YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Gündem

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

 


Oktay Engin: Devletin ihmali var

TÜRKİYE'YE KAÇIŞ

Bizim suçsuz olmamız, devletin bu konudaki sorumluluğunu kaldırmaz elbette. Burada benim kanaatim kasıt olmasa bile, hükümetin tedbir anlamında noksanı vardır. Yoksa bu kadar geniş boyutta olaylar nasıl olabilir? O günlerin hassasiyetinde daha tedbirli olmalıydı. Kıbrıs meselesinin gerginliği vardı. Aynı şekilde Yunan makamları da Atatürk'ün evi gibi önemli yerleri daha iyi korumalıydı.

Akasya ağaçlarında Yunan polisi

Oktay Engin anlatıyor: "Hapisten çıktım, kendimizle ilgili düzenlenen iddianameyi, Yunanca'dan Türkçeye kendim çevirmek durumunda kaldım. Konsoloslukta bunu yapacak kimse yoktu ne yazık ki. Sonra Gümülcine'ye geldim. Üç ay orada kaldım. Evimin önünde akasya ağaçları vardı, Yunan güvenlik görevlileri orada bekleyip beni izliyordu. Bu durum çeşitli şekillerde devam etti. Beni on adım mesafeden takip ettiler, hem de resmi polisler."

'Gıyabımda mahkum oldum'

"Geldikten beş ay sonra Yunan makamları benim iademi istediler. Ancak bunun mümkün olmadığı ve söz konusu suç isnadının siyasi nitelikte olduğu onlara iletildi. Ondan bir hayli sonra da mahkum edildiğimiz haberini aldık. Düşünün ki savcının iddianamesinde benimle ilgili delil bulunamadığı yazılı, ama dava gıyabımızda olunca ceza verildi. Hasan Uçar iki yıl kadar hapis yattı orada. Yani Yunan kamuoyu bir anlamda yatıştırılmış oldu."

Tahliye oldunuz ve tutuksuz yargılanmaya başladınız. Türkiye'ye kaçıncaya kadar neler yaşadınız ?

Tahliye olduğum gün babamı yakaladılar. İki tane yalancı şahit. Yunan hükümetine hakaretten 6 ay hapis cezası verildi. Bu paraya çevrildi ve babam bir tarlasını satarak cezayı ödedi ve hapisten kurtuldu. Yani baskılar bitmedi.

Daha ilginç olanı, hapisten çıktım, kendimizle ilgili düzenlenen iddianameyi, Yunanca'dan Türkçeye kendim çevirmek durumunda kaldım. Konsoloslukta bunu yapacak kimse yoktu ne yazık ki. Sonra Gümülcine'ye geldim. Üç ay orada kaldım. Evimin önünde akasya ağaçları vardı, Yunan güvenlik görevlileri orada bekleyip beni izliyordu. Bu durum çeşitli şekillerde devam etti. Beni on adım mesafeden takip ettiler, hem de resmi polisler.

Peki Mehmet Ali Balin, yani iddiaya göre Hasan Uçar'ı bomba atmaya ikna edemeyen, bu yüzden sizin ikna etmenizi isteyen kişiye gelelim.

M. Ali Balin, yani o zamanki Selanik konsolosumuz. Biz daha sonra Hasan Uçar, M. Ali Balin aynı odada Yassıada'da üç ay birlikte yattık. Ben ona "M. Ali bey sizin bu olayla ilginiz var mı?" diye sorsam adamın dünyası yıkılırdı. Bu kadar uzaktır olup bitenden. Yani adama sen hırsızlık yaptın mı demekle eşdeğer bir durum. Kendisi Lozan heyetimizde katip olarak görev yapmış, çok kıymetli bir insan.

Söylediğiniz iddia ise Yunanlıların iddiasıdır. Türk hükümeti ise başından beri bu tezleri reddetti.

Serbest kaldınız ve sonra Türkiye'ye geçtiniz. Sonrası...

Devamlı takipteydim. Ailem de öyle. Normal yoldan ülke dışına çıkmam mümkün değil. Pasaportum yok, başvursam almam sözkonusu değil. Bir taraftan da Türkiye'de okuyan arkadaşlarıma mektuplar yazıyorum. "Önümüzdeki yıl tahsilimi Atina Üniversitesi'nde yapacağım" diyorum. Biliyorum ki tüm mektuplarım okunuyor. Diğer yandan kısa aralıklarla izimi kaybettirip yeniden ortaya çıkıyorum. Yine Selanik Üniversitesi'ne başvuruda bulundum. Kayıtlarımın Atina'ya alınması için. Bu arada da bir yandan kaçış planları yapıyorum ve mihmandar arıyorum.

