|

Nihai çürüme

Küresel/emperyal propagandanın etkisi altında kalarak demokrasileri yüceltenler, liberal demokrasilerin saldırganlıklarını, zorbalıklarını ve askeri diktatörlüklere verdikleri desteği hiç hatırlamıyor. Günümüz dünyasında bütün değer sistemleri gibi, politik değerler de büyük bir bunalım içerisindedir.

Yeni Şafak
04:00 - 24/11/2014 Pazartesi
Güncelleme: 23:25 - 23/11/2014 Pazar
Diğer
ATASOY MÜFTÜOĞLU
Hangi amaca yönelik olursa olsun, insanın araçsallaştırılması, onun aşağılanması anlamı taşır. Dışarıdan dayatılan süreçlerin, çerçevelerin, referansların mantığına teslim olmak da, bir başka aşağılanma biçimidir. Böyle bir mantığa teslim olmak demek, insanın, her alanda bağımsızlığını yitirmesi demektir. Günümüz dünyasında insanın değeri ekonomik verimliliği ile ölçülüyor. Hayatın teknolojik olarak kavranışı (tekniksellik) insani bütün değerlerin yok sayılmasına yol açıyor. İnsani/ahlaki değerleri yok sayan seküler sistemler, insana bir eşyaya nasıl davranılırsa, öyle davranıyor. Üretilen ve tüketilen eşyalar/insanlar dünyasında yaşıyoruz. Kapitalist kültürün egemen olduğu toplumlarda politikanın yerini kişisel çıkarlar alıyor. Modern/seküler insanın kitleleşmesi, yalnızlaşması, çaresizliğe itilmesi, kendisine eşya gibi davranılması yüzündendir.

1980’li yıllarla birlikte, Ortadoğu toplumlarına, küresel mali kurumlar tarafından neoliberal sosyal/ekonomik politikalar dayatıldı. Bu politikalar sebebiyle Ortadoğu toplumları bir kez daha sömürgeleştirilmiş oldular. İnsanlığın dünyasında bugün, Filistinlilerin, Iraklıların, Suriyelilerin, Lübnanlıların, Afganistanlıların, Pakistanlıların, Libyalıların, Mısırlıların vb. insan olma hakları tanınmıyor, bütün bu halklar gereksiz/değersiz/lüzumsuz halklar olarak görülebiliyor. Bütün bu halklar, sömürgeciler ile sömürgeciler ile sömürgeler arasındaki tahakküme dayalı oryantalist dil ile tanımlanıyor. Dışardan dayatılan süreçler/referanslar sebebiyle, Mısır halkı Müslüman kardeşler yönetimini değil, faşist askeri darbe yönetimini tercih etmiştir. Bizler, Müslümanlar olarak, halklarımızın maruz kaldıkları acıları/mahrumiyetleri genel geçer bilgilere dayalı yorumlarla değerlendiriyoruz. 

Konformist dünya

Ortadoğu’da gerçekleşen isyanlarla ilgili olarak kullanılan metaforlar (devrimler-baharlar) hiçbir zaman gerçekliği yansıtmadı. Olaylarla beklentiler arasında büyük uçurumlar olduğu halde, hepimiz, hiçbir kesinliğe ulaşmayan acele yargılarla spekülasyonlar yaptık. “Devrimlerin” ve “baharların” her biri çok büyük bir trajedi ile sonuçlandığı halde, hala toplumlarımızda, yapısal bir değişimin ve dönüşümün imkanları üzerinde gereği gibi konuşmuyoruz. Toplumlarımızda karşıtlıklar ve kutuplaşmalar artarak büyüyor. Her geçen gün Müslümanların bir araya gelmeleri, sorunlarına birlikte çözüm aramaları daha imkansız hale geliyor. Birbirimizle konuşma, etkileşimde bulunma imkanını/zeminin kaybettiğimizde her şeyimizi kaybedebileceğimizi düşünmüyoruz. 

İnsanlar/Müslümanlar, ilahi/ahlaki/vicdani/hikemi sınırlara riayet etmeyen gücün, yabancılaşmalara/çürümeye hizmet eden bir güç haline geleceğini bilmiyor, bilmek istemiyor. Günümüz dünyasında her yerde, bir şeklide ekonomik/politik/kültürel dışlanmaya, insanlıktan dışlanmaya, aşağılayıcı tanımlar yoluyla dışlanmaya maruz kaldığımız halde, konformizmi bir hayat tarzı haline dönüştürdüğümüz için, İslami/insani varoluşumuzu somut bir gerçekliğe dönüştüremiyoruz. Çıkarlarını sürdürmek isteyen bireyler/cemaatler/ toplumlar için, konformist bir dünya, güvenli bir dünya oluşturuyor.

