Hamamların temizlik işlevinin yanı sıra beraberinde getirdiği kültür kitabın öne çıkardığı en önemli bilgi. Buna göre imparatorluk İstanbul'unun hamamları yalnızca cinsiyete değil, aynı zamanda dinlere göre de ayrılırdı. Gayrimüslimlerin hamamlarında birer havuz olurdu, Türk hamamlarında ise bu tarz uygulamalara yer verilmezdi. Evlenecek kızlar için gelin hamamı, loğusa kadınlar için kırk hamamı, askere gidecekler için asker hamamı gibi adetler vardı. Osmanlı döneminde kahvehaneler erkekler için ne ise hamamlar da kadınlar için o anlama geliyordu. Sabah saatlerinde girilen hamamlardan akşamüzeri çıkılıyordu.
ARNAVUT TELLAK PATRONA HALİL
Sultanahmet Camisi ve Ayasaofya Müzesi arasında Türk hamam mimarisi açısından en görkemli yapılarından olan Haseki Hürrem Sultan Hamamı, İstanbul'daki mevcut en büyük Türk hamamıdır. Bu hamam Kanuni Sultan Süleyman tarafından eşi Hürrem Sultan adına 1556 yılında Haseki Külliyesi'ne gelir sağlamak amacıyla Mimar Sinan'a yaptırıldı. Lale Devri'ni kanlı ayaklanmaları ile sona erdiren Patrona Halil de Beyazıt Hamamı'nda tellak olarak çalışan bir Arnavuttu. İsyan sonrasında padişah fermanıyla Arnavut tellakların İstanbul hamamlarında çalışması yasaklandı.
Mihrimah Sultan'ın sırrı
Kitapta hamamlara dair ilginç rivayetler de aktarılıyor. Bunlardan biri de Bostan Hamamı'na ait. “Hamamda bir kurna varmış ki, hamam kurulalı beridir Evliya Kurnası olarak bilinirmiş. Kısmeti çıkmayan kızlar bu kurnada yıkanır, abdest alır ve bir adak mumu bırakırsa çabucak kısmeti çıkıp evlenirmiş.” Hamamdaki Şeftali Kurnası ise bir sırra ortaklık ediyormuş: Söylenceye göre, Kanuni'nin kızı Mihrimah Sultan tek göğüslüymüş. Bu sebepten bu hamamda yalnız yıkanırmış.