Türkiye'nin birikimi... | ||
|
Güney Kıbrıs'a 3 milyon turist niye gider?
Geçen hafta bir seminer nedeniyle Güney Kıbrıs'taydım. Hani Türkiye'nin, 'Kıbrıs Rum yönetimi' dediği, ama bütün dünyanın, Kıbrıs Cumhuriyeti olarak adlandırdığı 500 bin nüfuslu o küçük coğrafyada... Türkiye'nin 1974 müdahalesinden sonra neredeyse bütün turistik tesisileri kuzeyde kalan Kıbrıs Rumları bu yıl 3 milyon turisti ağarlamaya hazırlanıyor.
Türkiye'ye geçen yıl gelen turist sayısının 7-8 milyonda kaldığı düşünülürse bunun anlamı daha iyi anlaşılıyor. Belki de dünyanın ikiye bölünmüş son kentlerinden biri olan Lefkoşa'nın kuzeyine, yani Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne bu sezon üçüncü ülkelerden gelmesi beklenen turist sayısı ise sadece 80 bin. Bu bilgileri, her sabah kuzeyden gelen Türk gazetelerinden öğreniyorum. Sınırlar, iletişimi engellemiyor. Her iki kesimin gazeteleri sabah erkenden, sınırı ayıran 'Yeşil Hat' üzerinde Birleşmiş Milletler görevlilerinin gözetiminde değiştiriliyor. Böylece, siyasi koşullar şimdilik insanların adada serbestçe dolaşımını engelliyorsa da haberin dolaşmasına mani olunamıyor. Zaten habere, bilgiye, baskıyla, zorla sınır ve engel koyacağını zanneden kaç yönetim kaldı artık dünyada? Kıbrıs'ta herkes antenini yerleştirip tabii istediği televizyonu da seyrediyor. Ben de her sabah, Kuzey'in gazeteleri ile beraber Türkiye'nin gazetelerini okudum ve hem kuzeyin hem de Türkiye'nin televizyonlarını izledim. Kuzey'den gelen gazetelerin birinde, KKTC Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Mustafa Akıncı'nın bir demeci vardı. Akıncı, Rum tarafına turizmde işbirliği çağrısı yaparak, Ada'da hiç olmazsa turistlerin serbestçe dolaşmasını öneriyordu. Bakan'a göre Ada, sadece Rumlar'ın değildi ve turistler Ada'nın her iki yanında da konaklayabilmeliydi. Tabii turistler için serbest dolaşım isteyen Kıbrıslı yönetici, nedense aynı 'Ada gerçeklerinin' Kıbrıslı Türk ve Rumlar'ın serbestçe dolaşımını engellediğini söylemekten de geri kalmıyordu. Rum tarafı açısından baktığımızda ise KKTC denilen Kuzey, 'işgal edilmiş topraklar'dı. Kıbrıs'ın yasal cumhuriyeti, Türkler'in 1974 harekatından sonra kuzeyde toplanıp KKTC'yi kurması nedeniyle Rumlar tarafından temsil ediliyor. Türkiye bu Kıbrıs devletini tanımıyor. Dünya nezdinde de KKTC resmen tanınmıyor ve kuzeye ekonomik ve siyasi ambargo uygulanırken güney, normal bir ülke sıfatıyla gelişmesini sürdürüyor ve Avrupa Birliği'ne girmeye hazırlanıyor. İşin siyasi boyutu ve Kıbrıs sorunundaki son gelişmelerin Rum kesiminden nasıl göründüğüne ilişkin değerlendirmeleri bir başka yazıya bırakıp bu turizm konusuna dönmek istiyorum. Türkiye'nin resmen tanımadığı halde bütün dünyanın Kıbrıs'ın meşru temsilcisi olarak saydığı Güney Kıbrıs adeta bir refah toplumu. Kişi başına düşen ulusal gelir 15 bin doların üzerinde. Yıllık enflasyon yüzde üç civarında. İşsizlik neredeyse sıfıra yaklaşmış durumda. Kentler, kasabalar hatta köyler Avrupa görünümünde. Küçücük adayı boydan boya kateden oto yollar inşa edilmiş. İnsanların Yunanistan'dan bir beklentileri yok. Hatta ekonomik olarak Yunanistan'dan daha iyi durumdalar. 1974 harekatından sonra kapanan Lefkosa Havaalanın'nın yerine Larnaka'da yapılan havalimanı vızır vızır çalışıyor. Avrupa ve Ortadoğu'nun çeşitli bölgelerinden gelen uçaklardan daha mevsim başlamadığı halde binlerce turist iniyor.
Oysa her iki kesimde de insanlar birbirleriyle görüşmek, alışveriş yapmak istiyor. Çözüm istiyor. KKTC yöneticileri ise geçmişten dem vurarak korku politikalari izliyor.
kduzgoren@yenisafak.com
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|