'Amerikan hamâseti'nin üzerine bolca özel efekt ve Rihanna sosu

Hollywood'un sağ kanadına mensup yapımcı-yönetmen Peter Winkler Berg'in 200 milyon dolar bütçeli son numarası 'Savaş Gemisi', bir yandan destroyerlerin güvertesinde salına salına dolaşan birbirinden havalı kızlarıyla Amerikan ergenlerinin doymak bilmez libidolarını güzelce kaşıyor, diğer yandan da gözükara bir milliyetçilikle aynı ergenlerin egolarını iyiden iyiye şişirmelerine vesile oluyor. Beyazperdede böylesi hamasî gazlamaları izleyen 'Yankee'ler memleketlerinin bükülmez bileğiyle böbürlenip dururken, aynı beyin yıkama gösterilerini üste para verip ithal eden bizim gibi üçüncü dünya toplumlarının gençlerine de bu manzaraya bakıp derin derin iç çekmek kalıyor!

Ali Murat Güven Yeni Şafak
'Amerikan hamâseti'nin üzerine bolca özel efekt ve
alimuratg@yahoo.com

SAVAŞ GEMİSİ (Battleship)

Yapım Yılı ve Ülkesi: 2012, ABD yapımı

Türü ve Süresi: Uzaylı saldırısı odaklı bilim-kurgu, 131 dakika

Bütçesi: 200 milyon ABD Doları

Gösterim Formatı: (35 mm negatif film tabanlı) 35 mm standart sinema filmi

Perdedeki Resim Oranı: 2.35:1

Türkiye'de Gösterime Sunulan Kopya Sayısı: 171

Seslendirme Dili: İngilizce (Ülkemizde Türkçe altyazılı olarak gösterilmektedir)

Yönetmen: Peter Winkler Berg

Senaristler: Erich Hoeber, John Hoeber

Görüntü Yönetmeni: Tobias A. Schliessler

Kurgucular: Colby Parker Jr., Billy Rich, Paul Rubell

Özgün Müzik Bestecisi: Steve Jablonsky

Yapım Tasarımcısı: Neil Spisak

Sanat Yönetmenleri: Tom Frohling, Aaron Haye, Scott P. Murphy, William Ladd Skinner

Set Dekoratörü: Larry Dias

Kostüm Tasarımcıları: Louise Mingenbach, Kimberly A. Tillman

Oyuncuları: Taylor Kitsch (Teğmen Alex Hopper), Alexander Skarsgård (Stone Hopper), Brooklyn Decker (Samantha Shane), Liam Neeson (Amiral Shane), Rihanna (Astsubay Raikes), Peter MacNicol (ABD Savunma Bakanı), Jesse Plemons (Ordy), John Bell (Angus), Tadanobu Asano (Nagata), David Jensen (NASA yöneticisi), Gary Grubbs (Hava Kuvvetleri Komutanı), Josh Pence (Şef Moore)

İthalatçı Şirket: UIP Filmcilik

Dağıtıcı Şirket: UIP Filmcilik

İçerik Uyarıları: İki sahnesinde yüzeysel cinsellik/çıplaklık ve pek çok sahnesinde de bu tür filmlere özgü şiddet gösterileri içermesinden dolayı, 15 yaşından küçük izleyiciler için uygun bir yapım değildir. Ayrıca, hikâyesine baştan sona egemen olan yoğun Amerikan ordu propagandasına da dikkat!

Ailece izlenebilir mi? ŞARTLI EVET / 15+ (Ailenin küçük üyelerinin en az 15 yaşında ve daha büyük olmaları şartıyla)

Filmin Yeni Şafak-Sinema Puanı: (4 yıldız üzerinden) * *

Resmî İnternet Sitesi ve Fragmanı: www.battleshipmovie.com

::::::::::::::::::::::::::::::::::

FİLMİN KONUSU: Dünyaca ünlü oyuncak şirketi Hasbro'nun popüler oyunu “Amiral Battı”dan esinlenerek çekilen bu gösterişli yapımda, ABD ordusunun uzaydan gelen son derece tehlikeli bir düşmana karşı karada, havada ve denizde dünyayı kurtarmak üzere verdiği destansı mücadele anlatılıyor.