Bu arada Türkiye tarafından sizinle irtibat kuran oldu mu? En azından şöyle davran ya da davranma şeklinde ?

Hayır, kesinlikle olmadı.

Siz kimseyi arayıp yardım istediniz mi ?

Bu da sözkonusu değil. Sadece hapisten sonra gidip Atina'daki hariciyemize bilgi verdim, hepsi bu. Kaçmak için onlardan yardım almak aklımdan bile geçmedi. Ben kendi kaderimi kendim tayin ederim, diplomatik misyonu ya da başka bir unsuru devreye sokmak aklımdan bile geçmedi.

Kendimi yavaş yavaş kaybettirme tecrübelerinden sonra, bir gün yine bağevine gidip, oradan da beni bekleyen mihmandarımla buluşup, yürüyerek Türkiye'ye geldim.

Mihmandarınız kimdi ?

Bir Türktü, ama hayatta olup olmadığını bilmiyorum. İsim vermek doğru olmaz.

Türkiye'ye geldiniz... Kimlere bilgi verdiniz ya da sorgulandınız?

Şimdi pasaportunuz yok ve kaçak olarak geçiyorsunuz. Elbette size soru soran makamlar olacaktır. Ayrıca benim durumum da biliniyordu. Resmi makamların sorularını cevaplandırdım ve bilgi verdim. Gerek emniyet mensupları, gerekse de istihbarat görevlileri beni dinlediler.

Türkiye'ye geldikten sonra Yunanistan'da gıyabınızda mahkum oldunuz ve hapis cezasına çarptırıldınız.

Geldikten 5 ay sonra Yunan makamları benim iademi istediler. Ancak bunun mümkün olmadığı ve söz konusu suç isnadının siyasi nitelikte olduğu onlara iletildi. Ondan bir hayli sonra da mahkum edildiğimiz haberini aldık. Düşünün ki savcının iddianamesinde benimle ilgili delil bulunamadığı yazılı, ama dava gıyabımızda olunca ceza verildi. Hasan Uçar iki yıl kadar hapis yattı orada. Yani Yunan kamuoyu bir anlamda yatıştırılmış oldu.

Ancak işin Türkiye'de olan kısmı hakikaten korkunç değil mi Sayın Engin?

Bizim suçsuz olmamız, devletin bu konudaki sorumluluğunu kaldırmaz elbette. Burada benim kanaatim kasıt olmasa bile, hükümetin tedbir anlamında noksanı vardır. Yoksa bu kadar geniş boyutta olaylar nasıl olabilir? O günlerin hassasiyetinde daha tedbirli olmalıydı. Kıbrıs meselesinin gerginliği vardı. Aynı şekilde Yunan makamları da Atatürk'ün evi gibi önemli yerleri daha iyi korumalıydı.

Türkiye'ye geldikten sonra önemli görevler yaptınız. Ağır suçlamalara uğradınız. Bu olayların perde arkasında kim var? Tertibin sahibi kim diye bilgi edinme ihtiyacı duymadınız mı?

Hiçbir yerden hiçbir bilgi almadım. Ama olayların faillerinin Türk olmayan yerlerde aranması gerektiğini söyledim.

Çok konuşulan bir iddia var. İddiadan da öte bir açıklama. Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu "6-7 Eylül de bir özel harp işiydi ve muhteşem bir örgütlenmeydi. Amaca da ulaştı..." diyor. Sizin değerlendirmeniz nedir ya da varsa irtibatınız?

Hiçbir irtibatım yok. Ben adı geçen kişiyle de hiç tanışmadım. Ama biz Yassıada'da yargılanırken, Rum Patriği bile "Bu olayları tertipleyen hükümettir diyemem" ifadesini vermişti. Onun için bu açıklamanın mahiyetini bilmiyorum. Ama benim kanaatim bu olayların bir hükümet tertibi olmadığı, ancak bir tedbir noksanı olduğudur. Bazı Demokrat Parti ocak ve bucak teşkilatları olaylara karışmışlar. Ama bunun bir organizeden çok, o dönem ortaya çıkan hassasiyet ve duyulan tepkiyle ilişkili olduğunu düşünüyorum. Bir de kendilerini iktidarın bir parçası olarak görmeleri de etken olmuştur.

