|

Selahaddin-i Eyyübi''den sokaktaki vandallara barış süreci

Devletin muhatabı sadece PKK veya siyasi uzantıları olmamalıdır. Devlet bir meseleyi çözecekse meselenin tüm taraflarını muhatap almalıdır. Unutulmamalıdır ki, Kürtlerin çoğu terör örgütünü ve uzantılarını desteklememektedir. Muhatap alınmak için illa silaha sarılmak mı gerekiyor! Halka bırakılırsa, kendini savunur, mücadele verir; ancak eli kanlı bir terör örgütü ile çeşitli halk kesimlerinin çatışmaya girmesi işi başka mecralara götürür.

Prof. Dr. Ahmet Diken
00:00 - 27/10/2014 Pazartesi
Güncelleme: 21:07 - 26/10/2014 Pazar
Yeni Şafak
Selahaddin-i Eyyübi''den sokaktaki vandallara barı
Selahaddin-i Eyyübi''den sokaktaki vandallara barı

Kudüs fatihi Selahaddin-i Eyyübi''den bahsediyorum. Aslen Kürt olan İslam ordusu komutanı, medeniyet öncüsü Selahaddin''den. Savaşta bile kalleşliğe, namertliğe tahammül etmeyen, her şartta adaletten zerre kadar taviz vermeyen Selahaddin, üç dinin kızıl elması olan Kudüs''ü fethedince, orada yaşayan Müslüman olmayan insanlara gösterdiği hoşgörü ve adaleti yüzyıllar geçse de unutulmadan, dilden dile aktarılacaktır. Bu gün ismi anıldığı zaman hemen hemen herkesin saygıyla eğildiği İslam kumandanı Selahaddin''in bir de torunlarına bakın. Bu büyük komutanın torunları, zerre kadar İslam''dan ve insanlıktan nasibini almamış, barbarlaşmış, gözü dönmüş, filozof Bacon''ın dediği gibi, ''yumurtasını pişirmek için komşusunun evini yakan'' bencil insanlara (ya da insan müsveddelerine) mi dönüşecekti? Tabi küçük bir kısmı için bu ifadeleri kullanıyorum.

Tüm İslam aleminde mübarek bayram coşkusu yaşanırken, Ayn''ül Arab (Kobani)''de yaşanan çatışmaları bahane ederek sokakları yakıp yıkan, kamunun malına zarar veren, özel mülke tecavüz eden, insanların mallarını yağmalayan, masum insanların canına kast eden sokak eşkıyası bir grup, organize bir şekilde hareket ederek, emir aldıkları karanlık mahfilleri memnun etmek dışında bir dertlerinin olmadığı çok belli oluyordu. Ufuksuzca, yaptıkları şeylerin nereye varacağını ve kimlerin işine yarayacağını anlayamayacak kadar gerçeklerden habersiz bu ''man kurtlar'' Büyük İslam Kumandanı Selahaddin''in torunları olamazdı. Peki kim bu gözü dönmüş caniler, nasıl oldu da Osmanlı ve Selçuklu mirası bu memleketin bir kısım çocukları, bu kadar vandallaşabiliyorlar. Galiba esas soru budur. Üzerinde kafa yormamız gereken şey ''biz nerde hata yaptık'' hususudur.

Osmanlı İmparatorluğu''nun dağılması ile kurulan ulus devletler, dertlere derman olamamış, aksine sorunları gün geçtikçe arttırmıştır. İmamesi olmayan tesbih taneleri gibi darmadağın olmuş Osmanlı bakiyesi bu ulus devletler, güçsüz, vizyonsuz, ufuksuz bir şekilde üzerinde yaşadıkları coğrafyanın büyüklüğüne bakmadan kendilerine ilhamda bulunan efendilerine sadık birer kul olma yolunu seçerek iktidarlarını sağlamlaştırmak için kendilerine karşı çıkan herkese zülüm ve baskı yapma yolunu seçmişlerdir. Ne ektiysek onu biçiyoruz galiba. Medeniyet diye bir kaygısı olmayan, sadece oligarşik yapısını muhafaza etmek için her yolu mübah gören bir anlayıştan ne beklenebilir ki! Eğitimsiz, maneviyatsız, kılavuzsuz kalmış güruhlar nereye varabilirler ki! Kendine yakın olanları baş tacı edip gayrısına yaşamayı çok gören bir anlayış bu ülkeye bahar getirebilir mi?

Birinci Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı toprakları üzerinde kurulan bu hormonlu ülkelerin her biri, bir asra yakındır kendi sosyo- ekonomik sorunlarını çözememiştir. Gücünü kendi halkından almayan, kendi toplumunu tabir caizse adam etmeye (!) çalışan bu ülkeler, temel stratejilerini halklarının sosyo -kültürel yapısına ters, daha doğrusu geçmişi inkar ederek işe başladılar. Doğal olarak geliştirilen politikalar toplum tarafından reddedilince zora, silaha başvurdular. Bir asırdır, bu coğrafyanın insanı, kendilerini adam etmeye (!) çalışan otoriter rejimler tarafından dövülmektedir. Onun için türkülerinde, şarkılarında hep acı ve ızdırap vardır.

