T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Globalleşme ve Bediüzzaman

Her nerede Bediüzzaman'ın adı geçse, hemen akla onun "ümitvar olunuz" müjdesi gelir. O Osmanlı Devleti'nin "Avrupa'ya gebe" olduğu bir dönemde, ümidini hiçbir zaman yitirmemiş. Büyük çöküşün sonundaki doğumun sancılarını yaşamış. O "Bitlis" ile "Bursa"nın kardeş görülmesinin sıcak karşılanmadığı bir dönemde "Bitlis" ve "Tiflis" kardeştir, demesini bilmiştir.

Hafta içinde "İstanbul İlim ve Kültür Vakfı"nda, kendi çöküş döneminden daha çok geleceğin aydınlık dönemi için eserlerini yazıya döken Bediüzzaman'ın düşüncelerinden yola çıkarak Prof. Dr. Alpaslan Açıkgenç'in deyişiyle "globalleşme olgusu"nu tartışmaktan daha çok konuştuk.

Aynı sanayileşme devrimi gibi, büyük sorunlarla birlikte bulunmaz fırsatları da yapısında taşıyan globalleşme devrimine hazırlıksız yakalanan kültürler, Yirmibirinci Yüzyıl'da dinamizmlerini koruyamazlar. "Yirmibirinci" Yüzyıl, büyük savaşların yaşandığı "Yirminci" Yüzyıl gibi olmayacak. Yeni yüzyılda ordular değil, örgütler savaşacak.

Geçen yüzyıl "sanayi" yüzyılıydı, yeni yüzyıl "eğitim ve hikmetin ışığında global rüyalar görenlerin" yüzyılı olacak. Yirmibirinci yüzyılda yerel kalmış, globalleşen dünyaya ayak uyduramamış kültürlere "söz" hakkı yok. Bu yüzyılın belirleyici ilkesi "global düşün yerel davran" olacak.

Dr. Talip Küçükcan'ın yorulmak bilmez çalışmalarıyla, hazırlıkları büyük ölçüde tamamlanan, İSAV'ın düzenlediği "Uluslararası Globalleşme süreci, Türk ve İslam Dünyasına Etkileri" sempozyumuna alt başlık olarak, Bediüzzaman'ın "Her Yerde Olmayan Bir Yerde Olamaz" sözü düşünüldü.

Yirmibirinci yüzyılı Bediüzzaman'ın bu sözünü rehber edinen kültürler şekillendirecek. Globalleşmenin onlarca kitapta anlatılamayacak "paradigması"nı Bediüzzaman yıllar öncesinden tek cümleyle özetliyor. Globalleşen dünyada Türkiye Tokyo'dan Los Angeles'a kadar dünyanın bütün şehirlerinde düşünürleri, aydınları, sanatçıları, şairleri, ürünleri, hizmetleri ve örgütleriyle yer almazsa, Ankara'da toprağa sağlam basamaz.

Toplantıya Bediüzzaman'ı evinde misafir etme mutluluğuna ermiş Mehmet Tunç'la tanışma ayrı bir tad kattı. Kitapları tekrar tekrar okunan büyüklerin, kendilerine de tanımanın kelimelerle anlatılamayan bir zenginliği vardır. Yazanla yazılanı bilme, gönül dünyasının bilinmeyen kapılarını açar. Bunun için bir kitabı okumadan önce, kitaplardan da olsa, yazarını tanımak gerekir.

Prof. Dr. Faris Kaya'nın başkanlığında bir "beyin fırtınası" oturumu olarak düzenlenen toplantıda Prof. Dr. İbrahim Canan, Prof. Dr. Cihan Koyuncu Açıkgenç, Mustafa Çalışan, Haluk İmamoğlu, Cemal Uşşak ve Mustafa Tuncel'in Bediüzzaman'ın yıkılışta yükselişi gören zengin vizyonundan globalleşme sürecine bakışa önemli katkıları oldu.

Globalleşme sürecini kavrayabilmek için insanın kendisini dünyada bir ömür boyu yolculuğa çıkmış, evini ve ailesini yanında taşıyan bir göçebe gibi görmesi gerekir. Göçebeler vatanlarını da yanlarında taşırlar. Onlar için "Bitlis" ve "Tiflis" gibi, "Bursa" ve "Berlin" ile "Bolu" ve "Boston" da kardeştir.


27 Mayıs 2001
Pazar
 
NAZİF GÜRDOĞAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED