YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Ah şu kamuoyu araştırmaları olmasa...

Bu ifade tarzını biliyoruz. Buna genellikle "Ne iyi idare ederdik" sözü eklenir... Okullar olmasa milli eğitim, geçinme derdi olmasa ekonomi, otomobiller olmasa trafik ne iyi idare edilir...

Bu ifadenin arkasında genellikle, "yönetim zaafı"na işaret edilir.

Buradan yola çıkarak bir de "Ah şu kamuoyu araştırmaları olmasa, ah şu seçimler olmasa..." söylemi geliştirilebilir.... ve peşine "memleket hesapsız kitapsız, keyfemayeşa ne güzel yönetilir, yaptığınız ne güzel yanınıza kar kalır" hükmü eklenir...

Ne var ki demokrasi bu değil. Demokrasinin bir ayağında halkın denetimi var ve bu ya seçimlerle ya kamuoyu araştırmaları ile ortaya çıkar.

Bu açıdan bakınca "28 Şubat mantığı" ile kamuoyu araştırmalarının ya da seçimlerin arasının hiç iyi olmadığını söyleyebiliriz.

Polar Araştırma ve Strateji Geliştirme Şirketi'nin 21 ilde yaptığı araştırma sonuçları medyaya yansıdı. Halkın "Türkiye'nin sorunları"na ilişkin sıralaması şöyle:

Birinci sırada ekonomi, enflasyon, işsizlik var. Oran yüzde 39.7

İkinci sırayı mafya ve çeteler almış: Yüzde 18.3

Üçüncü sırada yüzde 12.4 ile siyasi istikrarsızlık geliyor.

Trafik hemen altında: Yüzde 11.4

İnsan Hakları ve Demokrasi yüzde 9.2 ile onu takip ediyor:

İlk beş sıra böyle belirleniyor halkın gündeminde. Halkın yüzde 10'una yakın kısmının eğilimini veriyor bu rakamlar. Sonra birden yüzdeler düşüyor. Hani bizim tanıdık konu, MGK'nın bir numaralı iç tehdidi, hükümetin Meclis'ten kaçırarak, Cumhurbaşkanını kapana kıstırıp, devlet krizini göze alarak gündeme taşımak istediği "irtica tehdidi", halkın sadece yüzde 3.4'üne göre sorun değeri taşıyor. Eğitim de bu düzeylerde, ama bunu anlamak mümkün, belki de halk, enflasyon, işsizlik derdinden çocuklarının eğitimini düşünmeye fırsat bulamıyor. Terör ise yüzde 2.5 ile en alt sırada.

"28 Şubat"ın Türkiye gündemine taşıdığı öncelikleri dikkate aldığımızda bu sonuçları nasıl yorumlamak gerekir?

-MGK'nın yaptığı "iç tehdit değerlendirmesi" nin geçen 3.5 yıllık süreçte, devletin tüm birimlerinin konsantre olmasına, halkı etkilemek için medyayı da kullanarak yürütülen bütün psikolojik yönlendirme çalışmalarına rağmen halkın gündemine büyük oranda yerleşmediğini gösteriyor.

-MGK'nin son üç buçuk yıldır sürekli ana gündem maddesini oluşturan bir hadise, halkın sadece yüzde 3.4'ünü ilgilendiriyor veya sadece bu kadarını etkilemiş durumda. Demek ki MGK bütün vasıtaları kullansa da halk nezdinde bir gündem oluşturamıyor. Bu, MGK'nın devletin bir güvenlik kurumu olarak işlevini yaralayan bir hadise... Ya yarın başka ve daha gerçek bir tehdit değerlendirmesinde benzeri bir etkileme zaafı yaşanırsa...

-Halkın yüzde 3.4'ü irtica sorununu önemsiyor. Geriye kalanı için irtica sorun değil. Bu durum, aynı zamanda toplumsal bir ayrışmayı da ortaya çıkarıyor. Polar'ın araştırması, son üç buçuk yıldır yaşanan "irtica ile mücadele" sürecinin, toplumda hangi oranda bir rahatsızlık doğurduğunu ölçseydi, belki "irtica sorunu"nu önemseyen yüzde 3.4'e karşılık hangi oranda bir toplumsal rahatsızlık oluştuğunu görmek de mümkün olabilirdi. Bunu belki son KHK krizinde MGK çizgisinde yürüyen hükümete karşılık, Cumhurbaşkanı'nın yüzde 91'lere varan halk desteğine kavuşmasında görebiliriz. Ya da, halkın nabzını önemli ölçüde yansıtan Parlamentonun DSP grubunun bir kısmı dahil, KHK konusunda hükümet karşısında olumsuz tavır sahibi oluşunda... Burada ortaya çıkan soru şu: MGK gibi bir kurum, nasıl bir saikle, halkın eğilimleriyle böylesine ters düşebilir?

-Burada belki bir de, "irtica sorunu"nu önemseyen yüzde 3.4'lük toplum kesiminin ideolojik karakteri üzerinde düşünmek gerekecektir. Acaba hangi toplum kesimi, ekonomiyi, enflasyonu, işsizliği, çete ve mafya gerçeğini, siyasi istikrarsızlığı ve trafik terörünü atlayıp da, MGK ile paralel olarak, birinci öncelik içinde "irtica"diye bir hayati sorun bulunduğunu düşünüyor? Acaba "yukarda sayılan sorunlar"dan hiçbirinden etkilenmeyen bir toplum kesiminin yüzde 3.4 içinde yer aldığını düşünebilir miyiz? Ve acaba bu yüzdelik kesimle, Türkiye'nin ekonomik açıdan kaymağını kontrol eden yüzdelik arasında bir yakınlık var mıdır? Bir insan neden ülke ekonomik bir dar boğazdan geçerken ekonomiyi değil de, "irtica"yı önemser? "İrtica suçlaması" ile toplumun İslam kimliği arasında yer yer tedahüller (içiçe girmeler) olduğuna göre "irtica suçlaması" ile yalın İslam karşıtlığı arasında bir bağ var mıdır? Yani birilerinin "İslam karşıtlığı", MGK'nın "irtica tehdidi" ile buluşmuş olamaz mı?

-Eminim ki bu tür kamuoyu araştırmaları ve parlamentoya yansıyan halk oyunun MGK çizgisi ile birebir bütünleşmeyen tavrı, en azından bazı çevreleri kızdırıyordur. Halkın gerçekleri göremediği,yeterince bilinçli olmadığı, halkın kendi çıkarlarını öne aldığı gibi bir değerlendirme oluşuyordur belki de... Oysa bir özeleştiri de yapılabilirdi. Yani "neden halkla bizim gündemimiz böylesine farklılık arz ediyor?" diye bir soru sorulabilirdi... "Neden halktan böylesine farklı düşünüyoruz?" diye veyahut da... Bizce, bugün de bu anlamda bir özeleştiri zarureti var.


29 AĞUSTOS 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Ahmet Taşgetiren

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...