Bütün canlılar, Yaradan'ın bizlere birer emanetidir

Popüler televizyon dizileriyle tanıdığımız Amerikalı yönetmen Ken Kwapis'in 1988 yılında Kuzey Kutup Bölgesi'nde yaşanmış gerçek bir olaydan beyazperdeye uyarladığı 'Büyük Mucize', anlattığı konu -zâhiren- nesilleri büyük bir hızla tükenmekte olan üç adet gri balinanın çevresinde dönmekle birlikte, gerçekte doğanın insan açgözlülüğüyle kolayca bozuluveren kırılgan dengesi ve onu oluşturan irili ufaklı bütün canlıların bizlerin sorumluluğumuzda olduğunu pek güzel hatırlatan, özellikle çocuklara ve gençlere izletilmesinde büyük yarar gördüğümüz duygu yüklü bir hikâye…

Ali Murat Güven Yeni Şafak
Bütün canlılar, Yaradan'ın bizlere birer emanetidi
alimuratg@yahoo.com

BÜYÜK MUCİZE (BIG MIRACLE)

Yapım Yılı ve Ülkesi: 2012, ABD-İngiltere ortak yapımı

Türü ve Süresi: Vahşi doğa odaklı serüven-Duygusal drama, 107 dakika

Bütçesi: 40 milyon Amerikan Doları

Gösterim Formatı: 35 mm standart sinema filmi (Dijital tabanlı çekim)

Perdedeki Resim Oranı: 2.35:1

Türkiye'de Gösterime Sunulan Kopya Sayısı: 9

Seslendirme Dili: İngilizce (Ülkemizde Türkçe altyazılı olarak gösterilmektedir)

Yönetmen: Ken Kwapis

Senaristler: (Amerikalı yazar Thomas Rose'un “Balinaları Özgür Bırakmak” / “Freeing the Whales” adlı kitabında anlattığı gerçek bir olaydan uyarlamayla) Jack Amiel, Michael Begler

Görüntü Yönetmeni: John Bailey

Özgün Müzik Bestecisi: Cliff Eidelman

Kurgucu: Cara Silverman

Yapım Tasarımcısı: Nelson Coates

Sanat Yönetmeni: Scott Meehan

Set Dekoratörü: James Edward Ferrell Jr.

Kostüm Tasarımcısı: Shay Cunliffe

Oyuncuları: Drew Barrymore (Rachel Kramer), John Krasinski (Adam Carlson), Ted Danson (J. W. McGraw), Kathy Baker (Ruth McGraw), Kristen Bell (Jill Jerard), Tim Blake Nelson (Pat Lafayette), John Pingayak (Mâlik), Ahmaogak Sweeney (Nathan), Jeffrey Evan (Arnold), Vinessa Shaw (Kelly Meyers)

İthalatçı Şirket: UIP Filmcilik

Dağıtıcı Şirket: UIP Filmcilik

İçerik Uyarıları: Her yaş grubundan izleyici kitlesi için uygun bir yapımdır.

Ailece izlenebilir mi? / EVET

Filmin Yeni Şafak-Sinema Puanı: (4 yıldız üzerinden) * * *

Resmî İnternet sitesi ve Fragmanı: www.everybodyloveswhales.com

:::::::::::::::::::::::::::::::

FİLMİN KONUSU: Yıl 1988Kuzey Kutup Bölgesi'nin Alaska'ya yakın bir noktasında aşırı soğuk hava nedeniyle hızla oluşan buzullar, üç kişilik bir gri balina ailesinin oluşan tuzağın orta yerinde sıkışıp kalmasına yol açar. Bunun üzerine, yakınlardaki kasabanın yerel kanalında muhabir olarak görev yapan Adam Carlson ile Greenpeace gönüllüsü Rachel Kramer, ünlü televizyon çizgi dizisi “Taş Devri”nin karakterlerinin adlarını verdikleri (Fred, Wilma ve Bum Bum) üç çaresiz canlıyı mahsur kaldıkları dev buzul kütlesinin içinden kurtarabilmek için zamana karşı bir yarış başlatırlar.

