YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Öykü yazarları simit mi satmalı?

Aşağıda okuyacağınız satırları, hem Hece dergisinin Mayıs sayısında - bende müstear isim izlenimi bırakan- Büşra Miraç'ın "Mor Mürekkep" kitabına dair kaleme aldığı yazıda yer alan öykücülerin niçin köşe yazıları yazdığını anlamakta zorlandığını söyleyen yazısına bir cevap, hem de öykücülerin ne şartlarda öykü yazdıklarının anlaşılmasına bir katkı olur ümidiyle kaleme alıyorum.

Son yıllarda öykülerle, öykü okuyucularının bir heyecan halesinde buluşmaları şüphesiz en fazla öykü yazarlarına şevk veriyor. Özellikle Müslüman kesimde on, onbeş yıl önce öykü yazmak sıradan ve sudan bir iş sayılırken bugün yazarlardan öyküye daha öncelikle yer vermesini isteyen yazıların kaleme alınıyor oluşu bu heyecan damarıyla yakından alâkalı. Ne var ki öykü okuyucularının şevk ve samimiyetleri öykü yazarlarına sadece öykü yazacak bir "konfor" sunamıyor.

Geçtiğimiz yaz Viyana'da yaşayan, "Ve: Blues" adlı romanın müellifi olan Ercüment Aykaç ile konuşurken sadece roman yazmanın konforuna şahit oldum. Çünkü Ercüment bey Viyana'nın neden sanatın beşiği olduğunu anlamamı kolaylaştıran bir sanat desteğinden bahsetti. Viyana'da yazar kaleme almak istediği eseri projelendirerek muhatabı olan kuruluşa sunuyor. Projede eserin niteliği, niceliği ve ne kadar sürede bitirileceğini bildiren izahlar var. Projenin olumlu cevap alması demek sizin o eseri meydana getireceğiniz zaman içinde ortalama standartta bir hayat tarzını devam ettirmenize yetecek burs almanız anlamına geliyor.

Bu şartların Türkiye'de de olması halinde Büşra Miraç'ın yazdıklarını haklı bulabilirdik. Çünkü o, "Her yazının, yazarda ayrı bir serüveni var. Ona müdahalenin anlamı yok. Ama 'ürün' dışı yazıların öykücüleri çeken nasıl bir ışıltısı, nasıl bir cazibesi var anlamak zor. Bu kitapta acaba kaç Nazan Bekiroğlu öyküsü yitip gitti? Tabi tüm bu sözler gazetelerde köşe yazıları yazan diğer öykücüler için de geçerli. Rasim Özdenören için de, Mustafa Kutlu için de, Fatma Karabıyık Barbarosoğlu için de. Çünkü köşe yazarlığı söyleyeceği şeylerini bitirmiş insanların işi gibi sanki. Sadece ömürlerinin sonlarında yapacakları iş gibi. Yazdıkları ürünlerin, öykülerin anlaşılmasını kolaylaştırmak için okura ipuçları verecekleri, anılarını anlatacakları bir yer gibi. Ama pekçok değerli öykücü, daha işin başında bakıyorsunuz bir köşeden size gülümsüyor. Oysa bir öykü karşısında bir köşe yazısı nedir ki?" diyor.

Büşra Miraç'ın satırları şüphesiz yediklerini, içtiklerini gezip gördüklerini anlatanlar için; ya da "siyasi yazılarını" yirmi yıl önce yazdıklarının ikizi, üçüzü, beşizi olarak sürdürenler için doğru. Fakat o köşelerin sahipleri zaten öykü yazmadığına göre "bir öykü karşısında, bir köşe yazısı nedir ki?" hükmü medyanın herşeyi silip süpüren ele aldığı her konuyu posa haline getiren tavrına hiç olmazsa kendi köşelerinin hacmi kadar karşı duran öykücü-yazarlara yapılmış haksızlık değil mi?

Türkiye'de edebiyat ile meşgûl olabilmeniz için ona ayıracağınız vakti önce başka bir yoldan satın almak zorundasınız. 9-17 mesaisi ile bağlı olduğunuz bir işiniz, babadan kalma bir ticarethaneniz yoksa; ya da bu satırların yazarı gibi işinizi yapmanızı engelleyen kanunlar, yasaklar tüzükler varsa geriye edebiyata ram olmanızı sağlayacak tek bir şey kalıyor: Kalem. Siyaset yazıları yazdığınızda kazandığınızın, kültür sanat sayfasında yazdığınızdan en az üç kat daha fazla olacağını bildiğiniz halde siz bu sayfada yazmaya devam ediyorsanız "duruşunuz" neden edebiyatın hanesine yazılmaz?

Büşra Miraç bilsin ki, bu satırların yazarı öyküsünü öldürmek pahasına değil, öyküsüne ayırabilecek zamanı satın almak için yazıyor. Yazdıklarının karşılığı ortalama hayat standartını sağlamaktan çok uzak. Hani derviş "Gül alırlar gül satarlar" diyor ya, bizde köşe yazısı yazıp karşılığında öykü yazacağımız azamanı satın alıyoruz. Öyküden terazi tutan yoksa bunun vebali kimin boynuna?


19 Mayıs 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...