Yassıada'da nasıl beraat ettiniz ?

Yassıada'da 93 gün kaldık ve beraat ettik. Hedef alınan iktidarı suçlamak için ne bulabilirlerse ortaya getiriyorlardı. Orada "Benim bu olayla ilgili zerre kadar bir ilişkim olsa, kemali samimiyetle anlatırdım, beni kim tevkif edebilir ki? Yapmış olsam bana ancak fedakar denilebilirdi. Ama zerre kadar bu olaylarla ilgim yok" dedim.

1956'da Türkiye'ye geldiniz. Sonrasında aldığınız görevler son derece kritik ve akla yine sizin birtakım irtibatlarınız olabileceği sorularını getiriyor...

1960'a kadar belediyede çalıştım, geçimimi temin etmek için. Bu arada tahsilimi tamamlamaya çalışıyordum.

Ama emniyet teşkilatında çok önemli görevler aldınız. Ve bundan önce MİT mensubu olarak görev yaptığınız iddiası var.

Hiçbir şekilde MİT'te görev almadım. En küçük bir hizmet ilişkim olmamıştır. Bir iki kez Batı Trakya ile ilgili sordukları sıradan şeyler olmuştur.

Teklif aldınız mı?

Aldım, İstanbul'da iken birlikte çalışma teklifi getirdiler. Yunanca biliyorsun, orayı iyi tanıyorsun. Ama gizli bir kimlikle yaşamanın kendi yapıma uyun olmadığını belirttim. Bu bir yaratılış meselesi.

1970'li yıllarda Emniyet Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yaptınız. Valilik yaptınız. Bu kadar kritik görevlere nasıl geldiniz?

Evet, emniyette Genel Müdür Yardımcısı olarak bulundum. Siyasi işlerden sorumluydum. Ben evvela kaymakam olarak görev yaptım. Yani ilk mülki görevim odur. Ancak ben oradan emniyet bünyesine, özellikle Yunancayı da iyi bildiğim için çağrıldım. O sırada Kıbrıs'ta 63 katliamı olmuştu. Ben de İçişleri bünyesinde çalışmaya başladım. Burada Yunan ve Kıbrıs Rum radyolarını dinliyor ve 8 makama iletiyordum. Cumhurbaşkanı, başbakan, kuvvet komutanları ve en son emniyet müdürü olmak üzere iletiyordum. Gerektiğinde Cumhurbaşkanı'nı gece yarısı uyandırma kaydıyla yetki verilmişti. Günlerce uyumadan görev yaptığım oluyordu. Daha sonra Nevşehir Valisi ve Eskişehir Emniyet Müdürü olarak da görev yaptım.

Yani MİT'te çalışmasanız da bunlar çok kritik istihbari görevler...

Efendim bunlar gizli saklı değil. Benim bu talepleri reddetmem de mümkün değildi takdir ederseniz. Çünkü hepimizin hassas olduğu milli konulardı bunlar.

Çeşitli biçimlerde aynı soruyu sordum, siz de hayır dediniz. Peki ortada sizi suçlayan pekçok da isim var, kitaplar ve makaleler var...

Bu suçlamaları yapanlar, Yılmaz Karakoyunlu dahil pekçok kişi bana isnad ettikleri suçlamalardan dolayı mahkum oldular. Çetin Altan da dahil birçok isim var bunların arasında. Şimdi de Bay Pipo adlı kitabın yazarları hakkında açtığım dava sonuçlanmak üzere. Yılmaz Karakoyunlu, bana ayrıca bir özür name de yollamış.

Bugün Yunanistan yine inişlerle çıkışlarla bir dostluk, bir gerginlik yaşadığımız bir ülke. Bunca yıllık tecrübenizle ilişkileri nasıl görüyorsunuz? Yahut da nasıl olmalı?

Yunanistan, AB vesilesiyle bizi sürekli sıkıştırma imkanı buluyor. Buna izin verilmemeli. Ama iki ülke arasında sıkıntı olmaması ve barışın hakim olması benim de arzumdur ve iki tarafın da yararınadır.


-BİTTİ-

1. bölüm

Röportaj: Nasuhi GÜNGÖR


Kağıda basmak için tıklayın.

 

 

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV


Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...