T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Ankara'da kaybedilen dolarları Washington'da arama

Hazine kaynaklarının ilkesiz politikalar elinde yağmalanmasıyla ortaya çıkan büyük kriz, Refahyol Hükümeti'nin Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın "kaynak paketleri"nin ne kadar önemli olduğunu bir kere daha gösterdi. Hoca her hafta yüklü bir iç kaynak paketi açıklıyordu.

İç kaynakları kurutup, dış kaynakların peşine düşen Ecevit Hükümeti'yle Türk ekonomisi ve siyasal dayatmacılık da iflas etti. Ekonomiyi sermaye yokluğu değil, dayatmacılık yıktı. Dayatmacılığın estirdiği baskı ve şiddet fırtınası içinde toplum Hükümet'e olan güvenini bütünüyle yitirdi.

Hafta sonunda Hidiv Kasrı'nda akademisyen, gazeteci ve milletvekillerinin katıldığı kahvaltıda Erbakan Hoca'yla "28 Şubat" sonrası gelişmeler değerlendirildi. Bütün ömrünü "reel" ekonominin gelişmesine adayan Hoca, sorunların kaynağında "rant" ekonomisinin olduğunun üzerinde önemle durdu.

Hoca, Hükümet'i "motorsuz" bir arabaya durmadan yakıt koyarak yürütmeye çalışanlara benzetti. Arabanın "motorsuz" olduğunu bilen rantçılar, politikacı ve bürokratlarla elele vererek, boşa gitmemesi bahanesiyle bütün yakıtı kendi arabalarına taşıdıklarını söyledi. Dayatmacıların gürültüsü toplumun sesini bastırdığı için, kimin arabasının durduğunu kimin arabasının yürüdüğünü kimse fark edemiyor.

Şimdi vurguncuların dışında, herkesin arabasının yerinde saydığı ortaya çıkınca, Türk toplumu bütün kesimleriyle büyük bir paniğe kapıldı. Sözkonusu paniğin etkisiyle, "Hükümet" ilk iş olarak Derviş'e sarıldı. Derviş'le "28 Şubat" süreci sona erdi. Devlet'in yeniden yapılandırılmasında inisiyatif "iç" dinamiklerden "dış" dinamiklere geçti.

Türkiye'de ekonomi ve politikanın yeniden düzenlenmesinde ağırlık içeriden dışarıya kaydı. Bunun için Hoca "aradığınız kaynaklar dışarıda değil, içeride" diyerek, Derviş'le birlikte "Hükümet"i de uyarıyor. Gerçekten "28 Şubat" süreci yaşanmasaydı, Türkiye böylesine derin bir krize sürüklenmezdi.

Hoca kısa süren başbakanlığı döneminde, ekonomideki kötü gidişi büyük ölçüde durdurmuştu. "Havuz" sistemiyle bütün kamu kurum ve kuruluşlarının harcamaları kontrol altına alınmıştı. "Bedelsiz ithalat" yoluyla, Anadolu insanının yurtdışında kazandığı paralar "ayni" ve "nakdi" sermaye olarak Türkiye'ye çekilmişti.

Hoca'nın "rant" ekonomisinden "reel" ekonomiye geçme yolundaki başarısı, dayatmacıları ürküttü. Bütün güçler "yarın çok geç olur" diyerek, dört bir yandan Refahyol Hükümeti'ne yüklendiler. Seçilmiş bir hükümet "Meclis" dışı güçlerin baskısıyla çekilmek zorunda kaldı. Siyasi partilerin rant peşinde koşmaları "28 Şubat"ta "Türk Demokrasisi"ne büyük bir darbe vurulmasına yol açtı.

"28 Şubat"la gelen siyasi bunalım, üzerinden daha üç yıl geçmeden büyük bir ekonomik krize dönüştü. Krizden kurtulabilmek için, siyasetle birlikte ekonominin de yeniden yapılanması gerekiyor. Ancak herşeyin yeniden yapılanması için, gerekli kaynaklar sanıldığı gibi, yurt dışında değil, tam tersine yurt içindedir. Türkiye kendi kaynaklarını kullanmasını başaramazsa, yabancı kaynakları ülkeye çekemez.

Necip Fazıl Kısakürek "Türkiye cebinde kaybettiği güneşi Batı'da arıyor" derdi. Benzer şekilde "Türkiye, '28 Şubat' sürecinde Ankara'da kaybettiği dolarları Washington'da arıyor."


2 Mayıs 2001
Çarşamba
 
NAZİF GÜRDOĞAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED