|

Zihinsel taşlaşma

Hiç kimsenin imtiyazlı olmadığı, peygamberler için bile çizilmiş sınırların olduğu bir sistemde bugün, Müslüman kitlelerin ufkunu kapatan binlerce imtiyazlı/dokunulmaz ''mübarek zat''lar var. Bireyler her durumda kendi eylemlerinden sorumludurlar, bu eylemlerinin sonuçlarına da katlanacaklardır. İslam hiçbir şekilde kimi imtiyazlı sayılan/sayılabilen kişi ve grupların tekeli altına alınamaz.

Atasoy Müftüoğlu
00:00 - 18/08/2014 Pazartesi
Güncelleme: 22:52 - 17/08/2014 Pazar
Yeni Şafak
Zihinsel taşlaşma
Zihinsel taşlaşma

Irkçı, mezhepçi, hizipçi kısıtlamalar ve aşırılıklar çoğaldıkça, ahlaki ve insani yanımız azalıyor. Bu tür kısıtlamalar, aşırılıklar ve yozlaşmalar hepimizi tanınamayacak hale getiriyor. Kabileci, milliyetçi, mezhepçi önyargılar ve fanatizmler yüzünden, insanlığın bütününü içerisine alan İslami vizyonu/perspektifi/ufku bütünüyle kaybediyoruz. İslami bilginin, düşüncenin, fikrin, tasavvurun, ırkçı/mezhepçi çıkarlar ve beklentiler doğrultusunda kullanılması, çarptırılması, suiistimal edilmesi hepimizi ahlaki bir felakete sürüklüyor. Kim olursak olalım, öteki olduğumuz andan itibaren, yanlış yargılara mahkum edilmiş oluyoruz. Etnik/mezhepçi/hizipçi gerilimler, çatışmalar, bölünmeler İslam toplumlarında asla yaşanmaması gereken büyük bir bilinç körlüğünü yansıtıyor.

İslami zihin dünyamızın, pozitivist modelin/yöntemin, yaklaşımın emperyalizmine maruz bırakıldığı tarihten başlayarak günümüze kadar İslam bir folklor olarak algılanıyor. İslam''ın geçmiş zamanlarla ilgilenmesi, toplumsal sorunlarla değil, bireysel sorunlarla ilgilenmesi isteniyor. İslam''ın, pozitivist dünya görüşünün emperyalizmine maruz bırakıldığı günden bu yana Müslümanlar olarak tarihsel/ahlaki/mistik yorumların dışına çıkma iradesi gösteremiyoruz. Bu iradesizlik sebebiyle bugünün dünyasında aziz İslam''ın ve Müslümanların siyasal sesi/ifadesi/iradesi/tavrı yoktur. Bugünün dünyasında Müslümanların nerede/nasıl/ne yönde hareket etmeleri gerektiği konusunda Batılı seküler-liberal özne karar veriyor. Toplumlarımız siyasal ve ekonomik anlamda Batılıların müdahalesine muhtaç durumdalar. İslam''ın toplumsal, siyasal, ekonomik anlamından/içeriğinden/amaçlarından hiç söz etmiyoruz. İslami çalışmalar/etkinlikler, insanlığa ve dünyaya yönelik önerileri olmayan, içe dönük ıslah çalışmalarıyla sınırlı hale geliyor.

VAHHABİLERİN YAĞMASI

Tasavvufi ilgiler/yapılanmalar ve dil, İslami bütünlüğün önüne geçiyor. Müslüman topluluklar bir yanda herkese cennet vadeden bir anlayışla, bir diğer yanda herkese cehennem tehdidi savuran bir başka anlayışla karşı karşıya bulunuyor. Kendi yorumlarını mutlaklaştıranlar, başka hiçbir yorum, çaba, düşünce, etkinlik ve eyleme saygı duymadıkları için İslami iklim çölleşiyor. İslam''ın, tarihi/kültürel/medeni/ edebi/ hukuki/siyasal/estetik bütün boyutlarını ve birikimini reddederek, İslam''ı katı/lafızcı fıkhi boyutlara hapseden yeni bir püritenlik/yeni selefilik, kendi yorumları dışında kalan bütün yorumları barbarca tekfir ve tahkir edebiliyor. İçerisinde bulunduğumuz günlerde, 1802 yılında Vahhabiler tarafından Kerbela''ya yönelik olarak gerçekleştirilen katliam ve yağma aynen bir kez daha yaşanıyor. Müslümanlar bu tür katliam ve yağmacılığı durdurabilecek hiçbir güce/kuruma/dayanışmaya sahip değiller. Bu tür gelişmelerle ilgili olarak yapısal sorgulamalar/hesaplaşmalar/eleştiriler yapılamıyor olması üzüntü vericidir.

