|

Ümmetle özdeşleşme

Bugünün dünyasında hayatın her alanı nicelleşmenin ve metalaşmanın işgali ve saldırısı altında bulunduğu için, hiçbir sorun, hiçbir konu, nitelik zemininde konuşulamıyor, tartışılamıyor. Bütünlüklü bir anlam sistemine bağlanmamak, bu doğrultuda sorumluluk almamak, bütünlük bilincini umursamamak, kayıtsız kalmamak insanları çok ucuz, çok bayağı tercihlere, bencil ve dar görüşlü çıkarlara sürüklüyor.

Atasoy Müftüoğlu
00:00 - 1/09/2014 Pazartesi
Güncelleme: 23:25 - 31/08/2014 Pazar
Yeni Şafak
Ümmetle özdeşleşme
Ümmetle özdeşleşme

Geçmişe doğru düşünmek, geçmişte yaşamak; geçmişin sorunları, çatışmaları, karşıtlıkları içerisinde yaşamak anlamına gelir. Geçmişe doğru düşünmek ve yaşamak, yeni dünyanın, yeni gerçeklerin, yeni koşulların farkına varmadan yaşamak demektir. Bu nedenle, geçmişe yönelik ilgilerin sınırlarını belirlemek gerekir. Ortak tarih ve medeniyet bilincinin geçmiş olması, tarihin mezhep bencillikleri temelinde kullanılıyor olması, geçmişe yönelik ilgilerimizin sağlam bilgiler temelinde ve eleştirel bir dikkatle değerlendirilmediğini gösterir. Günümüzde, Ümmet''le özdeşleşmek yerine, mezheple özdeşleşmek mezhepçi ve ulusalcı geçmişin yeniden kurgulanması/üretilmesi, en güçlü İslami bağların kaybedildiğine işaret etiği gibi, İslam Ümmeti''ne özgü siyasal bir kimliğin oluşumunu da imkansız kılıyor. Mezhepçi ve etnik akılsızlıklar, idraksizlikler, İslami temel bağlılıkların aleyhine gelişen yerel bağlılık biçimlerini öne çıkarıyor. Ulusal geçmişin, mezhepçi geçmişinin yeniden icat edilmesi sömürgeci etkilerden henüz bağımsızlaşamadığımızı gösterir. Hiçbir şekilde coğrafi/kültürel etkenleri dikkate almayan, sömürgeci ihtiraslara ve zorbalıklar göre belirlenen sınırlara kutsallık kazandırmak kadar büyük bir saçmalık olamaz.

Sömürgecilik, biçim/yöntem/içerik değiştirerek bugün de eksiksiz bir biçimde sürüyor. Bugün, bütün toplumlarda ''Beyaz Adam''ın'' tarih görüşü, dünya görüşü, hayat tarzı, kültür ve uygarlık değerleri okutuluyor, öğretiliyor. Toplumlarımız hayatlarını İslami anlamda değil, Beyaz Adam''ın kültür ve uygarlık tarzı doğrultusunda şekillendiriyor. Ortak Ümmet bilincine/kimliğine/kültürüne/ahlakına/perspektifine sahip olmadığımız için, hayatlarımız sömürge dönemlerine özgü bir psikoloji içerisinde geçiyor.

MİTOLOJİK TARİH YAKLAŞIMLARI

Siyasal kültürden, bilinçten yoksun bulunduğumuz için, hayati sorunlar ve öncelikler etrafında bir gündem oluşturamıyor, zihinsel sömürüye karşı, kültürel bir özgürlük mücadelesinden söz edemiyoruz. İslam dünyasının sorunlu/muhtaç bölgelerine maddi yardımlarda bulunmak üzere sayısız kuruluş yarış içerisinde, ancak, İslam dünyası toplumlarına zihinsel anlamda yardımda bulunacak tek bir kuruluşa dahi sahip bulunmuyoruz. Filistin''e ve Gazze''ye gıda/ilaç ve benzeri yardımlarda bulunuyor, ancak siyasal yardımda bulunamıyoruz. İhtiyaç sahiplerine zihinsel yardımda bulunacakların, siyasal yardımda bulunacakların da, zihinsel-siyasal bağımsızlık içerisinde bulunmaları gerekiyor.

