Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan''ın kusursuz zafer elde etmesinden sonra tartışmalar adeta konum değiştirdi. Artık yeni gündemin ''Başbakanlık koltuğunu kim dolduracak'' sorusunun cevabına yönelik olduğu ortada…
Artık Başbakan Ahmet Davutoğlu. Dışişleri Bakanı ise Hakan Fidan olabilir… (Fidan''ın dış politika ile ilgili çalışmalarını bilmeden, diş işlerini yürütemez demek yanlış olur. İstihbaratçı Putin Devlet Başkanı olabilirse, pek ala Fidan da Dışişleri Bakanı olabilir. Hem, henüz hakkında pek bilgiye sahip değiliz. Dış ve iç güçlerin en büyük rahatsızlığı da bu bilinmezliktendir zaten) Şahsen ısrarla bu iki isim üzerinde duruyor ve söz konusu görevlere gelmeyi hak ettiklerini düşünüyorum. Olağanüstü bir durum vukuu bulmazsa, bu iki isim yeni görevlerinde Yeni Türkiye yolunda hizmet edecek.
Neden bu isimler üzerinde ısrar ettiğime gelirsek. Hatırlarsanız, yıllardır ''Yeni Türkiye''nin mimarları'' şeklinde çıkan haberlerde üç isim yer alırdı; Erdoğan, Davutoğlu ve Fidan… Ayrıca, 2012''de başlayan Fidan rahatsızlığı, ardından ''Dış politika iflas… Davutoğlu istifa!'' haberleri ve Erdoğan''a olan uzun soluklu saldırılar boş değildi. Tüm rahatsızlıklar, bu ''üç dik duran adam''ın uyguladığı ortak politikalardır. Açılımlar, demokrasi paketleri, ekonomik ve sosyal alanlarda büyümeler kat eden ülkenin ve gayet tabii bölgenin lideri Erdoğan''ı, Bosna''nın, Gazze''nin, Arakan''ın ve diğer mazlumların davasını davası bilmiş Hoca''yı ve ülkemizin en önemli kurumu olan MİT''i dış istihbaratta geliştiren ve gizli servis statüsüne taşımakta olan Fidan''ı istemeyen bir dış ya da iç güç, Yeni Türkiye''yi anlayamaz.
Dünyada denge isteyen güçlerin dışında ''kaosa devam'' diyen güçler de var. Kaos düzeninin mimarları, paranın kaostan kazanıldığına inandığından sistemin sürmesini ister. Uzun zamandır kurduğum modelde, Yeni Dünya Dengesi''nde Putin ve Erdoğan''ın mutlak ittifak olduklarını yazdım. Bunu, ABD''de bulunan CFR üyesi ve İsrail lobisi destekli akademisyen Daniel Pipes da ima ediyor: ''Putin''in Rusya''sı hariç, neredeyse her yabancı hükümet Erdoğan yerine Gül ile işbirliği yapmayı tercih eder.'' Obama''da bu dairede idi ancak şu an belirsizlikler var. Zira Obama bu ikili kadar cesur ve güçlü değil. İleride ne olur bilemeyiz tabii… Umarım bizi yanıltmaz ve verdiği kararlar ''Yarım Hıristiyan Barack'' değil de, ''Yarım Müslüman Hüseyin'' karakterine uyar…
Hatırlayacak olursak, ülkemizde yaşanan Şubat 2012 darbe girişimi başarısızlıkla sonuçlanınca, ikinci operasyon olarak Gezi süreci başlatıldı. Süreci uzatıp devrim (!)den çok ümitvar olsalar da, burada da kaybettiler. Son olarak gerçekleştirilen 17 ve 25 Aralık operasyonları da, çok titizlikle planlanmıştı. Ancak burada da hezimet yaşadılar. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de ümitlerini ''çatı''ya bağlayanların hezimetlerini ve üzerlerine çöken çatıyı gördük. Milletin adamı ve mazlumun sesi olan, ''bölgenin lideri'' Erdoğan içindi dualar… Erdoğan''ı sadece Türkiye değil, Gazze, Suriye, Bosna, Kosova da yedirmedi…
İşte seçim sonuçları bu minvalde yorumlanmalı… Eğer Erdoğan kaybetseydi, Yeni Türkiye kaybedecekti ve bu Ortadoğu''yu da, Balkanlar''ı da etkileyecekti. Şükür ki öyle olmadı…
Ülkemiz, dünyadaki yeni kurulacak düzende şu haliyle söz sahibi olamayacağı için en azından konjonktüre ayak uydurması gerek. Yani henüz kurulmamış olan dengede çıkarlar gözetilerek yer almak ve fırsatları kaçırmamak… Putin Rusya''sı büyümemizi sonuna kadar destekler. Bizi sevdiğinden değil, çıkarları gereği…
Ve bu konuda da bize yardımcı olduğunu görmekteyiz. Batı''ya ambargo, Türkiye''ye yakınlaşma en bariz örnek… Sadece kendisi değil, ilişkide bulunduğu ülkelerden olan İran da bu konuda bize ön ayak olacak. Son yaptığı doğalgaz jesti ve Türk TIR şoförlerine yardımına bir de bu açıdan bakalım… Paralel yapının İran düşmanlığı içimize öyle kurtlar düşürdü ki, her hareketi şüpheli olarak algılıyoruz. Artık duygulara göre değil, akla göre hareket etme zamanı…
Ortadoğu''da halen kaos hakim… İsrail tehdidi bir yandan, IŞİD bir yandan şu an en önemli iki faktör. Mazlum halka yapılan baskılar, işkenceler, ölümler bölgede ayyuka çıkmış durumda. İsrail, daha doğrusu Filistin meselesi Türkiye''nin yol haritası izlenerek çözüme doğru gidiyor. Zira ABD ve İngiltere, Türkiye''nin etkinliğini artık ister istemez kabul ediyor.
IŞİD meselesi ise çözülmüş durumda… Irak yönetiminde Maliki devri bitti, Abadi dönemi başladı. Bunu aslında şöyle de belirtebiliriz. Washington – Londra ittifakı… Maliki, haberlere göre bir darbe girişimi içindeyken Türkiye seçim gecesi bunu engelledi. Davutoğlu, ''Gece saat 01.00''de Irak''tan arandık. Kürtler aradı, diğer gruplar aradı. Cumhurbaşkanlığı''nı tankların kuşattığını söylediler. Hemen harekete geçtik. ABD ile temasa geçtik. Maliki''yi durdurmak için çalıştık'' dedi. Buradan şu anlaşılır; ABD ve İngiltere Türkiye ile etkileşimli ve dolayısıyla müttefik olarak Ortadoğu''da çalışmak durumunda…
Yönetim değişikliğinden sonra IŞİD de birden hedef durumuna geldi ABD-İngiltere ortak operasyonu ile kayıplara uğradı. ABD için IŞİD lideri Bağdadi, bir Ladin statüsünde artık… Yani bu şu demek: IŞİD artık misyonunu doldurdu. Çekilebilir… Irak hâkimiyeti üzerine uzlaşıldı. Yeni dönem başlıyor…