:::::::::::::::::::::::::::::::

Son yıllarda beyazperdeyi baştan aşağıya kaplayan ve her yeni örneği bir öncekinden kat be kat daha cüretkârlaşan onca kan banyosu, şiddet, vahşet, bozuk ağızlı diyalog, kötülüğe fütursuzca övgü ve kışkırtıcı bir kadın-erkek eti sömürüsünün ötesinde, adına “sinema” dediğimiz o büyüleyici dünya hiç kuşkusuz ki böylesi naif iyilik hikâyeleriyle çok daha güzel ve değerli… Ki benim de henüz ilkokula yeni başladığım yıllarda meftun olduğum bu çağdaş sanattan öncelikli beklentim yine budur; sinemanın son kertede -ruhuyla, bedeniyle, yeryüzündeki en öncelikli varlık misyonuyla- insana yararlı ve dahası “saygılı” hikâyeler anlatması…

Hollywood öylesine tuhaf ve karmaşık bir yer ki, bu devâsâ endüstri her yıl dünyanın dört bir köşesine saçtığı hastalıklı düşünceler, “insan beyninin cürufu” olarak nitelendirilebilecek türlü türlü psikopatlık tezahürlerinin yanı sıra, sayıca öncekilere göre daha az bile olsa ne yapıp edip bir biçimde kendi anti-tezini de üretmeyi başarabiliyor. Yani, bir başka deyişle, içinde “üretici” konumunda bulunan kişilerin dimağlarını onca yozlaştırıcı ve tek tipleştirici etkisine rağmen, aralardan her zaman için farklı birileri “pörtleyip”, bunlar insana, insanlığa, sevgiye ve merhamete dair değerli bir şeyler de söyleyebiliyor. Üstelik, bunu yapabilmesi için -Ken Kwapis'in bu dokunaklı filminde olduğu gibi- aynı endüstriden 40 milyon dolar gibi hiç fena sayılmayacak bütçeler de bulabiliyor. Sanırım, dengeleri koruyan bu olumlu durum “Herkesin hesabının üzerinde, bir de Yüce Allah'ın hesabı vardır” yasasının kaçınılmaz sonuçlarından biri…

1980'lerin başlarından bu yana pek çoğu büyük başarı kazanan bir sürü televizyon dizisi ve filmi yönetmiş, bunlardan “Malcolm in the Middle” ve “The Office” gibi bizde de iyi bilinen iki popüler örnekle “televizyon dünyasının Oscar'ı” sayılan Emmy ödüllerinde “en iyi yönetmen” adayı olarak gösterilmiş Kwapis (1957-Illinois, ABD), pek sıklıkla olmasa bile, yeterli para ve zamanı bulduğunda geniş perde için de çalışıyor. Yönetmenin, kalabalık bir ekiple birlikte Kuzey Kutup Bölgesi'ndeki Alaska eyaletinde, dondurucu bir soğuk altında çektiği son filmi “Büyük Mucize” ise onun aslında sinemada da vasatın üzerinde bir hikâye anlatıcısı olduğunun güncel kanıtlarından biri…

Ha, elbette ki böylesi hikâyeleri pazar sabahı Disney filmi formatında görselleştirmeyi tercih eden bir yönetmenden, sözgelimi Fransız usta Jean-Jacques Annaud'un 1988 yapımı “Ayı”sı gibi tüyler ürpertici bir vahşi doğa destanı beklemek anlamsız olacaktır. Sırf, Hollywood sistemine mensup bir sinemacı olarak içine işleyen “şablon bakış açısı” bile onun ve türdeşlerinin doğa-insan ilişkilerini daha farklı bir gözle, bambaşka bir perspektiften okumasının önünde ciddi bir engel oluşturacaktır çünkü…

Öte yandan, büyük ölçüde endüstrinin diline teslim bir yönetmen pozisyonundaki Kwapis, en azından çektiği son filmde bu handikapını elinden geldiğince kırmış ve ortaya zaman zaman neşelendiren, bolca da hüzünlendiren “gerçek” bir hikâye koymuş. Evet, gerçek… Aranızdan hatırlayanlar olacaktır, bu olay 1988 yılında gerçekten yaşanmıştı ve henüz internet diye bir iletişim aracının adının bile telaffuz edilmediği o dönemde bizler de gelişmeleri TRT televizyonundan, yazılı basındaki sınırlı yansımalarından uzaktan uzağa merakla takip etmiştik.

