Kült pazarlamacılığı

Bugünün dünyasında bir yandan dijital teknolojiler ve elektronik medya aracılığıyla ne olacağımız, ne olmamız gerektiği telkin edilirken, bir diğer taraftan, maalesef dini hayatta hipnotik etkiler uyandıran manipülasyonlar aracılığıyla, bizlere kim olacağımız, nasıl olacağımız, ne yapacağımız telkin ediliyor.

Haber Merkezi Diğer

ATASOY MÜFTÜOĞLU

Günümüz dünyasında değer yapılarının çözülmesi sebebiyle; koşullar değiştikçe, karakterler, kişilikler de değişiyor, sahte, bencil, narsist kişilikler/karakterler çoğalıyor. Hayatın her alanında, maalesef, dini hayatta da egoizm/narsizm, otoriter vesayetçilik yayılıyor. Her yerde “ben”in pazarlandığını görebiliyoruz. Kopyacı varoluşların dünyasında yaşıyoruz. Araçsal yetiler, ilgiler, insani ilgilerin/yetilerin yerine geçiyor. Ahlaki varoluşlar, yerini araçsal varoluşlara bırakıyor. Gündelik pragmatik bilinç insanlara her şeyin pazarlanabilir olduğunu öğretiyor.

Hayatın her alanında kültür Pazar ekonomisine göre oluşuyor. Bu kültür, kültürel bir kapitalizme yol açıyor. Hayat tarzları, dünya görüşleri bile pazarlanabiliyor. Herkes tasarım ve imajla ilgileniyor, nitelik ve işlevsellikle değil. Bu durumda, nitelikler değil, reklam ve pazarlama yoluyla telkin edilen çerçeveler önemli sayılıyor. İnsanlar da bir ürün gibi pazara sunulabiliyor.
Hangi kimlik sahici?
Başkaları tarafından beğenilmek, onaylanmak, takdir ve hayranlık toplamak isteyenler, bir şekilde pazarda boy göstermek, pazarın taleplerini yerine getirmek zorundadır. Narsistik kişilikler için, itibar ve hayranlık, propaganda ve pazarlama yöntemleriyle sağlanabiliyor. Bir insanın değeri taşıdığı niteliklerle değil, hayranlarının sayısı ile ölçülüyor. Hangi kimliğin sahici, hangi kimliğin sahte/yapay/teatral olduğunu kestirmekte güçlük çekiyoruz.
Tevhid ve ümmet bilincine dayalı, İslami hayat/düşünce hiç ilgi görmezken, duygusal dindarlık gösterileri coşkulu kalabalıklar oluşturuyor. Bu kalabalıklar ve bu kalabalıkları yönlendirenler, Aziz İslam’ın ve Aziz Kur’an’ın referans kaynağı olmaktan çıkarılarak yalnızca bir kültüre dönüştürüldüğü bir toplumda yaşamanın, Müslüman olmanın ne anlama geldiğini bilmiyor. Herkes Kur’an okuyor, Kur’an anlatıyor, Kur’an üzerine çalışıyor, araştırma yapıyor, ancak, bu etkinlikleri yürütenler, bu yapılanların düşünsel/kültürel/ekonomik/politik, kişisel ve toplumsal hayat üzerinde niçin dönüştürücü bir karşılığı olmadığını düşünmüyor.
Zamanın modasına uyarak hareket eden pazarlamacı cemaatler, önce pazarlanması gereken sahte kişilikler oluşturuyor, bu kişilikler cemaatlerinin nasıl başarılı ve etkili olabileceğini, kendilerini ve cemaat liderini (cemaat lideri klinik bir vak’a da olabilir) nasıl satabilecekleri/pazarlayabilecekleri konusunda duygusal/hamasi satış stratejileri geliştiriyor. Pazarlama stratejistleri için aziz İslam ve aziz Kur’an yalnızca bir araçtır. Pazarlamanın merkezinde cemaat lideri vardır, referans kaynağı Kur’anı Kerim değil, cemaat lideridir. Bu kesimler için, dünyada anlatılabilecek yegane şey, kendi öyküleri, kendi başarıları, kendi akılları vb.dir. Günümüzde herkes kendi ürünleri için, duygusal-propaganda/manipülasyon pazarları oluşturuyor. Kitlelerin hoşuna gidecek yeni bir din algısı oluşturuluyor. İçerisinde yaşadığımız ağır sorunların, eylemle ve bilinçle değil “dua” ile aşılabileceği öğütleniyor.