::::::::::::::::::::::::::::::::::

Gerçi, “insanlık ailesini her türlü dünya üstü ve dünya dışı badireden kurtarmayı kendisine birincil görev bellemiş kahramanlar kahramanı Amerikan ordusu” esprisi, Hollywood'da ta İkinci Dünya Savaşı yıllarından itibaren esaslı bir şekilde kök salmış durumda; hattâ bu işin milâdı da Japonya'nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerine atılan atom bombaları sayılabilir. Amerikan sineması o berbat bombardıman kararlarından bu yana önce kendi halkını, ardından da “en az onlar kadar önemsediği” (!) diğer mazlum halkları kötüler ve kötülüklerden kurtarmaya doyamıyor.

Böylesi ağdalı kahramanlık hikâyelerinin ilk dönemlerdeki “nefret objeleri”, tarihin bazı sayfalarında en az ABD kadar emperyalist emellere duçâr olmuş üç millet, Almanlar, Japonlar ve Ruslar'dı. Sonrasında ise zamana, zemine, politik-ekonomik konjonktüre göre Hollywood'un düşmanları gitgide çeşitlendi; 2000'lerde dünya sahnesinde yaşanan yeni gelişmelere paralel olarak Araplar ve Çinliler de “en gözde iblisler” arasına katıldı. Hattâ, gitgide büyüyen orta ölçekte birer güç sıfatıyla Türkiye ve İran'ın da zaman zaman “Geceyarısı Ekspresi” (Midnight Express, 1978) ve “Kızım Olmadan Asla” (Not Without My Daughter, 1991) gibi kimi misyoner filmlerde bu başat kötülerden rol çaldıklarına tanık olmaktayız.

Yeryüzünde Amerikan ideallerinin karşısında durduğu için “düşman” olarak belletilmesi gereken her ne kadar millet varsa istisnasız hepsine ilişkin olarak -yarattıkları tehdidin derecesine göre- en az birkaç taneden birkaç düzineye kadar nefret hikâyesi çeken Amerikalı yapımcılar (bu arada, Hollywood'dan şimdiye kadar bir tek “İsrail karşıtı film” bile çıkmadığını hatırlayınız. Bırakın büyük stüdyo yapımlarını, düşük bütçeli bir “bağımsız sinema” örneği bile!), 1970'lerden itibaren böylesine münbit bir konu dahi giderek kuraklaşmaya başlayınca bu sefer de gözlerini göklere doğru çevirip kafayı “kötü kalpli uzaylılar”a takmaya başladılar. Fakat, 1996 yapımı “Bağımsızlık Günü” (Independence Day) ile kendi şâhikasına ulaşan bu yeni formatta birkaç küçük değişiklik yapmayı da ihmal etmedi Hollywood'un habire hamâset eken çiftçileri… Geçmişte, “dünyayı tehlikelerden kurtaran Amerikalı subay ya da sivil ekipler”in önde gelen simâları daima WASP-White/Anglo-Sakson/Protestant (Beyaz tenli, sarı saçlı, mavi gözlü-İngiltere/İrlanda kökenli-Protestan mezhebine mensup) aktör ve aktristlerden seçilirken, ABD Başkanı liderliğindeki bir grup korkusuz yiğidin dünyayı her tarafları yapış yapış zâlim uzaylılardan koruduğu o hikâyeden itibaren işin içine garnitür kabilinden siyahî ve çekik gözlü yan karakterler de girmeye başladı. Böylelikle, “Ülkemizin etiketi beyaz, fakat unutmayın ki burası bir 'birleşik devlet'; dünyayı kurtarıyorsak bunda sizin gibi göçmenlerin de ciddi katkısı var. O yüzden, hiç çekingen durmayın, zaferlerimizden sizler de kendinize gereken payı çıkartıp doyasıya böbürlenin” mesajının hem ülke içine ve dışına yayılımı, hem de verilen aslî mesajın küresel hazmı daha bir kolaylaştırılacaktı.