İdeolojik mülahazalarla, ırkçı mülahazalarla araçsallaştırıldığımızda, bir eşya haline dönüştürüldüğümüzde, İslami/İnsani varoluşumuzun hiçbir anlamı ve değeri kalmaz. Hangi gerekçeyle olursa olsun, her tür araçsallaştırma, düşünsel etkinliklerin ortadan kaldırılmasıyla sonuçlanır. Bir şekilde araçsallaştırılanlar inisiyatif oluşturamazlar, irade sahibi olamazlar, konuşamazlar. Kendisi olmayı, kendisi kalmayı başaranlar konuşurlar ve eylemde bulunurlar. Kendisi olmayı başaramayan insanlarla konuşmak da, birlikte olmak da, mümkün değildir. İslami söz ve anlamları kamusal hayatın içerisinde temsil edememek, İslami irade sahibi olamamakla yakından ilgilidir.

Birikmeye devam eden sorunlar

Hangi amaca yönelik olarak yapılıyor olursa olsun, bencillikler ve çıkarcılıklar ortak insani/İslami dünyamızı yaşanılır olmaktan çıkarıyor. Bugün, birimizin sorunu hepimizin sorunu olmaktan; birimizin kaygısı, hepimizin kaygısı olmaktan çıkmıştır. Cemaatlerin yerini, kendi çıkarlarını haklılaştırmaya çalışan çıkar grupları almıştır. Araçların ve araçsallaştırmaların dünyasında anlamlara yer yoktur. Hangi tür şiddet yoluyla olursa olsun, kültürel şiddet yoluyla olsa bile, ideolojik şiddet yoluyla zihinlerimizin ve hayatlarımızın biçimlendirilmesi, bizleri asli kimliklerimizden uzaklaştırır. 

 İnançlarından ve kimliklerinden uzaklaştırılanların bir anlam uğruna çaba harcamaları beklenemez. Müslümanlar olarak üstesinden gelmeyi başaramadığımız, bu nedenle de biriktirmeye devam ettiğimiz sorunlar/çelişkiler/kısıtlamalar, zihinsel ve ruhsal patolojilere neden oluyor. Küresel kültürel şiddet yoluyla maruz bırakıldığımız, uygarlaştırma/sekülerleştirme/liberalleştirme politikaları karşısında İslam düşüncesinin/kültürünün bağımsızlığından/özgünlüğünden/evrenselliğinden söz edemeyiz.

Tarihsel gelişmelerin farkına varmak

İslam dünyası toplumları olarak, kültürleri olarak değişimi yönlendirmek yerine, değişime mahkûm oluyoruz. Hayatın her alanında nihai bir çürüme yaşandığı halde, böyle bir sorunumuz yokmuş gibi, romantik gelecek tabloları çizmeye devam ediyoruz. Zamanımızı anlamak çok daha önemli bir sorumluluk iken, popülizm ve hamaset üretiyoruz. Ahlakı, kültürü, düşünceyi, fikri ihmal pahasına, yalnızca ekonomik ve teknolojik sorunlarla ilgileniyoruz.

Küresel/emperyal propagandanın etkisi altında kalarak demokrasileri yüceltenler, liberal demokrasilerin saldırganlıklarını, zorbalıklarını ve askeri diktatörlüklere verdikleri desteği hiç hatırlamıyor. Günümüz dünyasında bütün değer sistemleri gibi, politik değerler de büyük bir bunalım içerisindedir. Bu nedenle politik analiz biçimlerimizi yeniden gözden geçirmemiz gerekir. Bütün politik kavramlar alışılagelen bütün anlamlarını yitirmiştir. Tarihsel gelişmelerin farkına ve bilincine varmadığımız takdirde, yalnızca çıkar ihtiraslarına dönüşen günümüz tarihi tarafından araçsallaştırılacak ve eşya haline getirileceğiz.
#Kapitalist kültür
#kişisel çıkarlar
#Modern/seküler
9 yıl önce