‘Belki bir ağıtçıyım ben’

Bejan Matur’un son şiir kitabı “Son Dağ”, Everest Yayınları arasında raflarda yerini aldı. Kitaba adını veren “Son Dağ” şiiri bir anlamda diğer şiirlerinin özeti gibi. Matur, önceki şiir kitaplarında olduğu gibi dağ, anne, çocuk imgeleri üzerinden şiirini kuruyor ve hayatın içinden okuyucusuna sesleniyor.

Haber Merkezi Yeni Şafak
SUAVİ KEMAL YAZGIÇ

İlk kitabı Rüzgâr Dolu Konaklar'dan beri Bejan Matur şiirinde ümmiliğe talip. Ümmiliğin saflığına, temizliğine yaklaşmaya çalışıyor. Sesiyle, kelime seçimiyle bir şeyler söylemekten ziyade söylenememiş olmanın verdiği sessizliği, yalınlığı, sadeliği şiirde hissettirmeye çalışıyor. Artistik kelime kalabalıklarına yüz vermiyor. Çoğu “müteşairin” düz ve yavan kalır korkusuyla cesaret edemeyeceği bir yalınlıkta yazıyor Matur.

Bejan Matur'un yeni kitabının adı Son Dağ. Dört bölümden oluşuyor kitap. Bölüm isimlerini art arda okumak kitabın meramı hakkında fikir veriyor bence. İşte bölümler: Dağ, Anne, Çocuk, İnanmak. Bu dört kelime kadim zamanlardan beri pek çok şairin, pek çok şiirin ilham kaynakları arasındadır. Söz “yükünü” en aza indiren şairin bile azaltamayacağı kelimeler arasında yer alabilir bu kelimeler. Zira daha yazı icat edilmeden önceye dayanan efsanelerden günümüze hemen sahih olmayı/sahici olmayı dert edinen her şairin bigâne kalamadığı temalardır bunlar. Bir temanın bu kadar çok kullanılması ise şairin işini kolaylaştırmaz tam tersine daha zorlu bir parkura yöneltir onu. Hem kadim temalara yönelen hem de klişelere düşmemeye çalışan bir şairin işinin ne kadar zor olduğunu Rilke genç bir şaire aşk şiirinden kaçınmasını öğütlerken belirtmiştir. Zira bu tip temalar şiir yazan kişiyi kolayca “harcı âleme” düşürebilir.

SON DAĞ'A UZANAN ŞİİRLER


Bunları Bejan Matur'un yaşadığımız günlerden kopuk, “fildişi kuleden” seslenen bir şair olduğunu iddia etmek için yazmıyorum elbette. Tam tersine “barış sürecinin” mayası tutacaksa bunda Bejan Matur'un Son Dağ'ının da payı olacaktır. Zira yaşadığımız enformatik cehaletin panzehiri nasıl ümmileşme ise en formatik cehaletin katmerlediği nefretin şifasını da ümmileşmeden bulacağız.
Kitabın arka kapağında seçtiği mısralarda “Belli ki bir ağıtçıyım ben” kitabın temel esprisini/ruhunu vurgulayan bir mısra. Zira ağıt “en kritik” zamanda ve insanın en çok canının yandığı/en çok çığlık atmak istediği zamanda söylenen/yazılan bir şiirdir. Eksikliğini en çok hissedeceğimiz kişiyi yitirdikten sonra ağıt yakabiliriz zira. (Ağıtlar diğer şiirlerden farklı olarak söylenmez ve yazılmaz ancak yakılırlar tıpkı türküler gibi.)
Son Dağ'da yer alan şiirler “bütün” bir şiirin fragmanları gibi tasarlanmış. Her şiir kendi başına okunsa da asıl kitap bütünlüğü içinde hissedilebilecek bir şiir “Son Dağ”. Bu yüzden de kitaptan alıntı yapmakta zorlanıyorum. Söz konusu “bütünlükten” cımbızladığımı özellikle ifade etmek istediğim bir bölümü buraya aktarmadan da rahat edemeyeceğim gerçi.
“Senin gitmeyen adımlarında
Bir kavmin eksik yürüyüşü var.
Eksik azizler gibi
Issızlığın ortasında
Kararmış çizgilerin belirlediği
Eksik bir ülke bizimki.
Elimi nabzına götürüyorum
Tanıdık bir müzik
Konuşmamız bin yıl önce başlamış
Ve bitmemiş.
Orada acı badem ağaçlarının
Rüzgâra şarkısı var.
Aşk var orada
Geyikler gibi
Güzelliğin peşinden
Uçuruma koşan.”

Kitabın künyesi:

Son Dağ
Bejan Matur
Everest Yayınları
2015
144 Sayfa