NEONURCULUK AKIMININ HİZMET SLOGANI: ''HOŞGÖRÜ''

Tek boyutlu algılar, tek boyutlu inançlar, ancak mezhepçi ve ulusalcı fanatizmler üretebiliyor. Tevhid ve Ümmet bilincine yabancılaşmamız, zihinsel köleliğimizle, zihinsel köleliğimizin hikayesi ile doğrudan ilgilidir. Aziz İslam Ümmeti''ni bir bütünlük içerisinde kuşatan bir tarih bilincine sahip bulunsaydık, zihinsel sömürgecilik karşısında, her tür sömürgecilik karşısında bir isyan bilincine de sahip olabilecektik. Bugün, Ümmet mutabakatı üzerinde çalışan kadrolarımız, bilim adamlarımız, entelektüellerimiz ve aktivistlerimiz yok. Herkes ancak, mezhep mutabakatı üzerinde çalışıyor. Bu nedenledir ki, ulusal gelenekler, mezhepçi gelenekler din haline geliyor. Radikal inisiyatifler geliştiremediğimiz için, tarih kendisini mezhepçilik bağlamında tekrar ediyor. Hepimiz, mitolojik tarih yaklaşımlarının yanıltıcı etkilerine maruz bırakılıyoruz.

Her tür iktidar, her mezhepçi akın, her kültür, her cemaat vb. mitolojik tarih/kültür yorumlarıyla iktidarlarına meşruiyet kazandırmaya çalışıyor. Mezhepçi propogandaya katılan herkes, kendisini taraf olarak konumlandırıyor ve sonra, biz ve onlar tarzında bir dil kullanmaya başlıyor. Böyle bir ortamda mitlere/efsanelere/rüyâlara dayalı klişeler havalarda uçuşuyor. Bütün bunlar, yüksek bilinç/terbiye/incelik yoksunluğundan kaynaklanıyor. Toplumlarımızda hiçbir cemaat, mensuplarının bireyselliklerine izin vermiyor, herkesin bireyselliklerinden feragat etmesi isteniyor. Dayanışma/birörnekleşme/homojenleşme dayatılıyor. Cemaat tasarımı, icat edilen menkıbeler yoluyla gerçekleştiriliyor. Neonurculuk akımının hizmet sloganı haline getirdiği ''hoşgörü'', bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler tarzı bir slogandan ibarettir. Hoşgörü, her tür yabancılaşmanın anlayışla karşılanması anlamına geliyor.

NİCELLEŞMENİN VE METALAŞMANIN İŞGALİ VE SALDIRISI

Hangi amaca yönelik olarak üretilirse üretilsin, masal/menkıbe/rüya/mitoloji üretmek, hiçbir mezhebe, hiçbir cemaate, hiçbir siyasete niteliksel anlamda hiçbir şey kazandırmaz. Gerçek bir tarih bilincine, gerçek bir tarih felsefesi perspektifine sahip olan toplumlar, kültürler hiçbir mitolojik hamasi kurguya itibar etmezler. Mezhepçi mitlere tutunmak, İslami yorumları şu ya da bu mezhep lehine veya aleyhine çarpıtmak Ümmet davasına ihanet anlamı taşır.

Mezhepçi- hizipçi, cemaatçi, milliyetçi bir yoruma kapanmak, hakkaniyet ve adalet duygusundan bağımsız hareket etmek demektir. Bir Müslüman için, mezhep ve hizip sınırlarını aşamamak kadar büyük bir talihsizlik olamaz. Bütün Müslümanların mezhepçi, cemaatçi mitolojileri sorgulayabilecek bir yeteneğe sahip olmaları hayati önemi olan bir konudur. Kainler ve propagandacılar karşısında, hepimiz çok üst düzey bir eleştirel yeteneğe sahip olabilmeliyiz. Her tür indirgemecilik, tek yoruma aşırı düşüncesiz bağlılık yıkıcı sorunlar doğurur. Toplumlarımızda tek yoruma dayalı aşırılılıkları kontrol edebilecek bir otoriteden yoksun oluşumuz ayrı bir hikayenin konusudur. Bugünün dünyasında hayatın her alanı nicelleşmenin ve metalaşmanın işgali ve saldırısı altında bulunduğu içi, hiçbir sorun, hiçbir konu, nitelik zemininde konuşulamıyor, tartışılamıyor. Bütünlüklü bir anlam sistemine bağlanmamak, bu doğrultuda sorumluluk almamak, bütünlük bilincini umursamamak, kayıtsız kalmamak insanları çok ucuz, çok bayağı tercihlere, bencil ve dar görüşlü çıkarlara sürüklüyor.


10 yıl önce