Başörtülüye nefes almak da yasak mı?
Eskişehir'den bir okurumuz yeğeniyle birlikte Arkeoloji Müzesi'ni ziyarete gidiyor. Daha girişte, müze görevlisi, neden başörtülü olduklarını sorgulamaya başlıyor.
Müzelerimizin, insanların kişisel tercih ve stillerinden dolayı ayrımcılığa ve aşağılanmaya tâbi tutulduğu müesseselere dönüşmesinin sorumluları, başörtülü olarak müze ziyaretine engel olanın ne olduğunu söylemeliler!
Tek amacı geçmiş uygarlıkların kalıntılarını görerek onlar üzerinde düşünmekken, müzede gördükleri hakaret karşısında şaşkınlık yaşayan okurumuz, Eskişehir Kültür Müdürü, Eskişehir Valisi, Kültür Bakanı ve Başbakan'dan, bir yurttaş olarak maruz bırakıldığı ayrımcılık ve aşağılanmanın hesabını vermelerini istiyor.
Açıklama yapmak isteyen var mı?
Bu konuyla ilgili bir yazıya gözatalım şimdi. Aslında yazı uzun, sadece bir kısmına bakacağız. Tamamını görmek isteyenlerin, "haberline. com"dan İbrahim Kiras'ın "Jöntürkler, İslâmcılar ve Türkiye'nin Geleceği" başlıklı yazısına ulaşması gerekir.
* * *
Türkiye'yi yönetenlerin önceliği kendi yurttaşlarının inancıyla, kültürel kimliğiyle mücadele olursa, ülkenin birlik ve bağımsızlığının, millî çıkarlarının teminatı olan millet çoğunluğu da yabancı ve zararlı bir zihniyet iklimine sürüklenmiş olur. Millet çoğunluğunun temsilcileri, millet çoğunluğuna yön veren "kanaat önderleri" çıkarlar, Avrupa Birliği'ne üye olursak inançlar üzerindeki baskıların kalkacağını söylemeye, Amerika ile ilişkilerimizi biraz daha sıkılaştırırsak insan haklarının ve demokrasinin sağlamlaşacağını savunmaya başlarlar. Millet çoğunluğu "millî" olmayan siyasetlerin yanında saf tutar.
Biz de sorarız: "Acaba bütün bu yapılan işler bu sonucu sağlamak için mi?" diye.
Çözüm nerede?
Meselelerimizin çözüm yerini ararken yapılan yanlışlar geleceğimizi ipotek altına sokabilecek kadar tehlikeli, vahim sonuçlar doğurabilir. Öyleyse, çözümü hangi adreste bulacağız?
Çözüm siyasetten çok, siyaset üreten zihinsel iklimlerin üretilmesinde.
Çok beylik bir laf olacak ama, aydınlarımızın, sanatçılarımızın, bilim adamlarımızın "kendine gelmesi"nde.
Bir medeniyet projesini kendi ülkemizde bir ufuk olarak ortaya koyabilmemizde.
Yoksa jöntürk kafasıyla ulaşabileceğimiz bir yer yok.
Ülkemiz ve milletimiz bir dönemeç noktasında. Tarihteki yerimizi belirlemek üzere stratejik bir karar alma sürecindeyiz. Ya Türkiye'de bütün kesimler, millî çıkarlar doğrultusunda bir araya gelerek güç birliği edecekler ve varolacağız, ya da başka değer sitemlerinde kendi çıkarlarımıza elverişli 'fırsat kapıları' bulma hülyası içinde yok olup gideceğiz.
Krizin etkisi
Delikanlı, ağabeyi ile ekonomik kriz ve etkileri üzerine konuşuyor. Daha doğrusu dert yanıyor.
İşten çıktığını, üç aydır boşta dolaştığını, başvurduğu yerlerden "Biz sizi ararız" şeklinde hep aynı cevabı aldığını fakat bugüne kadar kimsenin bir alo demediğini anlattıktan sonra, sıkıntılarının arttığını, sigara alacak parası bile kalmadığını söylüyor.
Hali vakti iyi olan ağabeyi çek defterini çıkarmadan önce, eline sazı alıp türküye başlıyor:
Yiğit muhtaç olmuş kısa kemıla
Bilmem söylesem mi söylemesem mi?
Temel'in oyun merakı
Temel, hemşehrilerini peşpeşe dizmiş, sırayla minareye çıkarıyor. Şerefeye çıkanlara tek tek komut veriyor.
- Sen sağ kolunu yana aç, atla!
- Sen iki kolunu açarak atla!
- Sen kollarını havaya kaldırıp atla!
- Sen kollarını açmadan atla!
Oradan geçmekte olan biri soruyor:
- Ne yapıyorsun?
Temel cevap veriyor:
- Tetris oynuyorum.
Nedir o başındaki?
Başındaki poşu mudur lo lo
O da Antep işi midir lo lo
Bütün Antep'leri gazi yaparsan
Türküde ne vezin kalır ne kafiye lo
KRAL DA DİLENCİ DE AYNI İŞTAHLA ACIKIR.
Montaigne
Çekirge, yine Hocasına danışır
- Başı kapalı olanlarla uğraşanlar kimler Hocam?
- Kafası kapalı olanlar!
BUMERANG
Mehmet Gül, Avustralya'dan genel başkanı Bahçeli'ye hediye olarak "bumerang" getirmiş. Çok anlamlı bir hediye!
mseker@yenisafak.com
|
