YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

 

 

Durdurun dünyayı.. Yorulanlar var!..

Herşeyin bir tarifi vardır ya.. Mesela "enflasyon"u nasıl tanımlarsınız?..

Şöyle olabilir:

-Geçen yıl lokantada garsona hesap olarak ödediğiniz miktar parayı, bu yıl bahşiş olarak verdiğinizde, garson size teşekkür etmiyorsa, anlayın ki enflasyon vardır..

"Olur mu böyle şey" demeyin..

1970'li yılların sonunda, bir tanıdığımız, bulunduğu üst derece kamu görevinden emekli olmuştu.. Eline geçen emeklilik tazminatı ile, bir apartman katı satın almayı planlıyordu..

Fakat, bu tanıdığımız çok kararsızdı..

Bu kat arama işini o kadar uzun tuttu ki, ertesi yıl, elindeki para ile sadece bir buzdolabı ve bir çamaşır makinası alabildi..

Böyle tanımlamalarla, yaşadığınız olayları daha iyi anlarsınız..

Mesela "yaşlılık" nasıl tanımlanabilir?

Şöyle anlatabilir miyiz?

-İnsan yaşlandıkça, dinlenme süresi, yorulma süresinden daha uzun sürer..

Tabiî bazıları, yaşlandıklarını pek kabul etmez.. Dinlenmeye dönük planlar yapacak yerde, "şu gençlerin önünü nasıl keseyim" diye projeler üreten yaşlıları, siyasette de görmüyor muyuz?

Böyle hikâyeler vardır..

Evliliklerinin 50'nci yıldönümünde, altın yıldönümlerini kutlayan çift, balayı yaptıkları otele gitmişler..

Kadın gece tutturmuş..

-Herşey 50 yıl önceki gibi olsun.. Beni o gece olduğu gibi ısır!..

Adam sinirlenmiş.. Söylenmiş..

-Saçmalama hanım.. Uyumaya çalışıyorum..

Kadın ısrar edip, "ısır beni" diye tutturunca, adam çaresiz açmış gözünü..

-Peki madem ısrar ediyorsun, ısıracağım seni.. Ama önce, şu başucundaki bardağı uzat bana.. İçinden takma dişlerimi almalıyım, demiş..

Doğru olan, gerçeği kabul etmektir..

Gençken "şekerim" dediğiniz zaman, sevginizi seslendirirsiniz.. Yaşlanınca "Şekerim" derseniz, arkasından, diabetik olmanın problemlerini sıralamaya başlarsınız..

Bir de, mesleklerinde yaşlanmaya dayalı olarak ilerlemiş kişilerin, o meslekteki gençleri, gereksiz yere sıkıştırması olayı var..

Üst rütbeli bir Amerikalı deniz subayı, genç bir teğmeni imtihan ediyormuş.. O soruyor, genç subay cevaplıyormuş..

-Gemidesin.. Fırtına çıktı.. Ne yaparsın?

-Hemen demir atarım..

-Bir fırtına daha çıktı o anda.. Ne yaparsın?

-Bir demir daha atarım..

-Peki o anda üçüncü bir fırtına patlarsa ne yaparsın?

-Bir demir daha atarım..

-Oğlum.. Bu kadar çok demiri nereden bulacaksın?

-Sizin fırtınaları bulduğunuz yerden bulacağım komutanım!

Şimdi internet, böyle fıkraları bulmaya da yarıyor.. "allworld.net" diye bir sitede, her gün böyle bir fıkra sunuyorlar izleyicilere..

Fransız kökenli fıkralar, hep evlilikteki sadakatsizlikler üzerine..

İki örnek vereyim..

Kadının bebeğini gören komşusu,

-Tıpkı babasına benziyor, demiş..

Genç anne, üzgün üzgün evetlemiş,

-Doğru, aynı babasına benziyor. Keşke biraz da kocama benzeseydi..

Bir de, doğumhanenin kapısında heyecanla bekleyen baba adayı, eşinin sedyeyle doğum odasından çıktığını görünce bağırmış..

-Hanım!.. Bebek kime benziyor?

Kadın yorgun, cevap vermiş..

-Sen tanımazsın onu!..

İyisi mi, bu "ihanet" konulu fıkraları bırakalım..

Mesela yeni bir dans moda oluyormuş dünyada. Dansın adı "politika"ymış..

"Politika" adı verilen dansın adımları da şöyleymiş:

-İki ileri, üç geri.. İki adım sağa, iki adım sola!..

Evet.. Bugün, biraz gündemin dışına çıkmayı denedik..

Şair Yahya Kemal, Bebek'te bir yokuşu çıkarken yorulmuş.. Bakkal dükkânı önündeki bir sandalyeye oturmuş.. Yahya Kemal'i gören bakkal hemen çıkıp, sormuş..

-Bir şey mi alacaksınız?

-Evet.. Biraz nefes alacağım, demiş şair..

ŞAKA

Bahar sersemliği

Bahar, yaza dayandı ya..
Bütün kışı toprak altında geçiren bir solucan uyanmış.. Başını topraktan çıkartıp, sağa sola salınmaya başlamış..
Arka tarafa bakınca, bir başka solucanın da, salındığını görmüş..
-Ne güzelsiniz.. Arkadaş olalım mı, demiş..
Arkadaki solucan terslemiş onu..
-Aptal, ben senin kuyruğunum.. Aklını başına topla, demiş..

19 MAYIS

Senin polisin ve senin gençlerin!..

1960'ları, 1970'lere bağlayan dönemdeydik.. Tüm toplum gibi, gençlik de "sağcı" ve "solcu" diye ikiye bölünmüştü.. Demirel'in, "Bana sağcılar suç işledi dedirtemezsiniz" dediği yıllardı onlar..

O dönemin sol örgütlerinden biri, Samsun'dan yola çıkmış, 19 Mayıs'ta Ankara'da Anıtkabir'de olup, iktidarı Atatürk'e şikayet etmek için yürüyüşe geçmişti..

Ankara'ya vardılar.. Anıtkabir'de sol sloganlar atarken, örgütün başkanı da Anıtkabir defterine yazı yazmaya hazırlanıyordu..

O sırada toplum polisi duruma müdahale etti.. Sol slogan atan gençleri, cop kullanarak susturmaya ve dağıtmaya başladı polis..

Örgütün başkanı da bu sırada, Anıtkabir defterine, şunları yazmaya çalışıyordu..

-Atam.. Senin polisin, senin gençliğini dövüyor!..

Evet.. Bugün 19 Mayıs..

Kurtuluş Savaşı'mızın başlamasının yıldönümü.

Bu önemli günü Galatasaray'ın Avrupa'daki başarısı ile birlikte, daha coşkulu kutlayacağız..

Anıtkabir defterine kimbilir neler yazılacak..

-Atam.. Galatasaray'ın zaferini silah atarak kutlayan magandalar, yine çocukları vurdular..

Bunlar da yazılsa mı acaba?


19 Mayıs 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Mehmet BARLAS

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...