T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Yanağımda tokat izi...

Yiğidi öldür, ama hakkını teslim et. Mesut Yılmaz'ın "Kalemlerini silâh gibi kullanan gazeteciler suçlu" ifadesinin doğruluğunu kabul etmem gerekiyor. Cumhur Ersümer'in istifasını kaçınılmaz hale getiren, yolsuzluk soruşturmalarına destek veren, 'kalemlerini silâh gibi kullanan' bir avuç gazeteciyiz, gerçekten...

Cumhur Ersümer, enerji bakanıyken gittiği Türkmenistan'da (ekim 1999), Saparmurat Niyazov tarafından "Türklüğe ihanet" ile suçlanmıştı, herhalde hatırlarsınız... Türkmenbaşı, Ersümer'e, hem de yanında götürdüğü gazeteciler önünde, "Bizim Ruslara sattığımız doğalgazı doğrudan almak varken bir misli para ödeyerek neden Moskova'dan alıyorsunuz?" diye sormuştu... Türkmenistan devlet başkanı, bu iddiayı, geçen hafta sonu, İstanbul'da bir kez daha tekrarladı.

'Milliyetçi' MHP'nin koalisyon ortağı olduğu hükümetin "Türklüğe ihanet" ile suçlanması ilginç. Ekonomik kriz yüzünden ülkenin dümenini Atlantik ötesi uluslararası kuruluşlara bırakmışız, etrafa saçılan yüz milyonlarca dolarlık avansların hesabını soran bile yok... Mesut Yılmaz yerden göğe kadar haklı; 'kalemlerini silâh gibi kullanan' bir gazete ile bir kaç yazar olmasaydı, Cumhur Ersümer koltuğunda oturuyor olacaktı.

Yeni devreye giren 'Son saniye' adlı internet sitesinde (www.sonsaniye.net) okudum; meğer Ersümer ve ANAP ileri gelenlerini ağır sözlerle suçlayanlar kervanına Azerbaycan devlet başkanı Haydar Aliyev de katılmış. Aliyev, mayıs 2000'de, üç Türk gazeteciye, bir önemli siyasetçiden söz ederken, "O Rusya'nın nüfuz casusudur" ifadesini kullanmış... Sitedeki yazıda, 'brt' televizyonu, Radikal ve Akşam gazeteleri mensubu oldukları kaydedilen üç gazetecinin haberlerinin yayımlanmadığı bildiriliyor. Yalnızca, brt, ağır biçimde makaslayıp temizleyerek kullanmış mülâkatı...

Kalemlerini silâh gibi kullanmadıkları için, bu üç basın kuruluşunun yayın yönetimleri, kocaman bir âferin almışlardır herhalde.

'Türkbank skandalı' epey gerilerde kaldı, ayrıntıları göz önüne getirmeniz için belleğinizi zorlamanız gerekecek. "Best of Çakıcı" adıyla dergi eki olarak dağıtılan 'Çakıcı kasetleri' pek modaydı bir ara. Alaattin Çakıcı'nın muhtelif kişilerle yaptığı telefon görüşmeleri hani... "Yengeye BMW alıverdim" diyordu bir yerde Çakıcı. Bir başka yerde, "Korkmaz'a söyle, endişelenmesin, Türkbank onun" dediği duyuluyordu. Herhalde hatırladınız. Hâlâ hatırlamadınızsa, ekonomiden sorumlu bakan Güneş Taner'in gensoruyla düşürülmesi üzerine Mesut Yılmaz'ın başında bulunduğu 55. hükümetin istifa ettiği belleğinizi canlandırmaya yetecektir...

Cumhuriyet tarihinde gensoruyla devrilen ilk hükümetin üyeleri hakkında herhangi bir yasal işlem yapıldığını hatırlıyor musunuz? Meclis'in 'suçlu' bulduğu bakan hakkında? Devalüasyona karar verilen 21 Şubat gecesi, Mesut Yılmaz'ın başbakanlığa beraberinde getirdiği iki kişiden biri o gensoruyla devrilen bakandı. Diğeri de, iki bankayla birlikte iki tv kanalı ve iki gazetenin sahibi bir işadamı. O gecenin kahramanlarından bir bürokrat, şahsî hesabını TL'den dolara çevirdiği için, rezil edildi, hakkında idari soruşturma açıldı... Bir Allah'ın kulu çıkıp da, "Güneş Taner'le M. Emin Karamehmet orada ne arıyordu?" diye sordu mu?

Kalemlerini silâh gibi kullanan bir kaç gazeteci dışında...

Bank Ekspres'in sahibi olan Korkmaz Yiğit'e, "Koçum, sana bir banka daha lâzım; iki bankan olunca elini medyayla da güçlendirmelisin" aklını bazı siyasilerin verdiğini biliyoruz. Biliyoruz, çünkü Korkmaz Yiğit, o akla uyarak, Alaattin Çakıcı desteğiyle, Türkbank'ı aldı. Dinç Bilgin Yeni Yüzyıl'ı, Aydın Doğan da Milliyet'i satıverdi ona; Kanal-6 da eline geçti... "Best of Çakıcı" kasetleri ortada dolaşıp Meclis hareketlenince, bankaların elinden alınmasına, medya kuruluşlarının 'piç' gibi ortada kalmasına sebep olan "Yiğit'i bitirme" süreci başladı. Bir zamanların itibarlı müteahhitlerinden Korkmaz Yiğit, o karmaşık dönem yüzünden, herşeyini kaybetti; günlerini ve gecelerini Kartal Cezaevi'nde geçiriyor şimdi...

Peki, o süreç içerisinde faal siyasilere herhangi bir şey oldu mu? Çakıcı'nın telefon arkadaşı bir bakan istifa etti, ama yapılan ilk seçimde milletvekili olarak yeniden Meclis'e girmeyi başardı. 'BMW' marka otomobilin hangi yengeye hediye edildiğini öğrenemedik. O arada, süreçte adı geçen ünlü siyasiler, daha başka karışık işlerden suçlanan rakiplerinin durumunu kullanarak, Meclis'e kendilerini aklattılar...

Kalemlerini silâh gibi kullanan bir kaç gazeteci olmasa, o günleri hatırlayan çıkmayacak...

Bir de "Budapeşte'de yumruk" olayı vardı. Yumruğu yiyenin orada ne aradığını bir türlü anlayamadık; yumruk atanları neden bağışladığını da... Burunda kalıcı bir iz bırakmadığına göre 'kalemini silâh olarak kullanmak' suçlamasına muhatap olmamak için olayı unutmak en iyisi...

"Cumhur Ersümer olayında kalemlerini silâh olarak kullanan gazeteciler suçlu" diyen Mesut Yılmaz yerden göğe kadar haklı. Bereket, "Suçlu ayağa kalk" denildiğinde fırlayacak fazla kişi yok... Onların da hemen hepsi, siyasetçiler sayesinde, işsiz güçsüz takımı haline geldiler. Kalemini silâh olarak kullanan bizler de, son kalemiz Yeni Şafak'tayız...

Yanağımda tokat izi, acıyla ovuşturuyorum.


2 Mayıs 2001
Çarşamba
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED