YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

 

 

Kül tablasının öyküsü

 
İllâ da bir kül tablasının öyküsünü yazacağım diye tutturursak, sanıyorum, ancak satirik bir öykü tekniğine müracaat etmek zorunda kalırız.

 

Çehov, bir kül tablasından bile bir öykü çıkartabileceğini söylemişti. Kül tablasından öykü çıkartmak mümkündür, fakat bir kül tablasının öyküsünü yazmak imkânsızdır. Kül tablasının öyküsünü yazma teşebbüsü, her defasında, ondan bir öykü çıkartmaya dönüşür. Kül tablasının, kül tablası oluncaya değin geçirdiği endüstriyel sürecin onun üzerine yazılmış bir öykü olmadığını, ancak onun nasıl meydana getirilmiş olduğu üzerine bir açıklama olduğunu biliyoruz.

Bir kül tablasının elden ele değişmesi, acaba onun öyküsü mü sayılır? Yoksa kül tablası dolayımında bazı insanların öyküsü mü? Matmazel Noralya'nın Koltuğu, bir koltuğun öyküsü mü, yoksa Matmazel Noralya'nın öyküsü mü?

Ama illâ da bir kül tablasının öyküsünü yazacağım diye tutturursak, sanıyorum, ancak satirik bir öykü tekniğine müracaat etmek zorunda kalırız. Swift'in Guliver'in Gazileri adındaki romanında canlandırdığı cüceler ve devler gibi. Veya Orwell'in Hayvan Çiftliği adındaki satirik romanındaki hayvanlar gibi. Bu romandaki hayvanlr insanbiçimci yaklaşımla canlandırılmışlardır; hayvanların konuşması, insanca duygular taşıması ve sair durumlar, söylemek bile lüzumsuz, yalnızca insana telmihte bulunmak için kullanılmıştır.

Evet, illâ da bir kül tablasının öyküsünü yazacağım diye tutturan birisinin de, eninde sonunda yapabileceği şey bundan ibarettir: kül tablasına insan biçimci yaklaşımla eğilmek, ona insanmış gibi muamelede bulunmak.. Ama bu durumda da, kül tablası, kül tablası olmaktan çıkar. Kül tablası, böyle bir öyküde, yalnızca metoforik bir işlev yüklenmiş olur.

London'ın bazı romanlarında anlatılan kurtlara, köpeklere dair öyküler, ancak o köpeklerle insanların ilişkisi açısından anlam taşır, yoksa köpeğin ya da kurdun, bir başına bir hayvan olarak bir öyküsünün bulunması imkânsız bir şeydir.

Demek ki, nesnenin ya da hayvanın öyküsünün olamayacağını, olmayan bir öykünün de zaten yazılamayacağını söylüyoruz. Öyküsü olmak, burada, tarih olmakla, o da değişmeyle ve evrilebilmeyle eşanlam taşıyor. Oysa bir nesne veya hayvan, neyse o olarak kalır. Neyse o olarak kalan bir şeyin de öyküsü olmaz. Ama teorik olarak, yalnızca bilinç olarak yaşayan, yani elleri, kolları olmayan, dolayısıyla kendiliğinden hareket edemeyen ama bilinç taşıyan bir insanın öyküsü her zaman mümkündür. Bilinci olmak, bilinç düzeyinde bir hareketi, değişmeyi tazammun eder. Bir baştan bilinçle (düşünme biçimiyle) insanın dış dünyaya müdahalesi ve onu değiştirmesi de söz konusudur. Bütün bunlar da, öykünün imkânlılık sınırı içine girer. Oysa bilinçten yoksun bulunan bir nesnenin ve bir hayvanın, duran ve durağan bir şey olarak bir öyküsü yoktur.


26 Mart 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Rasim Özdenören

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...