MELEK Mİ ŞEYTAN MI?
Günzberg'le ilgili hatıralarını anlatanların söyledikleri çoğu zaman çelişiyor. Tanıkların bir kısmı Günzberg'in çok iyi bir dişçi olduğunu söylerken, içinde diş hekimlerinin de bulunduğu bir kısmı çok da iyi bir dişçi olmadığını iddia ediyor. Sadece iyi protez yapabildiğini söyleyenler de var. Hatta aslen berber olduğu, diplomasını parayla satın aldığı gibi dedikodular da yok değilmiş. Günzberg'in hanedana olan sadakati nedeniyle varislerinin miraslarını elde edebilmesi için canla başla çalıştığı ve bu yönde çok para harcadığını anlatanların yanı sıra, hanedan üyelerini dolandırdığını anlatanlar da var. Türkiye için yurt dışında kredi aradığı biliniyor, ancak bunu yapmasının nedeni kendisinin ve Türk Yahudi cemaatinin çıkarları. Ülkeye sadık olup olmadığı ise pek anlaşılamıyor. Böylece Günzberg'in melek mi şeytan mı olduğunu pek anlayamıyoruz. Tanıkların anlattığına göre Günzberg, Padişahın her diş tedavisi için geldiğinde bir rütbe almış ve Bahriye subaylığından yüzbaşılığa kadar yükselmiş. Atatürk'ün biyografyacısı olan Lord Kinross'a göre Günzberg, Sultan Aldülhamid ve Sultan Vahidettin sırdaşı konumundaydı. Sultan Vahidettin "Diş Paşa" dediği Günzberg'le siyasi konuları konuşmayı adet haline getirmişti. Lord Kinross'un Günzberg'e atfen naklettiği bilgiye göre, Sultan Vahidettin gizlice Milli Mücadeleyi destekliyordu. Hatta Günzberg'e, Sadrazam Ali Rıza Bey'in de bulunduğu bir ortamda, bütün çareler tükendiğinde "en azından vatanın kalbini" kurtarması için Mustafa Kemal'i Anadolu'ya gönderdiğini söylemişti.
VATAN HAİNLİĞİNDEN İSTİKLAL MADALYASINA
Günzberg hakkında ilginç bir anekdot da Günberg için TBMM tarafından kanun çıkarılması. Dönemin gazetelerine göre Günzberg mütareke yıllarında itilaf kuvvetleri ile birlikte çalışmıştı.
1923 yılının Haziran ayında Türk orduları İstanbul'a ufuklarında görüldüğünde Günzberg geçmişinin korkusuyla Avrupa'ya kaçmış daha sonra bir Türk konsolosluğundan edindiği pasaportla geri dönmüştü. "Bursa Askeri Heyeti Mahsusa", Sami Günzberg'in milli mücadeleye katılmama ya da aleyhinde çalışma neticesinde devlet hizmetinde çalışmaması için kararname teklifi hazırlamış. Bunun üzerine Günzberg TBMM'ye başvurarak karara itiraz etmiş. TBMM de heyetin verdiği kararları gözden geçirmeye imkan veren yeni bir kanun çıkartmış ve üç general ve temyiz mahkemesi üyesinden oluşan "Ali Karar Heyeti" kurmuş. Bu heyet Günzberg'i aklamış. Hatta İstanbul askeri yönetiminin isteği üzerine Günzberg'e İstiklal madalyası verilmesi gündeme gelmiş ve İsmet Paşa Günzberg'i adalet yerini buldu diye şahsen kutlamış.
FİKRİYE'NİN İNTİHARI
Kitapta Günzberg'in Atatürk'le olan hekim-hasta ilişkisine dair bir anı şöyle aktarılmış: Atatürk'ün çenesinde iltihap vardı. Doktorlar ameliyat etmeye cesaret edememişler. Bana geldi ve 'cesaretin var mı?' diye sordu. 'Evet' dedim. Ağzını açtı. titriyordum. 'Şöyle bir bakayım' diye aldatmaya çalıştım. Fakat o büyük adam benim yapacağımı anladı. Birden dişini çektim ve korkudan elimdeki aletleri atarak banyoya kaçtım
Atatürk'ün Günzberg'le özel hayatı ile ilgili de sohbet ettiğini biliyoruz. Hüsrev Gerede'nin anılarına göre Atatürk Fikriye'nin ölümünü Günzberg'e şöyle anlatmış. "Fikriye, Latife Hanım zamanında İsviçre'den dönmüş, yaver Muzaffer'e görünmeden Gazinin odasına çıkmış. Kıskançlığından Gazi'ye suikast tasarlamışsa da başarılı olamayarak bahçeye kaçmış, yakalamaya gelenleri görünce tabancasını kendi başına sıkmış.”