Ne kadar direnirsen diren; 'aşk' insanı er ya da geç paketler!

Daha ziyade gençlik dizilerinin yapımcısı olarak tanınan Will Gluck, genç kuşağın idolü konumundaki iki yıldız oyuncuya sırtını yaslayarak yönettiği üçüncü uzun metrajlı çalışması 'Arkadaştan Öte'de, duygusallıktan bütünüyle arındırılmış, salt karşılıklı ten istismarına dayalı yoz bir ilişkiyi bizlere ballandıra ballandıra, yolu boyunca bin tane çam devirerek anlattıktan sonra, son düzlükte dümeni yine 'aşk'tan yana kırarak durumu bir nebze olsun toparlamayı başarıyor.

Ali Murat Güven Yeni Şafak
Ne kadar direnirsen diren; 'aşk' insanı er ya da g
alimuratg@yahoo.com

ARKADAŞTAN ÖTE (Friends with Benefits)

Yapım Yılı ve Ülkesi: 2011, ABD yapımı

Türü ve Süresi: Romantik Komedi / 89 dakika

Tahmini Yapım Bütçesi: 35.000.000 Amerikan Doları

Gösterim Formatı: 35 mm standart sinema filmi

Perdedeki Resim Formatı: 2.35:1 (Genişperde-Widescreen)

Ülkemizde Gösterime Sunulan Kopya Sayısı: 74

Yönetmen: Will Gluck

Senaryo Ekibi: (Hikâye) Harley Peyton, Keith Merryman, David A. Newman / (Senaryolaştırma) Will Gluck, Keith Merryman, David A. Newman

Görüntü Yönetmeni: Michael Grady

Müzik Yapımcısı: Wende Crowley

Kurgucu: Tia Nolan

Yapım Tasarımcısı: Marcia Hinds

Sanat Yönetmeni: Bo Johnson

Set Dekoratörleri: Cindy Coburn, Alyssa Winter

Kostüm Tasarımcısı: Renee Ehrlich Kalfuss

Makyaj Tasarım Ekibi Şefi: Michelle Vittone

Saç Tasarım Ekibi Şefi: Adruitha Lee

Oyuncular: Mila Kunis (Jamie), Justin Timberlake (Dylan), Patricia Clarkson (Lorna), Jenna Elfman (Annie), Bryan Greenberg (Parker), Richard Jenkins (Harper), Woody Harrelson (Tommy), Nolan Gould (Sam), Andy Samberg (Quincy), Shaun White (Kendisi)

İthalatçı Şirket: Warner Bros.

Dağıtıcı Şirket: Warner Bros.

İçerik Uyarıları: Başından sonuna dek bir çok sahnesinde yüzeysel ya da orta düzeyde cinsellik/çıplaklık yer aldığından, yanı sıra bir çok da argo diyalog ve alkol-sigara tüketilen sahne içerdiğinden dolayı, 18 yaşından küçük izleyiciler için uygun bir yapım değildir.

Ailece izlenebilir mi? / HAYIR / 18+

Resmî İnternet Sitesi ve Fragmanı: www.fwb-movie.com

Yeni Şafak-Sinema Yıldız Puanı: * * (4 üzerinden 2 yıldız)

:::::::::::::::::::::::::::::

FİLMİN KONUSU: Yakışıklı Dylan ve albenili Jamie, geçmişte yaşadıkları onca başarısız aşk tecrübesinden sonra, evlenip barklanmayı artık akıllarından bile geçirmeyen iki akrandır. New York'taki “Beyaz Elma” adlı bir reklâm ajansında insan kaynakları yöneticisi olarak çalışan “yetenek avcısı” Jamie, içine dişiliğini de bolca karıştırdığı özel becerilerini kullanarak, Los Angeles merkezli sanat yönetmeni Dylan'ı şirketine transfer olup kendileri için çalışması için iknâ eder. Genç adamın New York'a taşınmasıyla sonuçlanan bu başarılı transferin hemen ardından da kahramanlarımız arasında, aşktan bütünüyle arındırılmış, yalnızca vur patlasın çal oynasın eğlenceye ve tensel hazza dayalı bir ilişki başlar. Çünkü, her ikisi de adına “âşık olmak” denilen duygunun ancak Hollywood'un romantik komedilerinde var olmayı sürdüren kocaman bir yalan olduğuna inanmaktadırlar. Bundan dolayı, nefes alıp vermeye devam ettikçe birbirlerinin iş hayatındaki statüleri ve bolca da cinselliklerinden istifade etmeyle bakacaklardır.

