Elektriğin olmadığı bir dünyada asla vazgeçemeyeceğimizi düşündüğümüz nice alışkanlıklarımızı, tüketmeden edemediklerimiz bir yana havadan, sudan bile mahrum kalınacağını idrak eder gibi olduk.
Modern hayat hız ve haz sunar. Hız ve hazzın kaynağı da bizi çepeçevre kuşatan teknolojik imkanlardır. Bilimzsel gelişmişliğin sunduğu teknoljik imkanlar tüketim alışkanlıklarımızla ayakta kalır, sürekliliğini sağlayabilir. Tüketim çılgınlığı hız ve hazzın doyum noktasına ulaştığı bir hayat modeli sunar. Sonsuz ihtirasların sonsuz ihtiyaç olarak takdim edildiği bir üretim tüketim döngüsünde kapitalizm dediğimiz model ortaya çıkar; tüm bu ilişkileri sistematize eder... Bir elektrik prizine bağlı hayatlar aslında dünya sistemi dediğimiz, tartışmaya bile cesaret edemediğimiz bir yanılgının vücut bulduğu bağlantıdır.
Bir elektrik telinin kopması hazzın tükenmesi, hızın kesilmesinden ibaret değil; tüketim alışkanlıklarımız bir yana hayatın sürdürülemez hale gelmesi demek. Hatta sisteme entegre oldukça daha da bağımlı hale geliyor ve sistem artık vazgecilmez bir zorunluluk olarak dayatıyor kendini. Tükettikçe var olan, entegre oldukça bağımlılaştığımız bir kısır döngü... Modern kapitalist sistem varlığını en çok da bu döngünün sürdürülebilir olmasına borçlu. Gittikçe yenilerin eklendiği daha çok ihtiyaçların üretildiği daha çok bağımlılığın oluştuğu, her gün yeni hazların pazarlandığı çılgınca bir döngüdür. Bir de bu döngüde ayak uyduramayanların karşılaşacağı felaket ve sefaleti haz ve hızın tersi bir hayata mahkumiyet demektir...
Bir anda modern hayatın vaad ettikleri ve sunduklarıyla hiçliğe düşmüş gibi hissetmek, bu kesinti süresinin biraz daha uzaması halinde doğacak felaket karşısında hiç bir alternatif bırakmayan bir modeldir bu.
Geçmiş yıllarda Kuzey Amerika’da yaşanan benzer entegre elektrik kesintilerinin insanlık durumunun ne düzey de seyrettiğinin toplu gösterisi oldu. 2003 te Amerika ve Kanada’da yaşanan kesintiler kısa sürse de, bazı bölgelerde insanların çılgınca mağazaları, gıda stoklarını yağmalamaları, can kaybıyla sonuçlanan kaosun modern tüketen insan çılgınlığının boyutlarını gösterir. Üstelik benzer durumlar New York’ta zaman zaman tekrarlanarak 1965, 1977, 1981 ve 1983’te de karanlığa gömülmüş kan dökülmüş, yağma olayları yaşanmıştı.
Aslında birer ihtar sayılması gereken bu felaket karşısında, sorgulamayı bile hayal edemediğimiz sistme dair, gelişmenin, büyümenin maliyetine dair düşünme esareti göstermeye vesile olmalı.
Elektriğin neden kesilmiş olduğu sorusuna cevap ararken asıl olarak; neden elektriğe bağlı yaşamak zorunda olduğumuzu sorgulamaya başlarsak küresel sistemle de hesaplaşmaya başlayabiliriz demektir.