Türkiye halklarına özeleştiri verdiğini belirt”mesi (30 Kasım) noktasına çekerek, Türkiye’nin en felsefî Marxizm analizcisi bir Öcalan’ı Kürt “silahlı kuvvetleri”nin kanatlarında palazlanmak isteyen Kürtlerin “tırşıkçı” burjuvazisine ve Türklerin faşist “Marxist”lerine mahkum etmiştir.

Duyun bu feryadı ey Ortakvatansevenler!..

Duyun bu feryadı ey Yeni Türkiye’nin ikbal ve istikbal kaygılarıyla bitap düşmemiş Süreç destekleyici inançlı muhafazakârları!..
#Türkiye
#yelpaze
#Kürt-Türk ilişkileri
9 yıl önce