Pekiyi, içinde gerçek anlamda insan sıcaklığı bulunmayan böylesine mekanik bir ilişki, taraflara aradıkları mutluluğu, iç huzurunu getirebilecek midir? Arkadaşlıklarına, ulvî duygulara kesinlikle yer vermeyen hayvanî bir cinsellik katarlarsa, birini "arkadaştan daha fazlası" olarak görmeye başlamanın doğurduğu o mâlûm sıkıntılardan kaçabilecekler midir? İlişkileri derinleştikçe, bu sorunun cevabı da belirsizleşmeye başlar.

:::::::::::::::::::::::::::::

Bugüne kadar sinema sayfamızda düzinelerce benzerini tanıttığım, karanlık salonlara da neredeyse her hafta yepyeni bir örneği konuk olan “Arkadaştan Öte” gibi filmlerin, izleyicilerine sundukları yığınla olumsuz (dahası, fena hâlde antipatik!) davranış örneğine rağmen, yine de sevdiğim bir tarafları var. Bizlere, ortalama 90-100 dakikalık süreleri boyunca, Batı insanını -artık hiç bir dermanı olmamacasına- esir etmiş durumdaki o "vahşi bireyselleşme"yi, "sırf haz peşinde koşarak yaşama" tutkusunun her türlü tezahürünü ballandıra ballandıra sergiledikten sonra, böylesi netameli romantik komedilerin senaristleri hikâyelerini kemâle erdirirken birden çark ediyor ve salonları dolduran kalabalıklara şu sözlerle veda ediyor:

“Yahu, siz bakmayın bizim böyle tek gecelik ilişkileri habire yüceltip durduğumuza… Aslında, bizler de adına 'aşk' denilen tılsıma sonuna kadar inanan insanlarız. Bu gösterdiğimiz şeyler çok kötü birer hayat tarzı; siz en iyisi tez zamanda sevebileceğiniz birini bulup evlenin. Hayatta doğru olan da bu…”

“Romantik komedi” janrına hizmet veren senaristler ve yönetmenlerin pek çoğu filmlerinin kapanış yorumunda bu yaklaşımı sergiliyor sergilemesine; fakat hikâyelerine yapıcı bir son nokta koyana kadar bizlere “bir kamyon dolusu keçiboynuzu” çiğnetmeyi de ihmâl etmiyorlar. Pekiyi, filmin final çeyreğine saklanmış olan o bir parmak balı tadabilmek için bu kadar çok keçiboynuzu kütüğü gevelenmeye gerçekten de değer mi?

Doğrusunu isterseniz, işiniz “sinema yazarlığı” ya da “film denetçiliği” falan değilse, kesinlikle değmez. Çünkü, dünyanın dört bir köşesindeki bir çok sosyal psikoloji araştırması gösteriyor ki gençlik, özelikle de “akım” dediğinizde lafınızı “…okum” şeklinde anlamayı alışkanlık hâline getirmiş olan günümüzün GDO'lu gençliği, sizin beyazperdede aslında son kertede kınamak amacıyla uzun uzadıya betimlediğiniz bir anti-kahramanı, içinde bir sürü pozitif karakterin de yer aldığı bir hikâyenin içinden cımbızla çekip, onu kendisinin hayat rehberine dönüştürebiliyor! Dolayısıyla, siz istediğiniz kadar “Ben aslında şunu demeye çalışmıştım” diye feryat edin, karizmasıyla gençliği kolaylıkla baştan çıkartabilen negatif bir kişilik bir süre sonra anti-kahraman olmaktan çıkıp düpedüz geniş kitlelerin kahramanı, idolü konumuna yükselebiliyor. Çünkü, “kötünün ve kötülüğün ne menem bir şey olduğunu kitlelere gösterebilmek” adına sergilenen, bu yapılırken ölçüsü giderek kaçırılan bir kötülük teşhiri, ayırt etme yetenekleri henüz istenilen ölçüde gelişmemiş genç dimağlarda tam ters yönde bir sonucun da meyvelerini rahatlıkla verebilmekte…