Türkülerinde acı ve ızdırabı en çok işleyen halk şüphesiz Kürtlerdir. Otuzu aşkın yıldır silahlı mücadele vererek, kan dökerek, korkutarak Kürt halkını yanına çekeceğini ve Kürt devletini kuracağını hayal eden PKK, Kürtlere gözyaşından, acı ve kederden başka bir şey verememiştir. Osmanlının dağılmasından sonra bölge insanının, özellikle Kürtlerin acıları katlanarak devam etmiştir. Hatta terör örgütü, imparatorluk kalıntısı bu ülkeyi zayıf düşürmek için taşeron olarak görevlendirilmiştir. Böylece olan, zarar gören, ölen Kürt ve Türk gençlere oldu. Olan bu memleketin kaynaklarına oldu. Geriye maalesef annelerin gözyaşları ve acıları kaldı.

Gelinen Nokta ve yapılması gerekenler

Bütün bu acılara rağmen geriye değil, ileriye bakmalıyız. Maalesef bu topraklarda yine bir şey değişmedi, ''nasihatten değil, musibetten anlar'' olduk. Yirmi birinci yüzyılda olması gereken temel hak ve hürriyetleri, insan onuruna yakışan bir yaşamı birbirimize çok gördük. Bu yüzden birbirimizin boğazına yapıştık, yumruklarımızı sıktık. Umarım bütün bunlardan ders çıkararak, Cumhurbaşkanımız''ın ciddi uğraş verdiği, risk aldığı ve devamının takipçisi olacağını ifade ettiği barış süreci, yeniden değerlendirmeye tabi tutulmuş, eksik ve aksak yönleri üzerinde çalışmalar yapılmaktadır. Emek verilerek başlanmış olan barış sürecini berhava etmemeliyiz. Umarım aklımızı başımıza devşirerek dünümüzü mahvettiğimiz gibi, yarınımızı da mahvetmeyiz.

Gelinen bu noktada her kes üzerine düşeni yapmalı, hiçbir komplekse girmeden, hiç tereddüt etmeden bu sürece katkı vermeliyiz. Oluşturulan ''akil adamlar'' projeye sivil bir nitelik katmıştır. Devlet eliyle adamı hizaya sokmak şeklinde değil de, herkesin hak ve hukukuna riayet ederek, her kesin bu ülkenin birinci sınıf vatandaşı olduğunu unutmadan olaya yaklaşılmalıdır. Bu, belki uzun bir zaman alacak; ama herkesin olayın bu noktaya gelmesinde kabahatinin olduğu unutulmadan duygusal yönden bir tamir süreci yaşatılmalıdır.

Bir yandan yaralar sarılırken, oluşmuş duygusal kırgınlıklar tamir edilmeye çalışılırken; diğer yandan asayişi bozan, sokakları terörize eden, halkı rahatsız edenlere devlet gücünü göstermelidir. Bölgede kurtarılmış alanların oluşmasına zinhar müsaade edilmemelidir. Kentte, kırsalda velhasıl ülkenin her yerinde hem gece hem gündüz devletin gücünü vatandaş hissetmeli ki, eşkıyaya karşı durma cesaretini, en azından nerde yer alacağına aklıselimle karar verebilsin. Ayrıca halkı manipüle eden, olayları mecrasından saptıran kimi kamu görevlilerinin de çıkabileceği unutulmamalıdır. Gerekli tedbirler alınmalıdır.

Devletin muhatabı sadece PKK veya siyasi uzantıları olmamalıdır. Devlet bir meseleyi çözecekse meselenin tüm taraflarını muhatap almalıdır. Unutulmamalıdır ki, Kürtlerin çoğu terör örgütünü ve uzantılarını desteklememektedir. Muhatap alınmak için illa silaha sarılmak mı gerekiyor! Halka bırakılırsa, kendini savunur, mücadele verir; ancak eli kanlı bir terör örgütü ile çeşitli halk kesimlerinin çatışmaya girmesi işi başka mecralara götürür. Nitekim geçmişte PKK- Hizbullah çatışmasında bunu gördük. Kaldı ki, geniş halk kesimlerini muhatap almak masada yeni Türkiye''nin elini güçlendirecektir.

Kürtler de meseleye sahip çıkmalıdırlar

Şu bir gerçektir ki, eskiden devletin/hükümetlerin Kürtlere karşı asimile edici, dışlayıcı politikaları olmasına ve son 30 yıldır Kürt milliyetçiliği söyleminin etkili bir şekilde dillendirilmesine rağmen, Türkiye''de Kürtlerin çoğu ayrılıkçı olmamış, barışın ve kardeşliğin tesisi için çalışmışlardır. Gelinen noktada Kürtler barış sürecine daha güçlü bir şekilde destek vermelidirler, bu projeye sahip çıkmalıdırlar. Son olaylar da gösterdi ki, terör tırmanırsa herkes zarar görür ama en çok bölge insanı zarar görür. Bu kadar tecrübeye sahip olduktan sonra bu sürecin mecrasından çıkarılmasına ve sulandırılmasına müsaade etmemeliyiz, bunun için her kes üstüne düşeni yapmalıdır.

İslamın yiğit evlatları, Selahaddin''i Eyyübi''nin torunları kurda kuşa yem edilmemeli, ailelerinin, halkımızın, ülkemizin, ümmetin ve insanlığın yararı için yeniden çalışmaları sağlanmalıdır. İslam aleminde yaşanan fetret devrini bertaraf etmek için Cüneydi Bağdadi''nin ferasetine, Selahaddin''i Eyyibi''nin kahramanlığına, Faki Teyran''ın duygusuna, Ahmed''i Hani''nin bilgeliğine… her zamandan daha çok ihtiyacımız vardır. Kürt halkı dün bu cevherleri bünyesinden çıkardı, eminim yine çıkarır. Yeter ki biz görevimizi yapalım.

9 yıl önce