Film, Kuzey Kutup Bölgesi'ndeki agresif balıkçılık faaliyetleri nedeniyle nesilleri gitgide tükenmekte olan bir türün, “gri balinalar” familyasına mensup üç masum memelinin çevresinde dönüyor. O yıl oldukça çetin ceviz geçen kış nedeniyle, çok hızlı oluşmuş bir buz kütlesinin tam orta yerinde sıkışıp kalan (ki biz aç gözlü insanlar dünyanın iklim dengelerini mahvettiğimiz için Kutup bölgelerinde artık böyle şeyler bile olmuyor, tam aksine var olan bütün buzullar çok hızlı bir şekilde eriyor!) bu üç balinayı fark eden bir yerel kanal muhabiri ve Greenpeace çevre koruma örgütü gönüllüsü genç bir kız, onları kurtarabilmek için yoğun bir propaganda çabasına girişiyorlar. Tabiî, dönem bugünkü dönem değil, bölge son derece hassas, Alaska kıyılarındaki bir buzul kütlesine -masum bir yardım için bile olsa- “Rus gemisi” yanaşması Amerikan donanması için tam bir kâbus… Fakat, bu iki genç insanın, özellikle de ailenin en küçük üyesi Bum Bum (balinalara isimlerini de yine onlar veriyorlar; meşhur “Taş Devri”nden esinlenmeyle Fred, Vilma ve Bum Bum) bu sıkışmışlığa daha fazla dayanamayıp hayata vedâ ettikten sonra, kahramanlarımızın verdikleri mücadele apoletli-üniformalı kesimlerin kalplerindeki buzların da giderek erimesini sağlıyor. Böylelikle, değişik milletlerden insanlar, geriye kalan iki balinayı kurtarabilmek için dostça bir işbirliğine girişiyorlar.

“Büyük Mucize”, sinemasal açıdan devrimci bir biçimsel yenilik içermese de çocuk ve gençlik sinemasının klasik kalıpları içinde (özellikle de Disney usûlü “temiz” bir anlatıma yakın durarak) meselesini derli toplu bir şekilde anlatan, salondan dışarı çıkarken kalbinizin sizden güçsüz olana yönelik katıksız bir merhamet duygusuyla, doğa sevgisiyle dolup taşmasına yol açan son derece olumlu bir sinemasal örnek… Tek kusuru, onun da diğer bütün yararlı mesajlar içeren nitelikli filmler gibi “ticarî açıdan iyi iş yapmayacağı” varsayılarak, ülkemize çok az sayıda (yalnızca 9) kopyayla getirilmiş olması… Ki aynı musibet, iki hafta önce Amerikan bağımsız sinemasının son dönemdeki en kalburüstü örneklerinden biri olan “Sığınak”ın da başına gelmişti. Fakat, neylersiniz ki böylesi filmleri Türkiye'ye az sayıda kopyayla getirenler çoğu kez haklı çıkıyorlar. Nitekim, güzel ülkemin seçkin sinemaseverleri, 30'a yakın ödüle sahip muazzam bir psikolojik drama olan “Sığınak”ı da yaklaşık 6000 bilet kestirerek uğurladılar salonlardan…

Olsun, siz yine de inat edin, en azından büyük kentlerden birinde oturuyorsanız söz konusu avantajı kullanarak bu yürek ısıtan hikâyeyi onlarla da paylaşmak üzere çoluk çocuğunuzu mutlaka götürün.

* * *

YENİ ŞAFAK SİNEMA SAYFASI / YILDIZ PUANLAMA TABLOSU

* * * *

(4 Yıldız) Sinemanın sanat kimliğini pekiştiren gerçek bir başyapıt… Kaçırmanız gerçekten de yazık olur.

* * * 1/2

(3,5 Yıldız) Oldukça başarılı bir film. Şartlarınızı zorlamak pahasına mutlaka görmelisiniz.

* * *

(3 Yıldız) Çoğu bölümüyle sanatsal bir derinlik ve lezzet yakalayabilen, kayıtsız kalınmayacak bir film. Ömrünüzden bir kaç saati vermeye değer…

* * 1/2

(2,5 Yıldız) Bazı bölümlerinde iyi bir filmin kalite standartlarına erişmeyi başarabiliyor; fakat bir bütün olarak bakıldığında ise sorunlu ve tam olmamış.

* *

(2 Yıldız) Hiç bir sanatsal değeri ve akılda kalıcılığı yok. Yalnızca zaman öldürmek için tüketilebilir. Ki zamanınıza önem verdiğimiz için bunu da pek önermiyoruz.

* 1/2

(1,5 Yıldız) Kötü bir film ve neden çekildiğini anlamak zor… Görmemeniz yararınıza olacaktır.

*

(1 Yıldız) Sinema sanatı adına utanç verici bir gösteri… Arkanıza bakmadan kaçın, sevdiklerinizi de uzak tutun!