İşte, kariyerinde “Krallık” (The Kingdom, 2007) ve “Süper Kahraman Hancock” (Hancock, 2008) gibi gösterişli işler bulunan Amerikalı sinema-TV yönetmeni, yanı sıra aktör ve senarist Peter Winkler Berg'ün “Savaş Gemisi” de ne bir eksik ne bir fazla, tastamam aynı amaca hizmet eden bir bilim-kurgusal gösteri…

200 milyon dolar gibi gayet iddialı bir bütçeyle çekilen “Savaş Gemisi”, ilhamını ise Amerikan oyuncak şirketi Hasbro'nun ülkemizde de bir dönem hayli popüler olan “Amiral Battı” isimli masaüstü strateji oyunundan almış. Çoğunlukla (Universal'ın Türkiye temsilcisi) UIP şirketinin ülkemize getirdiği bu tür havalı savaş filmlerinin son yıllarda perdeye yansıyan bir sürü örneğinde olduğu gibi, işletmecilerimiz filmin “Amerikan kimliği”ne daha en başından öylesine bir teslim olmuş durumlarda ki Türkçe isimle hazırlanmış posterler, lobi kartları falan hak getire! Öteden beri beni en üst düzeyde rahatsız eden bir umursamazlık çerçevesinde, Türkçe dilinde birebir çeviri ya da türetme bir isim koymak yerine “Battleship” özgün başlığıyla gösterime sunulan bu yapımı biz de sayfamızda tanıtırken inadına inadına Türkçeleştirmeyi tercih ettik. Gerçi memleketimizde yaşayan 75 milyon insanın tamamı sular seller gibi Amerikan İngilizcesi bilir (!) ya, ola ki bilmeyen üç-beş kişi çıkar da filmin ismini anlayamaz diye…

“Bağımsızlık Günü”nden “Pearl Harbor”a kadar, ister gözünü hırs bürümüş uzaylılara, isterse de saldırgan insan evlatlarına karşı verilen mücadelelerin anlatıldığı bu tür epik savaş filmlerinin şablonu, artık üç aşağı beş yukarı yerli yerine oturmuş durumda… Ön planda dünya dahili ya da haricinden bir düşmana karşı yürütülen, bol özel efektli, patlamalı çatlamalı, finale doğru da kahramanlık katsayısı gitgide artan bir mücadele izlerken, şiddetten arta kalan zaman dilimlerinde de “yancı” olarak söz konusu hikâyeyi besleyen birkaç alt hikâyeyle oyalanıyoruz. Berg'ün gösterisinde de bu destekleyici malzeme, genç ve idealist Teğmen Alex Hopper ile Amiral Shane'in âfet-i devran kızı Samantha arasında yaşanan aşk… Tabiî, Amiral ile Teğmen arasındaki bir yandan Samantha kardeşimiz diğer yandan uzaylı düşman güçlerden kaynaklanan beylik gerilim de olayın bir başka sosu… Yakışıklı bir teğmen, sarı saçlarını salına salına ortalıklarda dolanan bir paşa kızı, insanın kulak zarlarını yırtacak düzeyde güçlü ses efektleri ve geniş perdeden renk cümbüşünü bir an bile eksik etmeyen bol kırmızılı bir aksiyon gösterisi…