Hoşgörü sloganı
Manevi/duygusal propaganda-reklam teknikleriyle kurgulanan zihinler, hayaller, rüyalar ve yalanları büyük bir coşku ve rahatlıkla pazarlayabiliyor, satışa sunabiliyor. Dini algılar, duygusal tasarılar aracılığıyla yönetiliyor, yapma gerçeklikler oluşturuyor. İnsanlara her hangi bir şey önermekle, tavsiye etmekle, bunları çok çekici, esrarengiz hale getirmek birbirinden çok farklı şeylerdir. Bu nedenledir ki, günümüzde, pazarlamacı cemaat ya da cemaatler duygusal algılar üzerinde yoğunlaşarak telkinlerini çekici hale getirebiliyor.
Duyusal algılar üzerinde yoğunlaşan bir dil aracılığıyla bağımlılık ve sadakat oluşturuluyor. Dünyada hiçbir şey dini duyguların pazarlanması, çıkar amaçlı olarak sömürülmesi, ticari düşünüşün dini hayatı eline geçirmeye çalışması kadar çirkin ve iğrenç olamaz. Post-modern zamanlarda “kült pazarlamacılığı” çok revaçta olan bir pazarlama biçimidir. İçerisinde bulunduğumuz dönemde yaşadığımız üzere, cemaat’in hedef kitlenin beklentilerine cevap verebilecek şeklide, oluşturduğu imajla yaptığı kült pazarlamacılığıdır. Bu pazarlama insanların gönlünde yankı bulabilecek, “hoşgörü”, “hizmet” vb. sloganlarla yürütülüyor.
Hipnotik manipülasyonlar
Kim olursa olsun, ne adına yapılıyor olursa olsun, kendi bencil çıkar ve ihtiraslarının peşine düşenler, her tür kirli ilişkiye tevessül ederler, katlanırlar, kendi çıkarlarını “kutsallaştıranlar” bu kirli ilişkileri de meşrulaştırmanın yollarını bulurlar. Her çıkar girişimi, her tür kirli ilişki, büyük bir aldanış ve tükenişin ifadesidir. Her çıkar girişimi, bu çıkar girişimi adına başvurulan kirli ilişkiler, bunlar kim olurlarsa olsunlar, onları İslami anlamda büyük bir çürümeye ve kokuşmaya sevk eder. Çıkarlar ve ihtiraslar çok ilkel tutkuların yansımasıdır. Çıkar mülahazalarıyla tercihte bulunanlar, bu mülahazalarla hareket edenler, kişiliksiz oldukları için böyle hareket ederler. İnsanlar, temel ahlaki ölçülere/ilkelere/normlara yabancılaştıkça, daha olay sömürülebilir, yönlendirilebilir hale getirilebilirler.
Kendimiz, düşünerek, araştırarak, çaba harcayarak, sorumluluk alarak, risk alarak, sonuçlarına katlanarak bir şeyler ürettiğimizde kendimiz oluruz. Bugünün dünyasında bir yanda dijital teknolojiler ve elektronik medya aracılığıyla, ne olacağımız, ne olmamız gerektiği telkin edilirken, bir diğer tarafta, maalesef dini hayatta hipnotik etkiler uyandıran manipülasyonlar aracılığıyla, bizlere kim olacağımız, nasıl olacağımız, ne yapacağımız telkin ediliyor. Günümüzde gerçeklik, bir yanda dijital teknolojiler ve elektronik medya tarafından, bu güçleri ellerinde tutan küresel güçler seçkinler tarafından, ya da kendilerinin her alanda olağanüstü, benzersiz bir kişiliğe sahip olduğuna inanan, bu nedenle de düşünme ihtiyacı duymayan, kitleleri kendisine bağımlı kılan narsistik kişilikler tarafından oluşturuluyor.