O yüzden, istikbal vaad eden sanat yönetmeni Dylan ile ona kancayı takmış olan personel yöneticisi Jamie arasındaki ayarı bozuk ilişki de, son yıllarda beyazperdeye yansıyan benzer formattaki pek çok romantik komedi gibi kolayca eğilip bükülmeye, yanlış tarafından okunmaya pek açık… “Dünyada aşk ve evlilik diye bir şey yoktur, Herkesin kendi bedeninden ve o bedenin haz ihtiyacının doyurulmasından sorumlu olduğu kara bir düzende, bu yöndeki ihtiyaçlarını giderirken yolunun üzerine çıkan ahlâk, sadâkat, öte âlem korkusu gibi arkaik kavramlara asla yüz vermeyeceksin!” diyerek yola çıkan bir filmin bu ilk aşama mesajını, özellikle de 40 yıl boyunca tek kişiyle evli olmayı ve ona pürüzsüz bir şekilde sâdık kalmayı aklı hiç kesmeyen bir gençlik kitlesine ayartıcı bir format içinde 40 kez tekrarlarsan, bitiş jeneriğinin akmasına beş kala girişeceğin her türlü toparlama çabası da beyhude olacak ve kınanmak istenen o davranış kitlelere giderek mâkûl gelmeye başlayacaktır.

Bunu bilmekle beraber, 90 dakikada tüketilip 9 dakikada da unutulmaya mahkûm olan “Arkadaştan Öte” gibi kafası aşk konusunda hafiften karışık Amerikan filmlerine -her şeye rağmen- belli ölçüde desteğim sürüyor ve sürecek. Çünkü, olanca yüzeyselliği, hatta zaman zaman da rahatsız edici erotik cür'etine karşılık, Amerikan sineması aşkı ele aldığı yapımlarda onun gerçek değerini teslim etmede kıta Avrupa'sına, özellikle de jakoben laikliğin, kaskatı bir bireyciliğin, dinsel inanç karşıtlığının, kişinin "uçkur"unu "evrenin merkezi" olarak gören kepaze bir hazcılığın Fransa gibi aşmış (!) ülkelere göre yine de büyük ölçüde muhafazakâr kalıyor. Başkenti -sözümona- “romantizmin kalesi” olan bu ülkeden, “aşk” ve “sadâkat”i samimiyetle koruyup kollayan o kadar az sayıda film geliyor ki, onların karşısında ortalama bir Hollywood romantik komedisi âdetâ yaşlı rahiplerden oluşan bir konsey tarafından çekilmiş gibi görünüyor gözlerime!

Benim sinemadaki asıl korkum, kahramanlarını önce vahşi içgüdülerinin tutsağı yaparak bol bol azdıran ve bunu da beyazperdede geniş geniş sergileyen, ancak aynı kahramanların yüreğine “aşk acısı” düştükten sonra “Şaka şaka! İşin doğrusu başka” diyen bu gibi “eh işte” kıvamındaki filmlerin bile soyunun gün gelip tükenecek olması… İşte o zaman, "romantik sinema" diye birşey kalmadığı gibi, dünya da bugünkünden çok daha çekilmez bir yer olacak.

Bu yüzden, tıpkı hayatın kendi döngüsü içinde olduğu gibi, sanatın her dalında da aşkı yüceltecek sanatçıların her ne surette olursa olsun çıkmaya devam etmesi gerekiyor.

* * *

YENİ ŞAFAK SİNEMA SAYFASI / YILDIZ PUANLAMA TABLOSU

* * * *

(4 Yıldız) Sinemanın sanat kimliğini pekiştiren gerçek bir başyapıt… Kaçırmanız gerçekten de yazık olur.

* * * 1/2

(3,5 Yıldız) Oldukça başarılı bir film. Şartlarınızı zorlamak pahasına mutlaka görmelisiniz.

* * *

(3 Yıldız) Çoğu bölümüyle sanatsal bir derinlik ve lezzet yakalayabilen, kayıtsız kalınmayacak bir film. Ömrünüzden bir kaç saati vermeye değer…

* * 1/2

(2,5 Yıldız) Bazı bölümlerinde iyi bir filmin kalite standartlarına erişmeyi başarabiliyor; fakat bir bütün olarak bakıldığında ise sorunlu ve tam olmamış.

* *

(2 Yıldız) Hiç bir sanatsal değeri ve akılda kalıcılığı yok. Yalnızca zaman öldürmek için tüketilebilir. Ki zamanınıza önem verdiğimiz için bunu da pek önermiyoruz.

* 1/2

(1,5 Yıldız) Kötü bir film ve neden çekildiğini anlamak zor… Görmemeniz yararınıza olacaktır.

*

(1 Yıldız) Sinema sanatı adına utanç verici bir gösteri… Arkanıza bakmadan kaçın, sevdiklerinizi de uzak tutun!