Öte yandan, yönetmen elindeki bunca kozun üzerine, özellikle 14-18 yaş grubundan izleyicileri can evinden vuracak ekstra bir atak daha yaparak, son 3-4 yıldır müzik piyasasını kırıp geçiren bir “ikon”u, popüler müzik yıldızı Rihanna'yı gözüpek Astsubay Raikes rolünde sahaya sürerek böyle bir sinema diline ziyadesiyle meftun genç kuşağa son darbesini de güzelce indiriyor. Henüz 24 yaşındaki Rihanna'nın ne kadar “aktrist” olduğunu ya olmadığını, ona delicesine hayran milyonlar arasından hiç kimsenin enine boyuna sorgulayacağını sanmıyorum doğrusu… Günümüzün marifeti, sahnede ve televizyon ekranında iç gıcıklayıcı danslarıyla belleklerde yer eden bu çıtı pıtı siyahî genç kızı bütünüyle erkek egemen bir dünyada, kamuflajlı asker giysileri içinde sağa sola bağırıp çağırır ve ağır makineli tüfekler kullanırken göstermekti. Eh, işini iyi bilen yönetmenimiz Berg de bol sıfırlı bir çek karşılığında bunu başararak "Rihanna'yı geniş perdeye taşıyan yönetmen” olma imtiyazını elde etmiş bulunuyor.

Yüzeyinden kayıp gittiği bilim-kurgusal bir hikâyenin hemen alt katmanını ise “Amerikan ordusu”nun (gerek üstün vuruş gücü, gerekse hem nitelik hem de nicelik açısından zirvedeki personeliyle) Amerikan ideallerinin karşısına çıkabilecek kötücül güçler açısından ne denli aşılmaz bir engel olduğuna dair mesajlarla donatmış bu tantanalı temâşâyı haddinden fazla ciddiye almaya elbette ki imkân yok. Öncelikli hedefi kendisine harcanan yaklaşık çeyrek milyar doları gişede çıkartıp kâra geçmek olan filmin ikincil amacı ise -böylesi projelere öteden beri her türlü ekip ve ekipman desteğini bol keseden sunan Pentagon'un da arzusu olduğu üzere- “Amerikan büyüklüğü”nü ilk olarak kendi toplumunun gençlerine, ardından bütün dünya halklarının ortak belleğine silinmez bir şekilde nakşetmek…

Pekiyi, böylesi misyonerce filmler bunu gerçekten de başarabiliyorlar mı?

Evet, belli bir yere kadar başarabiliyorlar. Ta ki, aynı güçler sahici bir savaşta, canından başka verecek bir şeyi olmayan, emperyalizm karşısında ezilmemek için ölümüne and içmiş bir Vietkonglu ya da Afganistanlı bir mücahid ile karşılaşana kadar… İşte o zaman, bu çeyrek milyar dolarlık beyin yıkama gösterilerinin bütün o parlak boyaları da bir anda sapır sapır dökülüveriyor.

Öldürecek vaktiniz var ise, vakit öldürmek için izlenebilir. Ancak, 131 dakika boyunca sürekli uyanık kalmak kaydıyla

* * *

YENİ ŞAFAK SİNEMA SAYFASI / YILDIZ PUANLAMA TABLOSU

* * * *

(4 Yıldız) Sinemanın sanat kimliğini pekiştiren gerçek bir başyapıt… Kaçırmanız gerçekten de yazık olur.

* * * 1/2

(3,5 Yıldız) Oldukça başarılı bir film. Şartlarınızı zorlamak pahasına mutlaka görmelisiniz.

* * *

(3 Yıldız) Çoğu bölümüyle sanatsal bir derinlik ve lezzet yakalayabilen, kayıtsız kalınmayacak bir film. Ömrünüzden bir kaç saati vermeye değer…

* * 1/2

(2,5 Yıldız) Bazı bölümlerinde iyi bir filmin kalite standartlarına erişmeyi başarabiliyor; fakat bir bütün olarak bakıldığında ise sorunlu ve tam olmamış.

* *

(2 Yıldız) Hiç bir sanatsal değeri ve akılda kalıcılığı yok. Yalnızca zaman öldürmek için tüketilebilir. Ki zamanınıza önem verdiğimiz için bunu da pek önermiyoruz.

* 1/2

(1,5 Yıldız) Kötü bir film ve neden çekildiğini anlamak zor… Görmemeniz yararınıza olacaktır.

*

(1 Yıldız) Sinema sanatı adına utanç verici bir gösteri… Arkanıza bakmadan kaçın, sevdiklerinizi de uzak tutun!