Ben de sizin gibi televizyon ekranında seyrettim; Sema Pişkinsüt birkaç basamak yüksekte bulunan Kurultay Başkanlık Divanı'nın önünde elinde bir beyaz kağıt birşeyler anlatıyordu. Belli ki genel başkan adayı olarak kurultayda yapmaya karar verdiği konuşmaya ne zaman sıra geleceğini soruyordu. Kurultay Başkanlık Divanı'nı oluşturan üyeleri özellikle gözledim. Tam tahmin ettiğim gibiydi; Pişkinsüt'ü gözüne bakarak dinleyen üye yoktu. Başkanlık Divanı'nın "sayın üyeleri"nin gözleri bambaşka yerlerde, sağda solda, tavanda tabanda geziniyordu. "Sayın üyeler" çok, ama çoook sıkıntılı olarak "Allahım, sen bu ayrılıkçı genel başkan adayını bir an önce önümüzden uzaklaştır!" diye yalvarır gibiydiler... "İşte" dedim kendi kendime, "Stalinci siyaset tarzı insanları böyle korkak yapar!"

Sema Pişkinsüt, olağanüstü "Olağan Kurultay"ın yapıldığı salonda milletvekillerine ayrılan bölümdeki yerine oturmak için ilerliyordu. Ben de sizin gibi televizyon ekranında seyrettim. DSP'li milletvekillerini özellikle gözledim. Tam tahmin ettiğim gibiydi; Pişkinsüt'ün -bırakın selamlamayı- gözüne bakmaya cesaret eden milletvekili yoktu. DSP'nin "sayın milletvekilleri"nin gözleri bambaşka yerlerde, sağda solda, tavanda tabanda geziniyordu. "Sayın üyeler" çok, ama çoook sıkıntılı olarak "Allahım, sen bu ayrılıkçı genel başkan adayını bir an önce yanımızdan uzaklaştır!" diye yalvarır gibiydiler. "İşte" dedim kendi kendime, "Stalinci siyaset tarzı insanları böyle korkak yapar!"

Ecevit, kurultay sonrası yaptığı açıklamada Pişkinsüt'ün "Anadolu insanını ve TBMM'yi kötüleyen konuşmalar yaptığını" hatırlattıktan sonra, kurultay gündeminde genel başkan adaylarının konuşmaları gibi bir gündemin yer almadığını söylüyor. Benim bildiğim kadarıyla Türkiye'nin "çok partili" siyasi tarihinde bu şekilde, yani genel başkan adaylarının konuşmalarına gündeminde yer vermeyen bir başka kurultay yok. Ben de sizin gibi televizyon ekranında seyrettim. Sadece Ecevit basın toplantısı yaparken yanında yer alan ve kimin nesi olduğunu, kimler olduğunu kimsenin bilmediği "Parti üst yönetimi"nden değil, hiç değilse hükümette yer aldıkları için yüzleri ve isimlerine aşina olduğumuz milletvekillerinden de hiç ses çıkmadı. "Ebedî Başkan"ı alkışlayan bu "kadro"nun Bakanlar Kurulu'nun en az üçte ikisini oluşturduğunu hatırlamak ise canımı çok sıktı. Bu Milli Eğitim Bakanı, bu Dışişleri Bakanı, bu Adalet Bakanı, bu "Kıbrıs'tan sorumlu Devlet Bakanı" filanla mı AB'ye tam gaz ilerliyoruz? "Kara gömlek"le "hür dünya"nın kapısını aralamak mümkün mü?

DSP kurultayını değerlendiren MHP Başkanlık Divanı, kurultayı "anti-demokratik" bulduklarını belirterek, "Biz onlardan daha demokratik kaldık" görüşünü dile getirmişler. Üzülerek söylüyorum ama maalesef bir hakikat! Demek kaderde MHP Başkanlık Divanı'nın bir açıklamasına hak vermek de varmış! DSP kurultayı sayesinde bu da mümkün oldu...

Star'dan Fatih Çekirge'ye konuşan Rahşan Ecevit, kendisini "demokrasi dışı davranmakla" suçlayanlara şu cevabı veriyor: "DSP'de bir tek düşünce vardır. Birkaç düşünce barınmaz." "Tek düşünce"nin düşünce sayılıp sayılmayacağı yolunda en ufak şüphesi bulunmayana DSP Genel Başkan Yardımcısı şöyle devam ediyor. "Biz, partinin tüzüğünü yazarken, Ecevit'in dışında bir başka adayın çıkabileceğini düşünmediğimiz için, kongrelerde, genel başkanların adaylık konuşması yapmasını sağlayacak bir düzenlemeyi öngörmedik bile..."(!)

Bir kez daha tekrarlayayım: Benim yadırgadığım husus, iki insanın hayatlarında "Ebedî Başkan ve Eşi" rolünü benimsemeleri değil; yadırganması ve kınanıp "ifşa edilmeleri" gerekenler, Pişkinsüt'ün konuşması yerine Hülya Polat'ın seslendirdiği "Oy Nurcanım, Nurcanım!" türküsüne tempo tutup, "soğuk ideoloji"nin bu değerli "çifti"ne yakın olabilmek için "kara gömlekleri" giymekten çekinmeyenlerdir.

Son olarak Sema Pişkinsüt'ün, kurultay delegelerinin neredeyse oybirliği ile kendisine kurultay kürsününü yasaklamaları üzerine yaptığı şu çok önemli uyarıyı hatırlayalım: "Demokrasi oylanamaz!"

KÜRŞAD BUMİN

Künye

Temsilcilikler

ReklamTarifesi

AboneFormu

MesajFormu