Müslümanlar olarak içerisinde bulunduğumuz zihinsel taşlaşmayı istikrar olarak değerlendiren bir geleneğimiz var. Bu taşlaşma nedeniyle toplumlarımız yüzlerce yıl aynı metinleri okuyor, tekrar ediyor, anlatıyor. Bunca zaman boyunca başkaca hiçbir şey yapılmamış gibi, aklımızı/zihnimizi/bilincimizi katılaştıran edilgenleştirici bir gelenek asla sürdürülemez. İnsanlığa, dünyaya, tarihe kapalı zihinsel hapishanelerde yaşamak, yaşamak değildir, bir başka şeydir. Toplumlar düşünmedikleri için, sıradanlaşıyor, sıradanlaştıkça kötürümleşiyor.

DÜŞÜNMEK, GENÇ KALMAK DEMEKTİR

Aziz İslam''ı, bir antikacı ilgisi içerisinde muhafaza etmeye çalışmak, bugünün dü9nyasını etkileyebilecek hiçbir özgün içeriğe sahip olmamak demektir. Geçmişimizde ne olduğumuzdan çok, bugün ne olduğumuz üzerinde yoğunlaşmamız çok daha önemlidir. Bugün, bütün toplumları etkileyen büyük tarihsel dönüşümlerle ilgili hiçbir çözümleme çabamız yok. Güncel gündemin içerisinde boğuluyoruz. Kronolojik bir hafızaya sahip olduğumuz, niteliksel bir hafızaya sahip olmadığımız için, olaysal tarihle çok ilgilendiğimiz, yapısal tarihle hiç ilgilenmediğimiz için, ikinci el bilgiler, yorumlar ve tercihlerle hayatlarımız sürdürüyoruz. Güncel gündeme mahkum olmak, yüzer-gezer kimlikler/kişilikler/karakterler oluşturuyor. Sahici varoluşları temsil edemediğimiz için, İslami teatral maskaralıklara dönüştüren uygulamalarla gereği gibi hesaplaşamıyoruz. Teatral maskaralıklar anlamların boşaltılmış olmasıyla ilgilidir. Günümüzde bilgelik, yalnızca bir gösteri biçiminde somutlaşıyor. Yalnızca iman eden, ancak bilmeyen, fark etmeyen, yapmayan, iç ve dış dünyanın gerçeklerine nüfuz etmeyen/edemeyen, kuşatıcı düşünemeyen ve akledemeyen topluluklara dönüşüyoruz.

Hiç kimsenin imtiyazlı olmadığı, peygamberler için bile çizilmiş sınırların olduğu bir sistemde bugün, Müslüman kitlelerin ufkunu kapatan binlerce imtiyazlı/dokunulmaz ''mübarek zat''lar var. Bireyler her durumda kendi eylemlerinden sorumludurlar, bu eylemlerinin sonuçlarına da katlanacaklardır. İslam hiçbir şekilde kimi imtiyazlı sayılan/sayılabilen kişi ve grupların tekeli altına alınamaz. Uluhiyetle aracılık ve ortaklık olamaz. Allah''a ulaşmak için bir aracıya ihtiyacımız yoktur. Eleştirel yeteneklere sahip Müslüman özneler hiçbir irade/iktidar/ideoloji tarafından araçsallaştırılamaz. Eylemde bulunmayan, içerik üretmeyen hareketsiz bir toplumun iyimserliği, hastalıklı bir iyimserliktir. Allah''ın sınırlarını gözettiğimizde, koruduğumuzda, bu sınırlar doğrultusunda hareket ettiğimizde ibadetlerimizin/dualarımızın bir anlamı olabilir.

Hiçbir yazar/düşünür/alim/üstad okuyucularının, bağlılarının, beklentilerine bütünüyle karşılık veremez. Kişilik sahibi, onur sahibi, sahici bir yazar/düşünür/alim hiçbir biçimde kendisini pazarlayamaz. Sahici kişilikler sorumluluklarını gösteriş arzusu duymadan yerine getirirler.

10 yıl önce