'BİZİMKİLER'DEN YANA DOĞUYORUZ
Kendi etnik kimliğimizden yana tepkiler veriyor, onu diğerlerinden ayrı ve üstün tutuyoruz. Yani doğarken "bizimkiler"den yana doğuyoruz.
Göka, kitabının büyük bir bölümünü göçebelik kültürüne ayırıyor. Çünkü göçebe yaşam tarzı, kendine özgü bir zihniyet, davranış kalıbı ve savunma düzenekleri oluşturuyor. Türk grup davranışını oluşturan bileşenlerden birini teşkil eden bu zihniyet ve davranış kalıplarından ilk bakışta görüleni, göçebenin mekanla iğreti ilişkisi. “Göçebenin ruh halini, büyük ölçüde, yaşadığı mekanla kurduğu iğreti ilişkisi belirler. Göçebe, yarın buralardan çekip gidiverecek gibidir; zihninde denkleri hep sarılı, kervanı her an hazırdır.” Göka'ya göre demokrasimizin kurumlarla halk egemenliği arasındaki karşılıklı ahenge dayalı bir yönetim biçimi olarak anlaşılıp bir türlü yerleşememesinde, şöyle pırıl pırıl güzel şehirler kuramayışımızda, bırakın bir şehri yirmi metre düzgün döşenmiş bir kaldırım bile yapamayışımızda, kültürümüzün modernlikle bağdaşmayan bazı olumsuz toplumsal özelliklerinden kurtulamayışımızda büyük ölçüde pay sahibi göçebe zihnimizin mekanla iğreti ilişkisi.
DOMUZBAY DİYE İSİM Mİ OLUR
Kitapta, göçebelik gibi sözlü kültürün de topluluk psikolojimizin temellerini oluşturduğuna vurgu yapılıyor. Türklerin Psikolojisi'nde, kimliği ve kimliğin evi olan diline sahip çıkamama zaafının temelini sözlü kültürün oluşturduğu belirtiliyor. “Erkekler kahvehane, birahane ve meyhanede esasen "muhabbet " için bir araya gelirken kadın yaratıcılığı bir araya gelmek, "dedikodu" yapmak için sayısız fırsat üretir.” İşte sözlü kültür böylelikle devam ediyor. Adlarımız ve kişiliğimiz arasındaki bağlara da dikkat çeken yazar, Türklerin isim koyma geleneklerinin toplumsal kodlarının çözülmesinde etkin olduğunu söylüyor. Çünkü ad koyma, basit bir eylem gibi görünse de aslında toplum yapısının, belirgin göstergesi. Mesela Türklerin, etkilendikleri her kültürün ismini yaşatmaları, toplumda karmaşıklığın nedenlerinden biri. Yazar, bu görüşünü farklı isim örnekleriyle destekliyor. İspanyolca olan Manolya, Japonca olan Tayfun ismi gibi. Türklerin kötü isim koymalarıyla ilgili bir diğer örnek ise epey ilgi çekici: “Eski Türkler'de evlerine Azrail gelmesin diye çocuklarına "Köpek", "Domuzbay", "Balçık", "Tezekbay" gibi isimler verilirdi.”
Türklerin bugünkü psikolojisini etkileyen bir diğer gelenek de potlaç. Bir diğer adı han-ı yama olan Potlaç, toplumun önde gelenlerinin mallarını bir törenle yağmalatmalarına dayanıyor. Göka, bu kültürün izlerinin Türklerin grup davranışı ve psikolojisine yaptığı etkilerin günümüzde sürdüğünü söylüyor. Öyle ki konukseverlik, kolay sınıf atlama özellikleri potlaç kültürüne dayanıyor! Ekonomideki canlılıkta, bürokraside, her hükümet değişimi ile birlikte yaşanan kıyımlarda da poltaç kültüründen gelen motivasyonun payı büyük.
Erol Göka, Türklerin psikolojisi konusundaki temel hususları tarihsel süreç içerisinde analiz ettiği kitabında, en temelde okuyucunun bugün sokakta, dün Türk tarihinde gördüğü birçok davranışa yorum getirebilmesini amaçlıyor.
Türklerin Psikolojisi
Erol Göka
Timaş Yayınları
288 Sayfa